3.Bölüm "Gökkuşağı"

924 112 32
                                    

Bir rodi bana sahnenin önüne kadar eşlik etti. Pek çok kızı ittirerek başarmıştık bunu. Ben yerimi aldıktan 10 saniye kadar sonra sahneyi dumanlar kapladı ve çocuklar koşarak dumanın içinden geçtiler.

"Dünyanın en mükemmel fanları burada mı!" diye haykırdı Kris mikrofonuna. İki kelimeyi zorla yan yana getiren sessiz adam gitmiş yerine rock yıldızı gelmişti birkaç saniyede. Kulaklarımı sağır edecek çığlıklarla yanıt verdi hayranlar Kris'e.

"Başlayalım o halde!" Onun komutuyla Chanyeol bagetlerini 3 kere birbirine vurdu ve provasını yaptıkları şarkıyı çalmaya başladılar. Rock tam olarak benim tarzım sayılmazdı ama onlar gerçekten iyiydiler. Gözlerim tüm üyelerin üzerinde tek tek oyalandı.

Kyungsoo ve Kris tamamen işlerine odaklanmış haldelerdi. Birbirlerinden zıt ama bir o kadar da uyumlu sesleriyle melodiyi isimlendiriyorlardı. Kai ve Sehun sırt sırta vermişti. İkisinin de parmakları gitarlarının üzerinde adeta uçuyorken yüzlerine kocaman gülümsemeler yerleşmişti.

Son olarak birkaç adım arkadaki Lay&Chanyeol ikilisine baktım. Chanyeol'ün kol kasları davullara vurmak için geriliyor, vücudunun her hareketiyle saçları dans ediyordu. Lay ise tamamen kendinden geçmiş gözleri kapalı gitarını okşarcasına çalıyordu.

Müziklerinin ötesinde ruhlarını gördüm o anda. Telin üzerinde kayan, bagetleri ve mikrofonu kavrayan her parmak; kasılan her bir kas, çıkan her ses kalbimi titretiyordu. Bir noktada hayranların bağırışları kayboldu. Sadece karşımda, alışılagelmiş sanatçıların aksine maskelerden sıyrılmış, çırılçıplak yalınlıklarıyla 6 adam vardı.

Ne zaman gözlerim doldu, ne zaman ağlamaya başladım inanın bilmiyorum. Rock müzik eşliğinde ağladığım için bir aptal gibi görünüyor olmalıydım ama bunu umursayacak kadar aklım başımda değildi.

Son şarkıları da bitip üyeler veda etmek için hayranlarına döndüğünde Sehun ile göz göze geldik. Yüzündeki gülümseme ağladığımı fark edince soldu. Bana kafasıyla kulisi işaret edip çocukların peşinde içeri girdi. Onun tam tersine yürümeye başladım. Şu an, bu halde onlarla konuşamazdım. Ağladığım için utanmam değildi neden, hislerimin etrafına özenle ördüğüm kalın duvar yerle bir olmuştu. Kendimi savunmasız hissediyordum.

Kalabalıkla birlikte çıkışa yürürken kulağıma iki kızın konuşması ulaştı.

"Aman Tanrım! Lu Rainbow da konserdeymiş!" Hemen yanımdaki kızlara bir bakış attım. Ellerindeki telefonlara dikkatlice bakıyorlardı.

"Şu fotoğrafların güzelliğine bak! Kyungsoo ve Kris oppa bile gayet sevimli poz vermiş!"

"Sen bırak onları, Sehun'la olan fotoğrafını gördün mü? Kesin çıkıyorlar!" Onları tanımayan, başka bir kız söze karıştı.

"İmkansız, Lu oppa şehre yeni geldi."

Kaşlarım havaya kalktı. Geldiğim zamanı bilecek kadar tanındığımı bilmiyordum. Kaplumbağa adımları atarken diğer kızlar savunmaya geçti.

"O zaman çıkacaklardır. Lu oppa tam onun tipi." Kafamı yana eğdim. Öyle miydim? Gerçi bu sonuca günün erken saatlerinde kendi kendime de ulaşmıştım.

Sonunda kapıdan çıktığımda başımı öne eğdiğim gibi eve doğru yürümeye başladım. Kalabalık benim gibi dağılmak yerine arka kapıya akın ediyordu.

Yolu yarılamıştım ki telefonum çalmaya başladı. Ekrana baktığımda tanımadığım bir numarayla karşılaştım. Çocuklardan sadece Lay'in numarası vardı bende. Diğerleri, daha da kötüsü Sehun olabilir diye açmadım.

Under The Rainbow (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin