Okuldan eve yürürken, kendimi yoldan geçen insanların yerine koyuyordum. Mesela şurdaki üç çocukla baş etmeye çalışan siyahi kadın olsaydım hayatım çok daha zor olurdu. Çocuklar kadını çileden çıkartıyodu. Eve geldiğimde çantamı bir kenara fırlattım. Üstüme siyah bir kot ve beyaz bir t-shirt geçirdikten sonra aynadaki yansımama baktım. Koyu sarı saçlarım dağınıktı ama bu kötü görünmeme yol açmamıştı. Starbucks'a doğru yola koyuldum. Bugün Starbucks'ta ilk günüm olacaktı. Evim kitapçıya çok uzak olduğundan ve işe zamanında gidemediğimde kitapçıdaki işimden ayrılmıştım.
Saat tam 15.30'da işe gelmiştim. "Tam zamanında Phillip." diye düşündüm. Üstüme önlüğümü geçirdim ve siparişleri almaya başladım. 1 saat geçmişti.-Siparişinizi alabilir miyim?
-Bir küçük boy karamel machiato, lütfen.
Bardağın üstüne yazmak için;
-İsminiz nedir?
-Alyss.
O an zaman durdu sanki. Bu ismi en son 10 yıl önce duymuştum. Tam 10 yıl önce 23 Temmuz 2005'te ben 10 yaşındayken annem ve babamla tatilden dönüyorduk. Hava nedeniyle uçak düştüğünde maalesef kurtulan 7 kişi arasında annem ve babam yoktu. Dünyada sahip olduğum tek insanlar; Alyss ve Frank beni o kazada terk etmişlerdi.-Bir sorun mu var?
-Kusura bakmayın. Buyrun bir karamel machiato.Bunu söylerken kızın yüzünü incelemek istemiştim. Kızıl saçlarını kafasının tepesinden topuz yapmıştı. Bu sayede masmavi gözleri ön plana çıkıyordu. Çillerinin üstüne düşen bir tutam saçına kulağının arkasına tutturmak geliyordu içimden. Farklıydı. Farklı bir güzelliği vardı.
-Teşekkürler, iyi günler.
-İyi günler.Ve 10 yıl sonra bir başka Alyss'in daha beni terk etmesini izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Everything's An Illusion
Fantasy"Ya öldüğünü sandığın anda yaşamaya yeni başlamışsan?"