Tanışma

103 9 4
                                    

Yine bölümü geciktirdiğim için sonsuz özür dilerim sizden ama wattpade giremedim malesef. Şu an bile tatildeyim ama beklettiğim için boş vakit buldum ve yazdım. İnşallah beğenirsiniz. Tekrardan özür dilerim. İyi okumalar :)

Yaklaşık yarım saattir Sindy'nin Cody'nin sırtındaki kurşunu çıkarmasını bekliyordum. Cody'yi çadırın birine sokmuştu ve içeri girmememi söyledi. Bende çadırın dışında ileri geri gidip geliyordum. Tanrı'm ya Cody'ye birşey olsaydı? Bunu düşünmek bile beni delirtiyordu.

" Başımı döndürüyorsun. " Dedi Eric. O da çadırın karşısında bir sandalyede oturuyordu.

" Özür dilerim ama yerimde duramıyorum. " dedim yanındaki sandalyeye otururken. Dirseklerimi bacaklarıma dayayıp ellerimi çeneme yerleştirdim.

" Erkek arkadaşın mı? " dedi çadıra bakarken.

" Hayır. " dedim. " Sadece yakın arkadaşım. "

" Peki nasıl tanıştınız? Önceden tanışıyor muydunuz? " dedi. Bu sefer kafasını bana çevirmişti. Mavi gözleri güneş Işığında daha da parlıyordu.

" Aslında pek iyi bir tanışma olmadı. " dedim ve sandalyeye yaslandım. Şimdi yüzlerimiz aynı hizadaydı. İkimizde yüzümüzü çadıra çevirmiştik. " Silahlarımızı çalmaya çalıştı. Arkadaşımızın birinin kafasına silah dayadı ve tehdit etti işte. Ama onu yanımıza almaya karar verdik. Biraz asıldı falan ama içindeki iyi Kişilik ortaya çıktı. Yani şu an bizden biri. " dedim. Yüzümde kendiliğinden bir gülümseme oluşmuştu. Cody'yle tanışmamız iyi bir şekilde olmamıştı ama iyi biri olduğunu biliyordum.

" Onu neden aranıza aldınız? " dedi. Yüzüme baktığını hissettim. Bende Kafamı ona çevirdim.

" Onu orada ölüme terkedemezdik. Ayrıca serbest bıraktığımızda peşimizden de gelebilirdi. " dedim. Sakince konuşuyordum.

" Ya planı devam ediyorsa? " dedi kaşlarını hafif çatarak.

" Ne demek istiyorsun? " dedim. Bende kaşlarımı çattım.

" Demek istediğim belki de sizin güveninizi tamamen kazanıp herşeyinizi çalıp kaçacaktı. Ondan sonra bir plan yapmış olamaz mı? " dedi kaşlarını havaya kaldırarak. Bu beni sinirlendirmişti, evet. Cody hakkında nasıl olur da böyle konuşabilirdi? Daha onu tanımıyordu bile!

" Daha onu tanımıyorsun bile! Nasıl olur da böyle konuşursun?! Eğer amacı o olsaydı şimdiye kadar bize zarar vermiş ya da bütün herşeyimizi çalıp kaçmıştı bile! " dedim ve onun birşey söylemesine fırsat vermeden hışımla sandalyeden kalktım. O sırada çadırın fermuarı açıldı. Hemen kafamız yöne çevirdim. Sindy'nin yüzündeki umut dolu ifadeyle karşılaşınca herşeyin yoluna girdiğini ve Cody'nin iyileştiğini düşündüm.

" Şu an iyi. Kurşun Tanrı'ya şükür parçalanmamış. Benim de bu sayede çıkarmam kolay oldu. " dedi gülümseyerek. Buna karşılık ona sımsıkı sarıldım. Cody'nin hayatını ona borçluydum, kesinlikle.

" Tanrı'm Sindy! Çok teşekkür ederim! Sana minnettarım! " benim sarılmama karşılık o da ellerini bana doladı. " Sorun değil. Sonuçta görevim hayat kurtarmak öyle değil mi? " dedi kollarımdan ayrılırken. Gerçekten ona minnettardım. Benim için çok büyük birşey yapmıştı. Benim için çok değerli bir insanı kurtarmıştı. Şu an Yanımda olan tek değerli insan diyebilirim.

" Peki ne zaman uyanır? " dedim sevinçle. " Biraz zaman alır. Yarım saat kadar. "

" Tamam teşekkür ederim tekrar. " dedim ve kafamı yana minnet duyarcasına eğerek gülümsedim. O da gülümseyerek karşılık verdi. " Neyse benim biraz yatmam gerekiyor, Eric beni birşey olursa uyandırırsın. " dedi ve el sallayarak diğer çadıra gitti. Kafamı Eric'e çevirdiğimde bana baktığını gördüm. Buna karşılık gözlerimi devirerek başka yöne baktım.

" Ayakta bekleme istersen. " dedi. Ama kafamı ona çevirmedim. " Böyle iyiyim. " dedim ifadesizce. Ellerimi göğsümde birleştirmiş Eric'e arkamı dönmüş etrafı izliyordum. Buraya zombiler uğramıyordu anlaşılan.

" Sally. " Hemen arkamdan gelen ses beni ürpertmişti. Nefesi kulağıma işliyor gibiydi. Arkamı döndüm. Fakat döndüğüm an burun burnuna geldiğimizde daha çok ürperdim. Gözleri gözlerimle buluştu. Benden yaklaşık 10 cm uzun oluşu burunlarımızın değmesini engelliyordu belki ama çok yakın durduğumuza emindim. Nefesimi tuttum ve geriye doğru bir adım attım. Şimdi aramızda biraz olsun mesafe vardı.

" Az önce söylediklerim için özür dilerim. Haklısın, onu tanımadığım için öyle söyledim. Hem sen beni boşver. Arada saçmalarım. " dedi gülümseyerek. Elleri kot pantolonunun ceplerindeydi.

" Evet öyle ama yinede sinirlendim işte. Bağırdığım için kusura bakma. " dedim. " Sorun değil. Haketmiştim. " dedi ve daha büyük gülümsedi. Tatlı bir çocuktu, yani çekiciydi. Ama yinede ona bakınca Tom aklıma geliyordu.

" Gel oturalım. Arkadaşının uyanmasını ayakta beklersen yoruluruz. " dedi ve sandalyeye ilerledi. Bende arkasından ilerledim ve yanına oturdum.

" Peki ya siz Sindy'yle önceden tanışıyor muydunuz? " dedim yüzüne bakarken.

" Evet. Aslında benim kuzenim. " dedi gülümseyerek yüzüme bakarken.

" Peki sadece ikiniz mi kaldınız? " dediğimde derin bir nefes alıp verdi. " Bir grubumuz vardı. Ailemizin ve arkadaşlarımızın olduğu büyük bir grup. Sonra teker teker bölündük. Ailemiz öldü, arkadaşlarımız da çözüm yolu olduğunu ve yollarına devam edeceklerini söylediler. Bizde burada kamp kurduk. " dedi. Anlatırken yüzünü hüzün kaplamıştı sanki. Onlardan ayrıldığı için üzgündü. Ayni benim gibi.

" Üzgünüm. " diyebildim sadece. " Peki ya size noldu? Sanırım başka arkadaşlarınız da var. " dedi. Nefesimi dışarı verdim ve herşeyi buraya geldiğimizden itibaren anlattım.

" Vay canına. Ne kadar da kötü Şeyler yaşamışsın. Üzgünüm. Umarım arkadaşlarına kavuşursun. " dedi ve elini bacağıma teselli edercesine koydu. Bende teşekkür edercesine elimi onun elinin üstüne koydum. " Teşekkür ederim. Umarım. " dedim ve onun gülümsemesine Karşılık verdim. Evet buraya geldiğimden beri pek iyi Şeyler yaşamamıştım. Bunların başında da Salgın geliyordu. Ama iyi yanı da yeni dostlar kazanmam olmuştu. Belki de tek iyi yani buydu.

Zombi BaskınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin