Haftalardır evden dışarı tek bir adım bile atmadım. Yatağımın köşesine kıvranmış ölümümü bekliyordum.
Kalbim hiçlikle dolup taşıyor ve hiçliğim gittikçe bütün bedenimi sarıyordu.
Şu son zamanlarda yemek yemeyi ve uyumayı da bırakmıştım.
Yavaşça yatağımdan doğrulup uzun zamandır bakmadığım aynaya baktım: yemek yemediğim için tahmin ettiğimden de çok kilo vermiştim ve göz altlarım adeta mezarlıktan kaçmış bir zombi kadar siyahtı.
Uzun zamandır kapalı olan telefonumu açtım
102 yeni mesaj. Kimden; Harry Potter
Mesajları okumadan telefonumu geri fırlattım. Ona yaptığım onca şeyden sonra neden hala benden vazgeçmediğini anlamıyorum.
Mutfağa gittim. Canım hiçbirşey yemek istemiyordu. Mutfak komüdininin 3. Çekmecesini açıp minibarın küçük, sarı renkteki anahtarını aldım ve buzdolabının hemen yanındaki minibar'ın kilidini açtım.
Envayi çeşit içki türü buradaydı. Babamın böyle bir koleksiyonu olduğunu her zaman biliyordum, fakat daha önce hiç otlanmaya kalkmamıştım.
Eğildim bakalım burada neler varmış...
Elim doğruca daha pakedi bile açılmamış Jack Daniels'e gitti.
Camlı dolaptan minik bir bardak aldım.paketini açar açmaz kapağını çevirip bardağıma yavaşça doldurdum.
Minik bardağımın dörtte üçü dolmuştu. Bardağın içindeki açık kahve sıvıya baktım; bu şeyin tadı nasıldı acaba. Bizim sınıfta sırf kendisinin bir bok olduğunu kanıtlamak için içen çok fazla moron vardı.
İçimdeki merak ve korkuyla bardağı elime aldım.
Ne kadar kötü olabilir ki?
Tuttuğum bardağı yavaşça dudağıma doğru kaldırdım. Dudağıma değen soğuk cam hissi beni rahatlatıyordu.
Açık kahve sıvıyı bir içişte kafama diktiğim anda, sıvıyı yutmadan çıkardım. Şu hayatımda içebileceğim tadı en berbat şeydi.
Yere dökülen kahverengi sıvıya baktım neden tadın bu kadar korkunç ki?
Zihnimde yine anılar canlandı; suratlarını göremediğim iki silüet kahkahalar atıyordu. Önlerindeki masada iki küçük bardak ve içinde yine o açık kahve sıvı... Bir süre sonra kahkahayı kestiler. Bana yan dönük olan silüet başını hafif aşağı indirdi "ne oldu kızım? Benden birşey mi istiyorsun?" "baba içtiğin şeyin tadını merak ediyorum, biraz bana da verir misin?" hayretle bana baktı. Sonra önündeki bardağı hemen yarıladı. Hızla kalkıp minibardan birkac kalıp buz ve soda şişesi getirdi. Kahverengi sıvıyı sodayla karıştırıp içine biraz buz kattı "gel iç" rengi daha da açılmış olan kahverengi sıvıya, sonra da babamın yüzüne baktım. Ve bardağı babamın elinden alıp bir dikişte hepsini içtim. Tadı çok da kötü değildi...
Anılardan kurtulduğumda ne yapmam gerektiğini biliyordum. Minibardan soda ve buz çıkarttım. Bardağı yeniden doldurdum ama bu sefer yarısını. Kalan yarısına soda ve buz ekledim. Ve bardaktan koca bir yudum aldım.
Tadı hatırladığımdan bile daha güzeldi. Bu şekilde kokteyl yaparak koca şişeyi 1 saatte bitirebilirdim. Fakat 3. Bardağa geldiğimde, göz kapaklarım ağırlaşmaya başlıyordu. 4. Bardağı doldururken o kadar ağırlaşmışlardı ki, etraf bir sis bulutundan ibaret hale gelmişti.
Ve gözlerimi kapattığımda, ruhum tamamen hiçliğe karıştı.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manson'un Kızı
Fanfic"baba aç artık şu lanet olası kapıyı!" diye bağırıyordum gözlerimdeki yaşlarla. Sırf babamı örnek aldığım için, sırf onu sevdiğim için, babamla gurur duyduğum için kovulduğuma inanasım gelmiyordu. zili kırmak üzere olmama rağmen açmadı, bütün ümidim...