8 - Kolye

11.5K 864 85
                                    

Kasılan vücudumun aksine ruhum özgürdü. Uçuyordu. Derime, ruhumu kaplayan ve onun kaçmasına izin vermeyen et yığınına değip geçen soğuk rüzgarı o et yığınının her noktasında hissedebiliyordum. Derin bir nefes aldım. Ben gerçekten uçuyor muydum?

Göz kapaklarım o kadar ağırdı ki açmam için bir dozere ihtiyaç duyulabilirdi. Ama yine de bu anımı görmem gerekiyordu. Tam gözlerimi açacağım anda belimde bir el hissettim. Belki de his duyularımı daha yeni algılayabiliyordum. Gözlerimi araladım yavaşça. Bunu yapmak kolay değildi. Çok fazla yorgun hissediyordum ve sırtım acıyor, sırtımda ağır bir yük taşıyor gibi hissediyordum kendimi. Kanatlarıma mı sahip olmuştum yoksa? Hayır, daha erkendi. Belimdeki güçlü kolları daha fazla hissettim. Derin bir nefes alarak kendime geldim. Gözlerim aralandı. Yanaklarım neden ıslaktı? Farkında bile değildim ağladığımın. O adamın kolları belime sarılıydı. O adam diyordum çünkü adını bilmiyordum. Ne kadar da umutlanmıştım oysaki sonunda kanatlarımı aldım diye... Bunun gerçek olmayacağını bildiğim halde hayal etmesi güzeldi.

Simsiyah koskocaman kanatları arkasındaydı. Sanki bize büyük bir plaj şemsiyesi görevi yapıyordu fakat plaj şemsiyesinin aksine o güneşi değil ayı engelliyordu. Düştüğüm binanın yarısında falandık. Kanatlarını kocaman açmış yavaşça çırpıyordu. Göz alıcıydı. "İyi misin?" Kendime gelince onu duyabilmiştim. Kollarım iki yanımda öylece sallanıyordu. Dudaklarımı araladım fakat hemen aklıma Dustin geldi. Onu o binanın içinde karaltılarla tek başına bırakmıştım. Doğrulmaya çalıştım. Oraya bakabileceğimi düşündüm. "Dustin?"

"O iyi. Kapıya koydular. Baygın sanırım." "Neden?" dedim endişelenerek. "Bilmiyorum. O sırada seni tutmak için aşağı iniyordum." Gözlerimin içine bakıyordu. Ben de ona baktım. Gözleri kuyu gibiydi. Esmer teninin yanında masmavi gözler biraz değişik duruyordu.

Ve lens takmıyordu. Kanat işareti apaçık ortadaydı. Korkmuyor muydu avcılardan? O da gözlerimi inceliyordu. "Gözlerin..." Devam etmesine izin vermeden konuştum. "Beni aşağı indir."

Kesin kanatların yok mu diye soracaktı şimdi. Öyle bir bakıyordu ki. Korkmaya başlıyordum. Fakat beni şaşırttı ve yolun kenarına indirdi. Kanatlarını kapattı. "Senin burada ne işin var? Yoksa takip sapıklığına mı başladın?" dedim hızımı alamayarak. Gülümsedi. "Sanırım kendine geldin."

Kaşlarımı çattım. "O öpücüğü unutmadım," dedim bastırarak. Pis pis sırıttı. "Duygularımız karşılıklı." Şu an suratına yumruk geçirmek istiyordum. Kesinlikle!

Ama bunu yapamayacak kadar yorgundum. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Sonra tek kaşımı kaldırdım. "Sormayacak mısın?" Kanatlarımı ve gözlerimi kastettiğimi anlamıştı. Ellerini arka cebine soktu. "Biliyorum." Afalladım. "Ne?"

Dudaklarını birbirine bastırdı. "Uzun zamandır seni takip ediyorum. Şanslısın bugün benim sayemde kurtuldun." Hah! Ne sanıyordu bu kendini? Gözlerimi kıstım. "Öyle mi? Kendimi kurtarabilirdim pislik." Ellerini açtı. "O zaman kurtarsaydın," dedi ve arkaya doğru yürümeye başladı. "Hey! Nereye gidiyorsun?" diyerek bağırdım. Gülümsedi. Sonra simsiyah koca kanatlarını açtı. Hızlıca çırptı.

Kısa süre sonra gözden kayboldu. Arkasından mal mal baktım. Adam beni takip ettiğini söyledi. Ayrıca kanatlarım daha doğrusu olmayan kanatlarım ve gözlerimle ilgili soru sormadı. Yoksa biliyor muydu? Bu adamı bulmam gerekiyordu. Biliyorsa nasıl biliyordu? Ama önce Dustin'e bakmam gerekiyordu tabii. Acıyan organlarımı umursamayarak binanın önüne koştum. Dustin kenarda baygın yatıyordu. Kaşı patlamıştı. Pislikler! Birden içim sızladı. Sanki boğazıma bir şey oturdu. Yutkunamadım. Aslında bundan daha kötülerini de yaşamıştık. Ama şimdi neden böyle hissediyordum?

NAİRA‧✕‧Örümceğin Laneti |3K Serisi 1.kitap|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin