9.Bölüm

132 6 0
                                    

Masa da Burak ve Cesur oturuyordu. Burağın ağzı yüzü fena dağıtılmış duruyordu ama sanki yüzünde hiçbirşey yokmuş gibiydi.



Sanki yaralar sadece boyaymış gibi duruyordu. Hararetli halde bir şeyler konuşuyorlardı. Ben ise olduğum yere çivilenmiş Burağa bakıyordum.



Ondan nefret ettiğim kesindi. Korktuğumda öyle. Ama bunun ondan intikam alıcak olmam gerçeğini değiştirmiyordu.


Gözlerim kısık bir süre daha onu izledim. Cesur beni fark etmiş olacak ki gözü bana takıltı. Bir süre bana baktıktan sonra Burak da bana döndü.




Beni gördüğü an yüzünden ateş gibi öfke geçti. Ayağa kalktı. Burnundan soluduğu belliydi. Bana yaklaştı.



Ben istifimi bozmadan onu izlemeye devam ediyordum. Ama benim tahmin edemeyeceğim bir şey yaptı ve beni kolumdan tutup masaya sürüklemeye başladı. Ben daha ne olduğunu anlamadan beni tutan el değişmişti.




Bu Atlastı. Beni arkasına aldı.



"Napıyorsun lan piç"diye tısladı.



"O artık benim"dedi Burak sırıtışıyla.Hızla Atlas'ın arkasından çıkıp Burağa yumruğumu geçirdim.


"Bu senindir."dedim öfkeyle. Bunu yapmasam içimde kalırdı. Kantindeki tüm gözler yine üzerimizdeydi. Atlas sırıtarak Burağa döndü.





"Cevap açık."dedi ve elimi tuttu. Evet elimi tuttu. Ben şaşkın şaşkın bakarken "O benim"dedi.




Ne?Ne dedi o?? Ben daha olayı idrak edemezken Atlas beni de peşinde sürükleyerek kantinden çıktı.




Ben elimi kurtardığım gibi ona tokadı geçirdim. Bunu beklemediği kesindi. Aslında etrafta kimse olmadığı için bunu yapmam hataymış gibi geldi.



Burada beni öldürebilirdi. Atlas sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi."Neden öyle dedin"diye tısladım. Şuan bende öfkeliydim.




"Eğer öyle demeseydin senin peşini bırakmazdı. Anlamıyor musun? Burak senin sandığın gibi biri değil. O karanlık. Seni korumaya çalışıyorum. Sense inatla kendi kuyunu kazıyorsun.Burak senin peşini bırakmaz."dedi.


Son cümleyi çok sakin bir şekilde söylemişti. Bu gerçekti belki de. Ama ben ondan korkmuyordum.



"Sen nesin kahraman. Senden neden korkuyorlar. Senin karanlık yönün nedir anlatmak ister misin?" dedim öfkeyle. Çenesini damarları dışarıdan görünecek kadar sıkmıştı.


Sessizliği bozan ben oldum "Hep böyle devam edemez."dedim. Gözlerinin içine bakarak.


O anda gözlerinin içinden geçen hayalkırıklığını gördüm. Ama sadece1 saniye falandı.



"Haklısın böyle devam etmez."dedi ve yanımdan geçip gitti. Şimdiden pişman olmuştum.


Tanıyor sayılmazdım ama bir yanım ona güveniyordu.  Onun yanımda olmasını istiyordum. Ama ben kendi ellerimle onu itmiştim. Bu durum cidden çok kötüydü.



******



Haftalardır Atlası görmüyordum. Hatta yaptıgımız o konuşmadan sonra hiç görmemiştim. Azra'ya olanları anlattığım da Burağa saldırmıştı.




Sonra Cesur onu götürmüştü. O gün bugündür araların da bir şeyler dönüyo gibiydi. Ama Azra hiç birşey söylemiyordu.



Bir haftadır Burağıda görmüyordum. Ama bu iyiydi. Onu görünce midem bulanıyordu.




Öğle arasından önceki son dersteydik. Sıkıntıyla iç çekip kitaplarımı topladım. Beş dakika sonra da zil çalmıştı.



Azrayla yemeklerimizi alıp bahçeye çıktık. Boş çardaklardan birine oturup yemeye başladık. Azra ağzına sürekli birşeyler tıkıp konuşmaya çalışıyordu.




Onu dinelemediğimi biliyordu. Bir ısırık daha alıp bıraktım tostumu. Etrafa göz gezdirdiğim de Atlası gördüm.





Yanında bir kız vardı. Bir bankta oturuyorlardı. Gayet samimi bir haldeydiler ve çok içten gülüyordu. Kız çok masum yüzlü ve güzeldi. Sanırım çok yakışıyorlardı.




Bu düşünce kalbimi sızlatmıştı.Ama neden bu denli acı vermişti bu? Atlas benim neyimdi? Arkadaşım dahi değildi ki? Bir de onu resmen kıskanmıştım.




Gözlerime yansıyan acıyla birlikte gözlerim de dolmuştu. Atlas kolunu kızın omzuna attığı sıra da gözgöze gelmiştik.



Onun o muhteşem gözleri gözlerimi bulduğunda gözyaşlarım daha fazla dayanamamıştı.Hızla ayağa kalktım ve uzaklaştım. Sınıfa girip çantamı kaptığım gibi koşar adımlarla çıkış kapısına gittim.



Peşimden bağıran Azra'ya aldırmadan koşmaya devam ettim. Okuldan epey uzaklaşmıştım. Okuldan çıktığımdan beri arkamdan gelen ayak sesleri daha da yaklaşmıştı.





Bir el kolumu kavradığım da gözlerimi sımsıkı yumdum.




"Neden burdasın"dedim gözlerim hala kapalıyken.Hiçbirşey demeden kollarını bana sardı. Onu itmek istedim ama kalbim buna izin vermiyordu. Çaresizce kolların da hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.




Yaklasık on beş dakika kadar o şekilde durduk. Sessizliği bozan o olmuştu.



"Bunu sen istemiştin''dedi. Evet ben söylemiştim ama istememiştim.




"Neden burdasın"dedim tekrar.Omuz silkti.



"Burda olmayı istiyorum çünkü"dedi. Ama onun bir sevgilisi yok muydu? Bu düşünce beynimden mermi  gibi geçti.




Sertçe onu ittim."Git burdan"diye bağırdım. Okuldan çıkarken çiseler halinde yağan yağmur şimdi hızlanmıştı.



Kaldırıma oturdum. Dizlerimi kendime çekip düsünmeye başladım. O kıza haksızlık değil miydi bu?






Bu şekilde kafamı hiç kaldırmadan yaklaşık bir saat durmuştum. Kafamı kaldırdım ve etrafıma bakındım. Yanımdaydı.




Benimle aynı şekilde oturmuştu. İkimiz de sırılsıklamdık. Onun yanımda olması yeterdi. Ama şuan o kız benim yanımda olduğunu bilmiyordu. Bu ihanetti. Tekrar kafamı koyup ağlamaya başladım.





Kolumu kaldırıcak kadar halim kalmamıştı. Soğuk heryerime işlemişti. Bir süre sonra beni saran kollara teslim oldum.



"Başımın belası"dedi boğuk çıkan sesiyle."Sevgilinin yanına gitsene dedim neredeyse duyulmayacak kadar cılız sesimle.


Bayılmadan önce son hissettiğim be kucağına alıp taşıdığıydı.

Senden Başka YokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin