Yeni bölüm ile herkese merhabalar!
Bu bölüm haraketli olacak.
İyi okumalar dileriz..."Cappy koydum yollarına,
Vişne kat, gel kollarıma..."________________
(MELİH AÇISINDAN!)
(HASTANE ESNASINDA!)Derin nefes alarak beklemeye devam ettik. Hala yoğun bakımdan çıkmamıştı. Kijer daha gelmemişti. Arthur ile birlikte yoğun bakım'ın önünde bekliyorduk. İçimdeki ses bily'i merak etmeye başladı. Arthur sandalyenin üstünde oturup telefonuyla ilgileniyordu.
Gitmeye niyetli iken, koridor da hızla koşan cüce'i gördüm. Hızla gelerek Arthur'un yanına oturdu. Birbirlerini görünce sarıldılar. Daha beni depo da kilitleyeli iki hafta bile olmamıştı. Onları umursamadan koridor da yürüdüm. 'kadın doğum.' koridoruna doğru ilerledim.
İnsanların bana bakmasını hiç umursamıyordum. Açık olmak gerekirse, insanlardan nefret ediyordum. Bunu söylemiştim, değil mi? Bir daha söyleyeyim. Nefret ediyorum...
İstediğim yere ulaştığım da Bily, kijer ve babası 'acil doğum.' da duruyorlardı. Yanlarına ilerleyerek bily'nin bakışlarını üzerime çektim. Bily beni görünce gülümsedi. Kolumu tuttuğunda gözlerine baktım. "Konuşabilir miyiz?" Diyerek eli aşağıya gitti. Elimi tuttuğunda beni çekiştirmeye başladı.
Gözlerim ellerimize gitti. Elimden tutarak çekiyordu. Soğuk eli elimi tutuyordu. Bu duruma sadece gülümsedim. Ona ayak uydurarak yürüdüm.
Hastaneden çıktığımız da kimsenin olmadığı bir yere götürdü. Hastenenin en köşesine geldiğimiz de durup bana döndü. Ona gülümseyerek baktım. Yüzündeki öfkeyi fark edince gülümsemem soldu. "Bunu sen yaptın, değil mi?" Dediğinde duraksadım. Ellerini beline götürdüğünde ekleme yaptı. "Hans'a olan sinirini görmediğimi mi sanıyorsun?" Diyince kalp atışlarım hızlandı.
Bunu görüyor ise, neden onunla görüşmeye devam etti? Neden bana bu acıyı yaşattı? Ah... Doğru... O beni görmüyor. Beni fark etmiyor. Ne hissettiğimi bilmiyor. Bilseydi, aynı tepkiyi verir miydi ki?
Yanıma doğru yaklaşınca kalbimde baskı hiseettim. Yakınlığından ötürü kalbim çarpıyordu. "Beni sinir ettiğini bildiğin halde, onunla mı takıldın?" Sorduğum soruyla kafasını geriye çekti. Şaşırmıştı. Böyle tepki vermemi beklemiyordu. "Sen beni kıskandın mı?" Eliyle kendini gösterek konuştu. Ben onu kıskanmamıştım. Sadece yanında birini görünce tahammülüm kalmıyor.
Ufak sessizliğimi 'evet.' olarak algılamış olacak ki, başını eğdi. Bunu anladığımda dudaklarımı araladım. "Sadece, yanında samimi birini görünce sinirleniyorum." Konuştuğum sıra da başını kaldırıp bana baktı. Gözlerimi kaçırmadan ona baktım. "Bunu sen mi yaptın yani?" Diyerek eliyle hastaneyi gösterdi bu sefer. "Böyle bir şey yaptığımı cidden düşünüyor musun?" Dediğimde sessizlik çöktü. Düşünüyordu.
"Sen yalan söylemezsin. Tek gören de sensin."
"Bu yaptığım anlamına mı geliyor?"
Sorduklarımı iyice düşünmeye başladı. Şüphe düşmüştü üzerine. Bundan kurtulmalıydım. "Sırt 'samimi oldum.' diye birini öldürmeye teşebbüs edemezsin." Bana karşı birini savunduğunda kalbim dahada hızlandı. Daha da yaklaştığında dibime girmişti. "Bu seni sinirlendirmesin. Bu benim hayatım." Sesi yüksek çıkmıyordu, aksine sakindi.
Bu yine de kalbimin kırılmasına engel değildi. Hayatına karışmamam gerektiğini bana söylüyordu. Ben yanlış yapmıştım. Bunu kabul ediyorum. Telafi de edebilirdim. Karşımda birini savunmasına gerek yoktu. Beklemediğim anda gelen zararla gözlerimin dolmaması için direniyordum.
Başımı eğip gözlerine baktım. Ağlamamak için çenemi sıktım. "Ben ola'ı unuttum. Beni teselli etmene gerek yok artık." Söylediği şeyle kaşlarımı çattım. "Bu beni kullandığın anlamına mı geliyor?" Eğer öyleyse paramparça olurdum. Sırf unutmak için beni kullanması, ah...
Sessiz kalıp sadece gözlerime baktığında bunu düşünüyordu. Kullandığının oda farkındaydı. "Ben öyle demek istemedim..." Ne dediğini bilmeyerek konuştu. İstememişti ama bunu düşünmüştü. Bu beni kullandığı anlamına geliyordu. Ben unutması için çabalamıştım. Karşılık beklemeden yapmıştım. Beni kullandığı için yaptığını bilmiyordum...
"Ben senin iyiliğin için yapmıştım. Kullanman için değil. İhtiyacını giderdiğin de..." Lafımı bitirmeden dudaklarımı bastırdım. Bunu düşünmek çok korkunç. Bunu gerçekten yapmıştı. Ben onun için katil olmayı bile göze almıştım.
Sadece gözlerime bakıp ne dediğini bilemedi. Söyleyecek sözü yoktu. Gerçeğe kim laf söyler? Zaten herkes kullanıyordu. Oda kendi ihtiyacı için kullandı. Gözlerim dolduğunda hemen arkamı döndüm. Arkamdan sarıldığında ihtiyacım olan tek şey buydu. Kendimi yinede tutmak zorundaydım. "Böyle hissettiğini bilmiyordum, özür dilerim..." Dediğinde karşıma geçti.
Beni ağlarken kimsenin görmesini istemiyordum. O benim kimsem değildi. Dolu gözlerimle ona baktığımda gözlerimi gördü. Bu onu şaşırtmıştı, çünkü ben asla ağlamazdım. Belime sarıldığında saçlarını okşadım. Bana zarar vereceğini zaten biliyordum. Bunu bilerek sevmiştim. Sonuçlarına katlanmak zorundayım...
(KİJER AÇISINDAN!)
('KADIN DOĞUM.' ESNASINDA!)Bily, birden tutup gördüğünde onlara baktım. Babam bana bakıp "sen kardeşinin yanına git." Dedi. Başımı sallayarak yoğun bakım tarafına ilerledim. O kadar kötü hissediyordum ki her yerim uyuşmuştu. Kardeşimi o an kanlar içinde görünce kendime engel olamadım.
Melih aslını söylediğinde o kişiyi bulup öldürmek istiyordum. Bir yandan korkuyordum. Katil olmak değil, kardeşimi görememekten. Ona sahip çıkamadığım için kendimden nefret ediyordum.
Yoğun bakıma geldiğimde Edwin'i de gördüm. Neden buradaydı? Arthur için tabiki. Beni gördüklerinde Arthur ayağa kalktı. Yanlarına doğru gittim. "Doktor..." Dediğinde Edwin'e baktı. Başını iki yana salladığını görünce gözlerimi kıstım. "Bir şey saklamak yok, rafık." Diyerek Arthur'a baktım.
Derin nefes alıp dik durdu. "Durumunun biraz ağır olduğunu söyledi. Aşırı kan kaybetmiş ve..." Söyledikleri beynimde yankılandığında sözlerini devam ettiremedi. "Bana 'ölmedi.' de." Diyip yakasından tuttum. Sessiz kalınca duvara yasladım. "Benim kardeşim ölmez!" Diye bağırdığımda daha şiddetle ağlamaya başladım.
Hıçkırıklarım koridor da yankılanınca doktor yoğun bakımdan çıktı. Çıktığını gördüğüm an doktorun yakasına yapıştım. "Kardeşim nerede? Ne oldu? Ne yaptınız ona?" Bağırarak konuştuğum da doktor şaşkınlıkla bana baktı. Ellerimi tutup yakasından çekince ayakta zor durdum.
"Özür dileriz. Elimizden geleni yaptık. Çok geçiktik." Diyerek konuştuğu an, "Ne?" Duyduğum iki sesle arkamı döndüm. Melih ve bily'i görünce ağlamam dahada derinleşti. Ellerimle gözlerimi kapatıp yere çöktüm. Benim kardeşim çok güçlüydü. Bir çivi onu nasıl öldürebilir?
Ben bunu anneme nasıl açıklayacaktım? Babama nasıl söyleyecektim? Ne kadar sorumsuz biri olduğumu söylemeyecek mi?
Yeni gelen kardeşim ve ölen kardeşim ile aynı gün ve aynı saat doğmuştu...
__________
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Kısa oldu ama olsun.Sizce, Melih gerçekleri yalanlamaya devam edecek mi?
Sizce, anne ve baba duyduğunda ne yapacaklar?
Sizce, kijer bu ölümü kaldırabilecek mi?
Sizce, Bily yaptığı hata'ı düzeltecek mi?
Hepsi çok yakında sizlerle olacak!
![](https://img.wattpad.com/cover/375595684-288-k571699.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM ZORBAM (GAY)
Fantasyokul'un en popüleri, aynı zamanda en zorbası olan Arthur, ve okul'un en ineği, aynı zamanda sessiz çocuğu Edwin'in aşk hikâyesi... (Cinsellik, eşcinsellik, Zorbalık, Küfür ve Ego içerir, rahatsız olanlar okumasın!!)