5.BÖLÜM "BELA"

326 71 19
                                    

Multimedya: Meral
Herkese merhaba! Şimdilik Türkçe olarak biraz eski şarkılar paylaşıyorum anısı olduğu için. Yabancı şarkılarla durumu toparladığımı düşünüyorum:) İlerleyen bölümlerde daha güncel Türkçe şarkılar paylaşacağım.

İyi okumalar. :)

Not: Bölüm düzenlenmiştir.

******

Sabit olan bir şey vardı benim için, o da hislerimdi. Her ne yaparsam yapayım beni yönlendirecek tek şey hislerimdi. Arkasında güvenceyle durabileceğim, yıkılmayacağını bildiğim hislerim.

Kimseye bağlı kalmadan sadece ve sadece hislerime bağlı kalarak yapabileceğim bir sürü şey sıralanıyordu. Önceden yaptıklarım ve şu an yapıyor olduklarım. Doğrusuyla yanlışıyla hareket ettiğimde her daim ilk adımı atmama neden olurdu. Şimdi yapıyor olduğum şey ise her zamanki gibi kendim ne düşünüyorsam onu yapmaktı. Atlas'la aramda olan gerginliği kapatmaya çalışıyordum. Ortada abartılacak kadar büyük bir olay yoktu aslında. Kendi kendime kurduğum prensiplerim yüzünden bu hale gelmiştim. Sırf birisi benim yüzümden aşağılanmış olmasın diye, geceleri uyurken başımı yastığa koyup bu tür şeylerde aklım kalmasın diye.

Peki şu an yaptığım şey neydi? Bu belaya kendi ayaklarımla gitmemin neresi mantıklıydı?

Atlas kolumdan tuttuğu gibi beni uzaklaştırıyordu kavganın olduğu yerden. Meral ve Haziran peşimizden koşuşturuyordu. Karşı yola geçtiğimizde kolumu bırakmıştı. Ne istiyordu Atlas benim kolumdan? Sürekli çekiştiriyordu beni.

"Sen insanları itip çekiştirerek mi iletişime geçiyorsun? Neden bana böyle kaba davranıp duruyorsun, ben sana ne yaptım?" dedim kolumu sıktığı yeri ovalayarak. Karşımda dikilmiş duruyordu. Boyu benden epeyce uzundu. Konuşmak için başımı biraz dikleştirmem gerekiyordu.

Atlas'ın bana bakışları nefret dolu gibiydi. İfadesiz bıraktığı yüzü de ne düşündüğünü anlamama engel oluyordu. Gözleri ise sadece öfke kusuyordu.

"Daha ne yapacaksın burnunu sokmadığın işim kalmadı. Her yerde bitiyorsun, karşıma çıkıyorsun." Karnıma bir yumruk yemiş gibi olmuştum. Orada ezilip büzülüp kaybolmak istedim utancımdan. Sanki ben meraklıydım onunla konuşmaya. Fırsat vermiyordu ki hatamı telafi edeyim. "Ben sadece araba meselesi yüzünden senden özür dileyecektim. Tüm amacım buydu," dedim artık ne yapmak istediğimi anlasın diye. Aptal değildi. Onunla sırf bu yüzden konuşmak istediğimi biliyordu. Bu kadar sert konuşmasının mantıklı tarafını ise anlayabilmiş değildim.

"Senden özür bekleyen mi var. Hadi, ufacık boyunla daha fazla oyalama beni," dedi ve karşı yola geçmek için harekete geçti. Bana karşı sergilediği bu davranışlar yüzünden Meral ve Haziran'ın önünde yerin dibine girebilirdim. İkisi de arkamda durmuş Atlas'la beni izliyordu. Müdahale etmemeleri gerektiğini, bu işi benim halletmem gerektiğini bildikleri için sadece izliyorlardı.

"Ben üstüme düşeni yaptım, şu an içim rahat," diye bağırdım Atlas karşıdan karşıya geçerken. Dönüp bakma gereği bile duymamıştı. Bu nasıl bir vurdum duymazlıktır öyle? İnsan yerine koyup özür diledim yaptığı hareketlere bak. Neyse, artık içim rahattı.

"Bırak şunu Kumru adamdaki tavra bak ya seni takmadı bile," dedi Haziran. "Bence burada daha fazla kalmayalım, evden merak ederler bizi," dedi Meral. Onlar için evde bekleyenleri vardı. Ama beni abimden başka bekleyen yoktu, aslında bekleyen yoktu da diyebilirdim.

"Tamam siz gidin zaten evleriniz çok yakın," dedim. "Ya sen?" dedi Meral kaş göz yaparak. Aklımda dolaşan bazı soruları cevaplandırmaya koyulacaktım. Bu yüzden eve gitmekten çok başka bir planım vardı. "Benim ufak bir işim var markete gideceğim." Yalan söylemek hoşuma gitmese de yapmak zorundaydım. Aklıma bir şey kesin bir şekilde yapılmak üzere ekildiyse, o düşünce filizlenip hayat bulmalıydı.

RUH ÇIKMAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin