14 . BÖLÜM GECENİN HÜZNÜ

67 2 2
                                    

Bu bir rüya olmalıydı.  Gözlerimden başlayan şölen göğüsüme kadar akıyordu. Bu sen olamazdın.Açılan kapının ardında saçları sıfıra vurulmuş , zeytin gözleri limon gibi olan yüzünde kaybolmuş Kerem ÇETİN bekliyordu. Allahım tam 1 haftada bir insan nasıl bu kadar değişebilirdi. Düşüncelerden sıyrılıp odadan içeriye girmiştim.
"Kerem"
Keremin gözleri ışıldamıştı. Ama sonradan bir hüzün kaplamıştı zeytin gözlerini.
"Eylül. Nasıl buldun beni?"
"Suna teyzen Sağolsun." Demiştim
Suna teyze ona soru sormama izin vermeden odadan dışarıya çıkmıştı. Karşımda oturan bir zamanlar gözlerinde kaybolduğum Kerem değildi sanki. Ne olmuştu ? Keremin odası denize bakıyordu. O da benim gibi aşıktı denize. Kafasını çevirmişti pencereye.
"Özür dilerim Eylül. "
"Bana bir açıklama borçlusun Kerem"
"Biliyorum. Ama keşke beni hiç bulmasaydın."
"Neden neden" demiştim Keremi kendime doğru çevirirken. İlk defa adamım ağlıyordu karşımda. Gözlerinden yüzüne misafir olmuştu ıslaklıklar.
Öfkemi dindirip Kereme sıkı sıkı sarılmıştım.
"Tamam anlatacağım demişti."
Ağzından çıkacak kelimeleri sabırsızlıkla beklemiştim. Duyacaklarımı önceden bilseydim hiç beklemezdim. Kerem gözlerini gözlerimden kaçırarak başlamıştı.
"Hastayım ben Eylül. Zorlu bir evredeyim"demişti. Kulaklarımda tekrarlanmaya başlamıştı. "Hasta ,son evre" nasıl olurdu?
"Nasıl oldu ?" Demiştim sesim titreyerek.
"Bundan 2 sene önce başladı her şey. Bir anda kilo vermeye başladım. Halsizliğim . Sonra o ataklar. Annemler Suna doktora başvurdu."
"Nasıl ? Suna teyze senin teyzen değil mi?"
"Hayır Eylül. O benim doktorum. Sana diyemezdim. Onun için teyzem olarak tanıştı. "
"Neden Kerem neden? Sen benim en kötü günlerimde yanımdaydın . Neden izin vermedin seninle olmama ? " demiş ve ağlamaya başlamıştım.
Kerem sıkı sıkı sarılmış ve kulağıma fısıldamıştı.
"Kanser hastası olduğum için Eylül"demişti. O an başımdan vücudumu kaplayacak bir sıcaklık başlamıştı. Kanserdi ve bana bunu hiç belli etmemişti.
"Eylül eylül iyi misin?"
"İyiyim " demiştim. Yalandı . İyi değildim. İlk tanıdığım Keremden eser yoktu. Çökmüştü, bırakmıştı kendini. O sıra Suna teyze daha doğrusu Suna doktor ve bir hemşire girmişti odaya.
"Keremin ilaçları verilecek Eylül. İstersen benim odama geçelim. "Demişti.
Kereme el sallayıp Suna doktorun peşine takılmıştım. Odası ferahtı. Papatyalar masanın köşesinde "hoş geldin" demişti.
Oturmuştuk karşılıklı. 2 kahve istemişti odasına. Suskunluk kahveler gelene kadar devam etmişti.
"İyileşecek mi ?" Demiştim aramızdaki sessizliği bozmak için.
"Bak Eylül . Kerem bana ilk geldiğinde bundan daha kötüydü. Kanser tedavisi gecikerek başladı.Arzu Hanım ve eşi çok çaresizdi. 1 sene kemoterapi ve ilaçlarla kendine getirdik.Ağrıları yavaş yavaş dindi. Sonra klinikten çıkardık. Seninle tanıştıktan sonra daha iyi gibiydi. Seni bana derdimin dermanı diyerek anlattı. Gözlerinin ışıltısı hala hafızamda. Ona dikkat etmesi gerektiğini tedavisini aksatmaması gerektiğini söyledim. Asıl tedavinin ona sen olduğunu söyledi. Çoğu hastamız moralle atlatır. Kereminde seninle atlatacağını düşünüyordum. Ama bu son 1 aydır atakları yine tekrarlamaya başladı. Ne kadar tedaviyi istemese de mecburdu. Seni seninle bırakmak istemiyordu. Günlerce konuştuk. Bir sabah fenalaşarak geldi. O an karar verdi seni istemeyerek bırakmaya."demişti.
Zeytin gözlü yapmıştı yine yapacağını. Ağzımdan sözcükler çıkmak istese de düğümleniyordu.
"Yani ölecek mi?"demiştim ağzıma damlayan yaşları elimle silerken.
Suna doktor elleriyle ellerimi tutarak "dur bakalım ne olacağını bende bilmiyorum. Tek şey Kereme iyi geliyorsun onu biliyorum. Unutma Eylül moral çok önemli. "Demişti.  Ağar aksak ilerlemeye başlamıştım keremin odasına doğru. Her zaman olduğu gibi tebessümü misafir edeceksin yüzüne. Bu sefer tek fark için yana yana güleceksin. Unutma Eylül moral çok önemli. Odaya girdiğimde Kerem uyuyordu. Sandalye çekip yanına oturdum. Ellerini ellerime geçirdim.
"İyi olacaksın zeytin gözlüm. Buradan el ele çıkacağız. "Demiştim. O anda telefonum çalmaya başlamıştı. Arayan annemdi. Keremin ellerinden ellerimi ayırmış tam sandalyeden kalkıyordum ki "Gitme Eylül"demişti Kerem.
"Canım buradayım . Annem merak etti galiba . Arıyor.Geliyorum hemen."demiştim alnından öperken.
Koridorda ki sandalyelere oturmuş telefonu açmıştım.
"Efendim anne"
"Neredesin Eylül? Çok merak ettik"
"Anne Keremi buldum."
"Nasıl ? Nerede? "
"Hastanede. Şimdi sorma ne olup bittiğini. Ama bu gece onun yanında kalacağım . Haberin olsun."
"Tamam dikkat et. Telefonun hep açık olsun. Öptüm."demişti kapatırken.
Keremi daha fazla meraklandırmadan odaya girmiştim.
"Canım. Ağrın var mı?"
"Yok. Sen yanımdasın ya."
"Özür dilerim ama Kerem Bey yemek saatiniz."
"Ben yediririm . Teşekkürler "demiştim içeriye giren hasta bakıcıya.
"Eylül canım istemiyor"
"Oo Kerem Çetin itiraz yok. Açın ağzınızı ."
Zar zor yedirebilmiştim yemeğini.
"Geç oldu sen gitmiyor musun?"
"Yok Beyefendi . Sizinleyim artık. Her dakika,saat ."
"Diyorsun ki kaybedecek bir vaktim bile yok. Ölmeden önce her anımızı beraber geçirelim."demiş ve gülmeye başlamıştı.
Onun kahkahalarına karşılık vücudum kas katı kesilmiş, gözlerimin ucuna yaşlar birikmişti. Zar zor nefes alıp "yine gününüzdesiniz. Seni bırakmaya niyetim yok. Üzgünüm yine kurtulamadın"
"Kurtulmak isteyen kim"demişti gözlerinin içi gülerek. Hemşirenin gece ilaçlarını vermesiyle Kerem uykuya dalmıştı. Bende yatağının tam karşısında  yatağa uzanmış onu izlemeye başlamıştım.
Ne ara bu kadar çok sevmiştim. Ya da ne zaman yüreğimin şehri olmuştun. Hayatıma yeni başlamak için doğduğum şehri ,annemi ,babamı bırakmıştım ben. Ama seni bir türlü bırakamadım zeytin gözlü. Ellerini, gözlerini en çokta yüreğini bırakamadım. Her geçen gün dahada sıkı sarılmıştım sana. Şimdi sonsuza kadar veda etmekten,bırakmaktan çok korkuyorum. Ellerim kollarım bağlı sadece izliyorum.Birde öylece durup seviyorum.
Aklımda dolanırken her şey uyumuştum. Sabahın neşesi güneş yüzüme vurarak "günaydın "demişti. Gözlerimi açtığımda Kerem yatağında yoktu. Ve yatağındaki çarşafların hepsi toplanmıştı. Hayır olamazdı. Dizlerim titreye titreye çıkmıştım koridora. Mideme vuran bir sızı boynuma akan damlalar. Zar zor tutunmuştum duvara. Suna Hanımı bulmam gerekiyordu. Odasına doğru ilerlemeye başlamıştım.
"Eylül. Ne oldu ? Çok kötü görünüyorsun."
"Öldü mü?" Demiştim ağlarken.
Suna doktor ellerimi sıkı sıkı tutmuş "Hayır .Kemoterapide "
"Niye yatağını toplamışlar."
"Biz her gün hijyen açısından değiştiririz. Hadi bak meraklanma.Bak Eylül biliyorum senin için çok zor. Ama Kerem için daha zor . Onun yanında güçlü durmak zorundasın."
"Tamam. Keremi dışarıya çıkarmam mümkün mü?"
"Ataklarının ne zaman vuracağı belli olmuyor Eylül. Ama istersen terasa çıkarabilirsin."
"Peki "demiştim odadan çıkarken.
Kerem odadaydı. Yatağa ölü gibi uzanmıştı. Uyuyordu. Hemşire kemoterapiden sonra böyle olduğunu , korkmamam gerektiğini söylemişti. Ona 1 saatlik işim olduğunu hemen döneceğimi ben gelene kadar Kereme göz kulak olmasını söylemiştim. Çantamı alıp çıkmıştım klinikten.
Kliniğin önünde taksi beklerken 2 gündür buluşmadığım gökyüzü kendine misafir etmişti beni.Hava güzeldi. Gelen taksiye binerek veda etmiştim maviye.
"Anne ,teyze ben geldim."
"Eylül canım ."
"Anne çok yorgunum yıkanıp Kereme kurabiye yapacağım."demiş ve odama yönelmiştim. Ne sıcak ne soğuk . Sadece ılık suyun altında iyi hissetmiştim. Ilık suyu gözyaşlarım sıcaklaştırmıştı.Ne yapacaktım ? 2 gündür bulunduğum durumla , gerçekle bugün ilk defa yüzleşmiştim.
Üzerime rahat şeyler giyinmiş sırt çantama da kitap, birkaç parça kıyafet tıkıştırmıştım. Gözüm kemanıma gitmişti. Birdahaki sefere yanıma alırım diye düşündüm.
"Anne"
"Gel Eylül. Anlat ne oldu ?"demişti
Annemi mutfaktaki sandalyelerden birine oturtmuş ve her şeyi anlatmıştım. Annemde benim gibi başlamıştı ağlamaya.
"Anne güçlü durmak zorundayım. Senin de bana destek olman için güçlü olmak zorundasın. Şimdi Kereme kurabiye , birkaç bir şey yapıp götüreceğim"demiştim.
Hazırladıklarımı poşete yerleştirmiş evden çıkmıştım. Gözüm Keremlerin kapıya takılmıştı.
Arzu teyze kapıda beni görünce şaşırmıştı.
"Eylül ne oldu canım?"
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Olur tabi ki gel."
"Çok fazla kalmayacağım"demiştim koltuğa otururken.
"Evet seni dinliyorum"
"Kerem iyi Arzu Teyze "demiştim biranda
Arzu teyzenin yüzü limon sarısı gözleri buğulu bakmıştı. Tam 10 dakika sustuk.
"Nasıl öğrendin?"
"O gün Suna Hanımla sizin konuştuğunuzu gördüm.Takip ettim. Yüreğim götürdü ayaklarımdan önce. Sonra buldum zeytin gözlüyü ,keremi"demiştim gözlerimi kaçırarak.
"Suna Hanım zor bir dönemden geçtiğini, moralle daha iyiye gidebileceğini söyledi. Elimden geleni yapacağım. Üzülmeyin siz."
"Tam 2 senedir bununla yaşıyorum. Elim yüreğimde her gece yatıyorum. Kerem sen gelince daha iyi oldu biliyorum. Belli etmedi çoğu zaman hastalandığını. Odasına kapandı. Uyudu hep. Sen ona en büyük destekçisin Eylül. "Demişti.
Biliyordum . O bana en büyük destekti ve şimdi bende ona. Kadere inanan ben şimdi kaderin ta kendisi olmuştum biranda. Zor bulmuştum ve çabuk kaybedemezdim.
Kliniğe gitmek için taksiye binmiştim. Odaya girdiğimde Kerem mavi bir tişört lacivert bir şort giymiş beni bekliyordu.
"Ooo Kerem Bey bu ne şıklık."
"Beni çok tatlı bir kız ziyarete gelecekmiş ondan hepsi"
"O kız size en sevdiğiniz kurabiyelerden ,poğaçalardan yapmış. Ve şimdi sizi alıp gezmeye gidecekmiş" dedim elimdeki poşetleri göstererek.
"Nereye gideceğiz ? Suna Hanımın haberi var mı? "
"Var . Hadi bakalım"demiş ve koluna girmiştim.Terasa çıkmak için asansörü kullanmıştık. Kapıyı açtığımızda bizi eşsiz bir manzara bekliyordu. Suna Hanım bizim için sandalye ve bir masa koydurmuştu. İlk kahvaltımızda ki gibi örtüler kırmızıydı. Yaptıklarımı masaya dizmiş ve Keremi oturtmuştum. "
"Burası çok güzel Eylül"
"Evet. Hadi bakalım yaptıklarımdan da ye " Kerem gökyüzüyle denizin birleşmesinin resminden oluşan manzarayı izliyordu. Dalıp gitmişti bir yerlere . Aniden elimi tutup başlamıştı konuşmaya.
"Biliyor musun ? Seni ilk gördüğümde bu kız benim her şeyim olur da bırakamam demiştim içimden. Gözlerine gözlerim merhaba dediğinde aslında yüreğim çoktan senindi. O zamanlar kendi başıma mücadele ediyordum bu hastalıkla. Sonra senin için mücadele ettim seninle birlikte. Sana diyemezdim. Babanı kaybettiğin zaman sen de kaybolmuştun. Eğer bende sana bir gün gideceğimi söyleseydim tamamen kaybolacaktın kendinde. Bunu göze alamadım Eylül. Ama artık her şeyi bildiğine göre.
Gözlerini yine aynı yere çevirip devam etmişti konuşmaya.
"Ben gidiyorum Eylül. Seni sana bırakmak istemesem de gidiyorum. Unutma Kerem Çetin Eylül Karacayı hep sevdi." Demişti gözlerimin içine bakarak
Hayatım boyunca bir babamın zamansız gidişi birde Keremin bu sözleri söyleyişi canımı çok yakmıştı. Kabullenmişti o gidişini benim kabullenmeyişime karşılık. Keremin söylediklerine karşılık dilim lal olmuştu. Tek söyleyebildiğim "Seni çok seviyorum adamım" olmuştu.
Kerem hastahanede yaşadığı birkaç komik anıdan bahsetmişti. Bende küçüklük rezilliklerimden. Baya oturmuştuk terasta. Keremin biranda rengi kaçmıştı.
"Canım iyi misin? Çok oturduk ondan oldu. Hadi kalkalım . Sen yat"demiştim
Kerem zar zor nefes alıyor gibiydi. Bir tekerlekli sandalye istemiştim. Hemşire atağının yakın olduğunu hemen odasına indirmemiz gerektiğini söylemişti.Kereme her zamanki iğnelerinden yapmış ve uyutmuşlardı. Çok kötü olmuştu. Gece gözümü kırpmadan başında beklemiştim. Bir iki kere " eylül sen bana emanetsin " diyerek sayıklamıştı. Sabaha karşı ağrıları artmıştı. Hemşire ataklarının sıklaştığını en ağır ağrı kesiciyi verdiklerini söylemişti. Verdikleri ağrı kesici sonrası o da ben de uyumustuk.
Alnıma konan öpücükle günaydın demişti Kerem.
"Hayatım nasılsın?"
"Senin için hep iyiyim"
Yani iyi değildi. Allahım yardım et diyebilmiştim sadece. Hemşire Keremin yemeğini ve ilaçlarını getirmişti.
"Hadi bakalım bunlar bitecek"
"Canım istemiyor Eylül."
"İtiraz yok"
Ancak 4 kaşık yiyebilmişti. İlaçlarını içip geceden kalma yorgun bedenini uykuya teslim etmişti.
Keremi yalnız bırakıp Suna Hanımın odasına gitmiştim.
"Gel Eylül"
"Nasılsınız?"
"Ben iyiyim de sen iyi değilsin"
"Kerem kötü . Biliyorum hastalığı ilerliyor. Ve ben hiçbir şey yapamıyorum."
"Bak Eylül sana yine söylüyorum . Bu hastalık zordur . Ruhsal ,bedenen yorar. Ve kerem senin için elinden geleni yaptı. Şimdi sen onun yanında olup gerekiyorsa son günleri olduğunu kabul edip iyi geçireceksin son günlerini. Onun için yapabileceğimiz en iyi şey bu."demişti kendinden emin.
Odadan zar zor çıkmıştım.o gece Kerem için güzel bir plan yapmıştım.
"Canım ben eve gidip geleceğim. İstediğin bir şey var mı?"
"Yok hayatım. " demişti
Hemen bir taksiye atlamış eve gitmiştim.
Bizimkiler bir yere gitmişti anlaşılan. 1 saat içinde işlerimi halletmiştim. Kızlara uzun bir mesajla olayı anlatmış sonra yüz yüze daha detaylı anlatacağımı söyleyip telefonumu kapatmıştım. Kliniğin terasına çıkıp hazırlığa başlamıştım. Ufak bir bank. Yanında küçük bir sehpa. 2 çay ve simit .üzerimde kısa kollu mavi sade bir elbise. Uçuş uçuş. Saçlarım rüzgara karşılık örgülü. Terastaki işleri bitirip aşağıya inmiştim.
"Ben geldim"
" oo bu su periside kim ?"
"Bu su perisi sizin için bir sürpriz hazırlamış"
" O zaman izninizle hazırlanayım efendim."demiş ve dolaptaki mavi gömleğiyle krem pantolonunu istemişti.
Banyoya girip saçlarını düzeltip hazır olacağını söylemişti.
Kapıdan çıkan Kerem ÇETİNDİ tam anlamıyla. Mavi gömleği gözlerini dahada yumuşatmıştı.
"Hadi bakalım . "
"Yürümek istiyorum"
"Ama yorulursun"
"Lütfen Eylül. Belki bu son adımlarım"
"Buyurun kolum size amade"demiştim
Yavaş yavaş çıkmıştık terasa. Hafif bir karanlık çökmüştü. Banka yan yana oturmuştuk.çay ve simiti gören Kerem hemen gülmüştü.
"Oo Eylül Hanım. İlk tanışmamızı canlandırmış. Bank , çay , simit. "
"Belki hala ilk tanıştığımız gibiyizdir"
"Belki " demişti sesi tiz bir şekilde çıkarak.
Simitlerimizi çayla yemiştik.
"Biliyor musun?"
"Neyi?"
"Bana ilaçlardan bile en iyi gelen sendin. Bu hastalığı ilk öğrendiğimde delirmiş gibiydim. O zamanlar toplu terapiler yapılıyordu. Onlarla tam 1 yılda ancak iyileşmiştim . Sonra sen geldin. Ve bence tam anlamıyla iyileştim. Tabi tıpda ne kadar iyileştim saymasalar da " demiş ve gülmüştü.
O zaman Kerem Bey asıl sürprize geçebiliriz demiş ve kemanımı çıkarmıştım.
"Ne çalmamı istersiniz"
"Gecenin Hüznü"
O geceden farklı bu sefer gözlerim Keremin gözlerine odaklı çalmaya başlamıştım. Garipti bir şeyler . Eksikti tam olmayanlar. Çalarken farklı bir his kaplamıştı içimi. Parçayı bitirdiğimde Kerem "Eylül yanıma gel." Demişti.
Yanına oturmuştum . "Şimdi okuyacağımı Gecenin Hüznü için yazdım. Umarım beğenirsin."
"Sabırsızlanıyorum"demiştim. Kerem anlamlandıramadığım şekilde dudaklarını dudaklarıma "elveda"dercesine misafir etmişti. Sonra başımı omuzuna yaslamış ,ellerini ellerime kenetlemişti ve okumaya başlamıştı.
Kendime getiren beni
Bir yay sesi
Gecenin hüznü şimdi
Seni bana anlatan
Aşk,
Dudaktan kalbe inmezdi
Ta ki sen gelene kadar
Bir nakarat şimdi
Seni bende tekrar yaşatan
Şimdi bir yay sesi
Dudaktan kalbe
Gecenin hüznünü anlatan
Sözcüklerin bitmesiyle keremin elleri ellerimden ayrılmıştı. Kısık sesle zar zor nefes alarak
"Ben gidiyorum Eylül. Bu gece bizim gecemiz. Bu çocuk seni çok sevdi . Unutma sakın kendimden önce seni sevdim. "
"Kerem kerem dur. Bak doktor çağıracağım"demiştim akan yaşları durdurmaya çalışırken.
Ellerimi tekrar tutup "bu kadardı Eylül. İstemeden gidiyorum. Kerem Çetin Eylül Karacasını çok sevdi. Unutma her şeyi senin için yaptım. Zamanı geldiğinde öğreneceksin sevgilim. Seni çok seviyorum. Demişti zeytin gözlerini kapatırken.
Gidemezdin sen benden. Hayatımın en ince noktasında ellerin ellerimde bırakamazdın sen. Zeytin gözlü kalk hadi. Daha çok yolumuz var. Sen yarı yolda bırakamazsın. Gözlerin olmadan gözlerim ne yapar. Kalk zeytin gözlüm. Yüreğim feryat figan . Eylül Karaca Kerem Çetinsiz yarım kalır. Ne olur kalk. Demiştim.
Eli elimde sabaha kadar o terasta oturmuştuk. Sabah hemşirenin beni de keremi de sedyeye yatırdığını hatırlıyorum. Tek fark birimizin yüzü kapanık hayata veda ederken diğerinin yüreği kapanık hayata devam etmesiydi.
Uyandığımda annem yanımdaydı. Rüyaydı sanki .
"Anne ."
Annemin ağzını bıçak açmıyordu. Yüzü limon gibi. Sadece ağlıyordu.
Usulca yataktan kalkıp koridora ilerlemiştim. Boş koridoru çığlıklar dolduruyordu. Tanıdık ama uzak. Haykırışların olduğu yöne doğru ilerlemiştim. Gördüğüm manzara bana bir yerden tanıdıktı. Kapının önüne gelmiştim. Ayaklarım geri geri gitse de ilerlemiştim. Soğuktu . Issızdı. Yanımda bir hemşire. Son görevini yaparcasına zeytin gözlüyle beni buluşturmuştu.

"Sen soğuk yerleri sevmezsin. Yüzün yine gülüyor. "Ellerimi morgda buz tutmuş yüzüne sürmüştüm.
"Sen ıssız yerleri sevmezsin zeytin gözlüm. Kerem ne olur kalk . Hadi gidelim. " o anda haykırışlar başlamıştı. Hemşire zar zor çıkarmıştı. Arzu teyze kapıdan çıkmam ile sıkı sıkı sarılmıştı.
"Geçecek Eylül. Zor ama .atlatacağız"
Geçmeyecek Arzu teyze. Yüreğim fazla şimdi bu bedenime. Ellerimle en çokta kendimle uğurlayacağım.demiştim içimden.
Zeytin gözlüyü koymuşlardı tabuta. Çıkmıştık yola. Denizi severdi Kerem. Mezarının  yeri tam denizin karşısıydı. Her yer kalabalıktı. Kızlar tek tek yanımda duruyorlar hiç yanımdan ayrılmıyorlardı. Yaşadıklarımı tekrar yaşıyordum. Bu sefer babamı değil Keremi yolcu ediyordum.
İçimdeki acı anlatılmazdı. Gözlerimdeki yaşlar yüzümle çoktan birleşmiş boğazımda bir düğüm. Nefes alıp verecek gücüm bile yoktu. Toprak kapanmıştı. Ben veda etmeyi hiçbir zaman sevmemiştim. Ve etmeyecektim. Mezarlık yavaş yavaş boşalmıştı. Arzu teyze eşi annem ben teyzem birde kızlar kalmıştık. Arzu Teyze giderken elime bir zarf tutuşturup "Veda etme vakti Eylül. Bunu sana vermemi o istedi . Biz gittikten sonra oku"demişti. Arzu teyzeyle birlikte herkesi göndermiştim.
Büyükçe "Kerem Çetin"yazılı olan mezar taşının başucuna oturmuştum.
"Bak yine deniz yine ben yine sen. Tek fark gözlerin eksik gözlerimde.Şimdiden ellerim ellerini özlüyor. " demiştim. Elime tutuşturulan zarfı usulca açmış okumaya başlamıştım.
"Tatlı ekşi arasında üzüm gibi Eylül. Evet üzüm ayı olan adınla sen. İlk tanışmamız bir tesadüf değildi. Aslında sen benim için yeni tanıdığım biri değildin. Ben seni önceden bilmiştim.Eylül Karaca. Bu isimi ilk babandan duymuştum. Evet Eylül. Babanla rehabilitasyon merkezinde tanıştık. Babanın ölümü kalp krizi değildi .Hatta bir tesadüf değildi. Baban seni üzmemek için diyemedi. Baban kanserdi. " okuduğum son cümleyle bütün bedenimi bir titreme almıştı. Gözümden akan yaşları durduramıyordum. Okumaya devam ettim.
"Bir sabah teyzen ve annen ile Suna Hanım eşliğinde katılmıştı bize. O benim dert ortağım ben onun. Bir gün bahçede çay içmeye inmiştik. Cüzdanından senin fotoğrafını çıkartmıştı. O anda gözlerinle tanışmıştım. Yüzündeki tebessüm öncelerden benimdi sanki. Salim amca başlamıştı konuşmaya.

Bu Eylül . Kızım. Onu nasıl bırakıp gideceğim bilmiyorum. Benim rahatsızlığımdan bile haberi yok.Buraya iş için geldiğimi düşünüyor. Onu emanet edecek kimsem yok Kerem. Demişti salim amca.
O anda bana emanet edin demiştim. Salim amcanın gözleri ışıldamıştı. Seninle ilgili olan her şeyi anlatmıştı. Sevdiğin , sevmediğin ne varsa. Annenle  de tanışmıştık. Zaten serap teyze beni çok severdi ve buna çok sevinmişti. Sana o andan itibaren bağlandım ben Eylül. Salim amcanın senin gidişine göz yumması bu yüzdendi. Başka şekilde seni bana yakınlaştıramazdı. Her gün haber alıyordu senden. Hastaneye son vuran atak yüzünden yatmıştı. Bunları senin iyiliğin için sana başından anlatamadım. Bende bir gün gideceğimi biliyordum. Sana veda etmeyi bende hiçbir zaman istemedim. Unutma Eylül Karaca Kerem Çetin seni çok sevdi. Önceden bildi.
Tesadüf değildi , her şey kaderdi.

Kadere inanan ben kaderin ta kendisi olmuştum o anda. Nereden bilirdim ki.
O zaman anladım hayat bir pamuk ipliği.
Hazana dönmüş yaprak gibiyim.
Yüreğimde kapanmayan yaralar
Elveda dedi canlar
Yine yineden
Başka bir eylüle kaldı hayatlar

GECENİN HÜZNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin