14) Zulüm

139 5 0
                                    

Herşey için geç kalmış bir Garez ve herşeyini kaybetmiş bir Andaç.

Onun kolları bana olmam gereken yeri hatırlatıyor, solumam gereken havayı ve yakmam gereken gemileri bu adam bana öyle birşey yapıyor ki bazen ben bile kendimi tanıyamıyorum.

Ellerini benden çekti ve göz Yaşlarımın ıslattığı yanağıma dokundu.

"Hadi evimize gidelim. " bu cümlesini düşünmüştüm, bana öyle demesi onu kocammış gibi görmeme neden olmuştu. Orası da bizim evimizdi.

"Evimiz mi? Ben oraya yabancıyım" dediğimde aslında haklı olduğumu biliyordu ama içindeki diğer his benim içimi rahatlatmakla meşguldü.

"Sen oraya aitsin Garez" ona tekrar sarılmıştım ellerimden tutup beni geri eve götürdü, eve doğru ilerlerken etrafına sürekli bakması tetikte ve tedirgin olduğuna işaretti oda artık Muratın yaşadığını düşünüyordu. Eve girdik saat 05:30 olmuştu içerideki koltuğa attım kendimi gözlerim kapanıyordu adeta.

"Garez kalk yatağa geç koltukta uyunmaz"

"İşte benim ait olduğum yer bura koltuk köşeleri" dedim hala dokunsan ağlayacak durumdayken, kızgındım Andaç gelmeseydi belki herşey farklı olacaktı. Bu sözden sonra beni kucağına aldı,  ona karşı gelecek gücüm kalmamıştı oyüzden sesimi çıkartmadım. Merdivenlerden kucağında ben varken çıkmak onu biraz zorlamıştı ama çaktırmıyordu.  Aldığı hızlı nefesleri verirken tam kulağım üzerine denk gelen kalbi beni sağır etmişti. Dudağım tam boynuna denk geliyordu, sağ elimle ensesini ovalayarak sordum.

"Ikimizde ölmeden cehennemi yaşıyoruz" dedim bunu söylerken dudağımın her hareketi boynundaki hafif terli noktaya değmesine neden oluyordu ve Andaç'ın gözleri kapanıyordu. Bu baştan çıkarmak için yapılan bir hareket değildi, bu istemsiz olan bir şeydi.

"Ben o cehennemi yıllardır yaşıyorum" dedi aniden gözlerini gözlerime çevirirken , dudağı tamda dudağımla aynı hizadaydı ve sanki öp beni dercesine haykırıyordu. Ama ben bu tutkuya kulak vermeyecektim.  Odaya geldiğimizi fark ettik beni gene kendi odasına getirmişti yatağa bıraktı ve hemen kendi köşeme geçip kıvrıldım. Tekrar herşeyi gözden geçirecek gücüm yoktu, artık iyi şeyler olsun istiyorum.

Bugün olandan sonra Muratın bir sonraki hamlesini düşündüm ki tabi o Murat ise...

Sabah bağırma sesleriyle uyandım gözlerimi açmak bana zor geliyordu, ama 'ha gayret dercesine' kalktım yerimden. Bu ses Andaç'ın sesiydi Merdivenlerden aşağı inerken
'Bulun ulan kardeşimi bulun' diye bağırıyordu bir kaç takım elbiseli adama.

"Andaç ne oluyor" diye sordum kafasını aniden çevirdi ve öfkeden kanlanan ve konuşurken kırışan alnını bana yaklaştırarak.

"Orospu çocuğu Murat kardeşimi gene aldı" Nasıl yani? Güneş gene mi yoktu, herşey Andaç için tekrardan başlayamazdı hele benim için bu mümkün değildi. Artık Murat bu hamleyle seçimini gayet net yapmıştı.

"Onu mu seviyor demek bu?" Kolumdan tutup beni Merdivenlerin köşesine fırlattı ve bundan zerre pişman değildi.

"Ne diyorsun sen kızım bu durumda sen ne diyorsun, sevmiyor seni o Murat denen Pezevenk seni hiç sevmedi, sevmeyecek çünkü ona sevmesi için yaşama şansı vermeyeceğim, onu gırtlaklıycam anladın mı? onu öldüreceğim" Andaç'ın söylediği herseyi beynim analiz etmişti.

Ona cevap vermeyecektim çünkü her söylediğim onun canını kat ve kat daha çok yakacaktı şuan önemli olan Güneşti. Kapıdan birinin geldiğini gördüm Andaça sarıldı.

"Dostum gene mi o it?" Dedi  bu çocuk bana çok tanıdık geliyordu, ama kim olduğunu çıkartamayordum hafızamı biraz zorladım ve hatırladım.

TENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin