Part 22 - İnsan yuvasını terk edemez

189 44 11
                                    

final haftamın ortasında size iki bölüm yazdım harika bir insan mıyım neyim ya ben 🕴🏻

hoseok fav💞

billie eilish - wildflower, dinleyin dinletin dinlettirin :)

💐

bir ay sonra

Bir duman ışığı daha döndü karanlığın içinden, ve klasikleşmiş oda yeniden karanlığa büründü. Genç adam görmediği hâlde yerini ustalıkla ezberlemiş bira şişesine uzandı, şişeyi tek dikişte dikti tepesine. Boğazından akıp giden acı sıvı umurunda bile değildi, dudaklarının kenarından sızan şarap adamın esmer tenini boylu boyunca akıp geçti.

Altında sadece eşofman vardı üzerinde ise hiç bir şey yoktu. Evin ısısı yaz aylarına girdiklerinden cehennem sıcağı gibi yanıyordu, ki zaten Jungkook'un yüreğinin acısı bununla eş değerdi. Kafasında çeşitli bir çok karmaşık soru vardı uzun süredir.

Artık kaçıncı olduğunu saymayı bıraktığı sigara dalını dudaklarının arasına yerleştirdi ve gözleri görmüyormuş gibi ellerini rastgele yerlere vurarak çakmak aradı. Nihayet hedefine ulaştığında odayı telefonun zil sesi doldurdu.

"Sikeyim." diye bir küfür savurdu öfkeyle. Şu an düşüncelerini, kendisini arayarak bölen kişiye lanet okuyordu. Sehpanın altına düşmüş ışığı yanan telefonunu ayağı ile kendine çekti ve küfür etmeye devam ederek telefonu açtı. Arayan Jung Hoseok'tu.

"Neredesin sen kaç saattir gerizekalı?!" karşıdan aşırı sinirli sesin yükselmesiyle kaşlarını çatarak telefonu kulağından uzaklaştırdı. Sigarayı umursamazca yaktı ve dudaklarının arasına yerleştirip boğazından aşağıya dumanın akmasına izin verdi.

"Hazır değilim dedim sana Hoseok." dedi ifadesiz sesiyle. Telefonun karşısındaki arkadaşı fazlasıyla öfkelenmiş olacak ki etrafında her kim varsa onlara bile bağırıyordu şu an. Jungkook onların kavgasının bitmesini beklerken ayağa kalktı ve mutfağa ilerledi. Birası bitmişti, yenisini alması gerekiyordu dolaptan.

"Sana açık adresini bile attım. hâlâ neden gitmiyorsun onun yanına, üç gündür?" Hoseok'un sesi yavaştan sakinleşiyordu. Jungkook ise davlumbaz ışığını yakıp dolapta bira arayışına girmişti, hoseok'un dediğini duyduğu hâlde duymamazlıktan geliyordu.

"Bana bir cevap ver Jungkook. Onun yaşadığını öğrendin diye hemen vazgeçebileceğini sanmıyorum. Vazgeçmiş olsaydın eğer tipik bir bağımlı gibi kendini eve hapis etmezdin. Tanrı aşkına senin gibi gerizekalı insan nasıl avukat olabildi?" karşı taraftan araba çalıştırma sesi geldi. Jungkook onun pes etmeyeceğini anlayarak çaresiz şekilde ofladı.

"Yaşıyorsa yeterdi zaten. Vazgeçmiş değilim ama bunca aydır karşıma çıkmıyorsa o benden çoktan vazgeçmiştir. Hatta şu an bulunduğu konumda oldukça mutludur ne bileyim, ben ona sadece rahatsızlık veriyorum Hoseok. Bırakalım beni silsin kafasından." yorgunca dirseklerini yasladığı soğuk tezgâh vücudunun irkilmesine neden oldu. Başını kollarının arasına alarak tezgâha doğru eğdi.

"Aptallaşma Jungkook. Seni böyle görmeye dayanamıyorum artık, geldiğimde kapıyı açıyorsun itiraz etmene izin de yok haberin olsun. Gerizekalı şey seni." dedi Hoseok telefondan. Jungkook tek kelime bile söylemeden aramayı sonlandırdı.

Saçlarının karanlığı göz altlarına kadar inmişti, torbalanmış gözleri ölmek isteyen insanlarınkine benzemişti. Hâlbuki ölmek bile büyük lükstü Jungkook için.

Telefonu kapatmadan başka bir numarayı tuşlayıp telefonu hoparlöre aldı. Aradığı numara Beomgyu'yu haftalardır emanet ettiği komşusu bayan Choi'nindi. Bir eksiği var mı diye sormaktı amacı şimdilik.

Metro ٭ JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin