Multimedia da Egemen var.İlker hoca son günümüzü güzel geçirelim istemişti. Yarın öğlen gidicektik. Bizi kahvaltı için "Otantik Köy Kahvaltısı" denilen bi yere götürmüştü.
Gerçekten otantikti. Yerlerde halılar vardı. Ayakkabılarımızı çıkararak girmiştik. Duvarlarda hayvan figürleri, köy resimleri, eski halılar vardı. Sevmiştik burayı. Sonuçta değişik bi yerdi. İlk defa görmüştüm böyle bi yer. Kahvaltıda on numaraydı. Garson değilde mekan sahipleri ve çocukları vardı hep. O kadar tatlılardı ki anlatamam. Çok canayakınlardı.Kahvaltıdan sonra İlker hoca,
- Son kez kayalım gençler, olur mu?
Eliz,
- İyi olur hocam
Eylül,
- Olur
Hazırlanmak için otele gelmiştik. Hiç keyfim yoktu. Kaymak istemiyodum. Odaya girer girmez koltuğa uzandım. Kızlar hazırlanmak için içeriye girmişlerdi. Eylül beni farketmiş olsa gerek bana doğru yürüdü.
Eylül,
- Kuzum, hadi hazırlan.
- Yok gelmiycem ben
Eylül,
- Neden?
- Canım istemiyo
Eylül,
- Canın sıkkın senin, neyin var?
- Yok ya bi şeyim
Eylül,
- Var
- Yok
Kızlar da gelmişti yanımıza.
"Neyin var kuzum?"
"İyi misin?"
"Hasta mısın?"
"Başın mı ağrıyo?"
" Egemen'le mi ilgili?"
Dinlenmek için kapattığım gözlerimi son soruyu duyunca açtım. O çocuğun adını duydukça sinir kaplıyodu bütün bedenimi. Geçen sene, bu aralar yaşanmış bi olaydı. Konuşmuştuk ama sevgili değildik. Bu konuda şanslıydım. Okuldan konuşmadığı kız kalmamıştı. Ve bende bu kızlardan biriydim. Kahretsin. Çok kızıyodum kendime bu konuda. Yakışıklı çocuktu şimdi hakkını yemiyim. Hatta baya yakışıklı çocuktu. Ama ukalaydı, kötüydü.. Okulun belalı çocuğu.. Okulun bütün kızları onun peşinde diyebilirim. Egemen de reddetme diye bi şey yok zaten. Kızlarla biraz konuşup, eğlendikten sonra yüzlerine bile bakmaz bu da onun şeref fakirliği. Allah'tan yan şubedeydi. Aynı sınıfta olmadığımız için şükrettiğim zamanlar oldu, olmadı değil. Kendime soruyorum bazen "Sevmiş miydim onu?" Cevabını bulamıyorum. Ama şimdi sevmiyorum bunu biliyorum. Değişik biriydi.. İlklerde sert, asabi tavrı hoşuma gitsede sonradan korkmuştum ondan. Çok nadir gülerdi. Korku denilen şey bu adamın yapısında zerre yok. Hiç kimseye hesap vermezdi. Arkadaşlarını bırak, öğretmenlerine bile... Derslere girmez, orda burda takılırdı çoğu zaman. Ya da dersin yarısında çıkardı dışarıya. Ee tabi adamın babası müdür olunca kim hesap sorabilirki. Kendisi yetmez gibi bi de arkadaşları var bunun. Ali, Ilgaz, Eren, Efe... Onlarda Egemen'in yanında dura dura kötü insanlar olmuşlardı. Egemen ne derse oydu onlarda.
- Hiçbiri gençler. Başım ağrıyo ben gelmiycem kaymaya
Tuana,
- Kuzum son kez ama yarın gidiyoruz, gel.
- Yok kanka yaa valla bak
Eliz,
- Bizde kalalım madem
- Yok yok hayır gidin siz
Eylül,
- Kalalım
- Cıks
Mısra,
- Kalsaydık be kanka
- Hayır gerçekten iyiyim ben. Duş alırım belki. Uyurum ya da. Siz gidin keyfinize bakın.
Kapının çalmasıyla bizimkilerin geldiğini anladık.
- Kızlar ben çıkmiyim kapıya şimdi. Bir sürü soru cevaplayamıycam. "Başı ağrıyo uyuyo" dersiniz.
Yana dönüp gözlerimi kapattım. Ne uyuycaktım ne de duş alıcaktım. Gizemli adamdan başka bi şey düşünemiyodum. Ne ara onu bu kadar düşünür olmuştum. Ne ara aklımdan çıkmaz olmuştu. Uzandığım yerden kalkıp, doğruldum. Duvarlar üzerime üzerime geliyodu sanki. Telefonumu yerdeki çantamdan çıkarttım. Tarkan İnci Tanem neden yoktu bende. Hemen indirip dinlemeye başladım.
Çaresizim mecbur bu veda
Kokun üzerimde gidiyorum uzaklara
Sığınıp anılara bu hasrete dayanırız elbet
Ümidimiz muradına erecek sabretSabret inci tanem bekle beni
Döneceğim mutlaka sabret
Ağlama ne olur vazgeçme bekle beni
Döneceğim mutlaka sabret
Vız gelir dağlar denizler yaban eller
Sevmeye engel değil mesafeler
Geçici bu ayrılık bir rüya farzet
Sonunda zafer bizim olacak sabret
Sabret inci tanem bekle beni
Döneceğim mutlaka sabret
Ağlama ne olur vazgeçme bekle beni
Döneceğim mutlaka sabret.
Bilmiyorum sebebini ama gözlerim dolmuştu. Şarkıyı başa alıp defalarca dinledim. İki gündür görmemiştim onu. Yan tarafta kalmasına rağmen.. Aramızda bi duvar olmasına rağmen görmemiştim. Onu görememek üzüyodu beni. Odasına gitsem ayıp mı olurdu acaba? Ona karşı bi şeyler hissettiğimi düşünürse.. Yoo yok gitmiyim.. Gitsem mi yaa?
Çaresizlikten ağlamaya başlamıştım.
Bi anda ayağa kalkıp gözyaşlarımı sildim. Aynaya bakmak için tuvalate gittim. Gözlerim akmış, ruh gibiydim.. Yüzümü yıkayıp tekrar makyajımı yaptım. Şimdi daha iyi görünüyodum. Kazağımın kollarını sıvayıp saatin görünmesini sağladım.
Evet gidicektim. Onun yanına gidicektim. Ne olursa olsun yapıcaktım bunu. Ne olabilirdi ki en fazla "Ne işin var senin burda?" derdi. "Sen benim seni sevdiğimi falan mı sandın?" derdi. Umarım bunu söylemezdi. Son kez aynada nasıl göründüğüme bakıp kapıya doğru yürüdüm. Kapı kolunu tam tutmuş açıcakken geri çektim elimi. Yapmalı mıydım? Gitmeli miydim? "Yapıcam, ne olursa olsun yapıcam" diyip çıktım odadan. Bi kaç adım sonrası Gizemli Adam'ın kapısının önündeydim. Kapısının önünde öylece kaldım bi süre. Kapıya elim gitti, geldi. Ama en sonunda kapıyı çaldım...