araziden çıkıp şirkete geri döndük yarım saat kadar oyalandıktan sonra şirketden çıktım arabaya bimdim radyoyu açtım arabamı the cranberries~zombi doldururken şarkıya eşlik etdim evimin önüne yavaşca park edip arabadan indim sakin adımlarla bahçe kapısından içeri girdim kapımın önüne geldiğimde eşiğimde bir tane kırmızı gül ve mavi zarf bulduduğumda şaşkınlığın verdiği boşlukla bir süre eşiğimdekilere baktım ardından eşiktekileri kucağıma aldım ve kapıyı açıp içeriye girdim elimdekileri salondaki masama bırakıp odama gitdim üstüme turkuaz şortumu ve beyaz sporcu atletimi geçirdim saçlarımıda tepeden bir topuz yapıp aşağıya indim koltuğuma bağdaş kurup oturdum ve elime mavi zarfı alıp evirip çevirmeye başladım üzerinde herhangi bir isim yazmıyordu zarfı açıp içindeki toz pembe kağıdı çıkardım ve okumaya başladım
~karşına çıkmaya cesaretim yok olsa bile karşına çıkıp ne diyebileceğim ki gözlerine baktığım an dilim tutuluyor bedenim sana sarılıp kokunu içime doya doya çekme isteğiyle yanıp tutuşuyor seni böyle durgun ve dingin görmeye alışkın değilim ben sevdiğim hani senin o muzurlukla parıldayan gözlerin hani o hırçın tavırların hani benim aşık olduğum o tapılası kadın ne olursa olsun kendin ol bir tanem artık karşına çıktığımda ne tepki vereceğini tahmin edemiyorum bu yeni nehir bana kollarını açıp sarılırmı bilemiyorum ve korkuyorum benim yaptığım gibi seninde beni incitmenden korkuyorum seninde beni yakıp kül etmenden korkuyorum
BENİ YENİDEN SARABİLMEN DİLEĞİYLE SANA BU GÜLÜ ARMAĞAN EDİYORUM VE SENİ İLK SEFERKİ GİBİ DELİCESİNE SEVİYORUM... ~
aklım kalbim infilak etmiş bir şekilde boş boş kağıda bakarken okuduklarıma bir anlam çıkarmaya çalışıyorum aklıma bunları yapabilecek kimse gelmesede kalbim düşündüklerim ve ihtimal veremediklerimle deli gibi atıyordu acaba bunları o yazmış olabilirmi 3 yıl önce beni bırakıp giden adam şuan karşıma çıkmaya korkuyor olabilirmi?
bu ihtimalleri aklıma getirip umutlarımı yeşertmek istemiyordum ama elimde değildi kalbim sanki yeniden kırılmak için bu ihtimale tüm benliğiyle inanıyordu ama aklım almıyordu o gitmişti ve beni sesinden ,yüzünden ,bedeninden kısacası kendisinden mahrum bırakmıştı şimdiyse bu bilinmezlikle geri dönemezdi beni bir kez daha yıkmaya gelemezdi bu düşüncelerle gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmaya başladı yeniden olmazdı dışardan sağlam ve hiç zayıf barındırmıyormuş gibi gözüken benliğim bir darbeyi daha kaldıramazdı...ne zamandır ağlıyorum?
ne zamandır kendimle savaşa girip bir türlü çıkamıyorum?
artık kendime acıyıp aksak adımlarla merdivenleri tırmandım ve duşa girdim suyu ayarlayıp küvetimi doldurdum normalde karanfil kokulu köpüklerimden sıkardım ama bu sefer elim gül kokulu köpüklere doğru gitdi birazını küvete döküp soyunmaya başladım üstümdekilerden tamamem kurtulduktan sonra gül kokan rahatlatıcı suya kendimi teslim etdim gül kokusu ilk defa burnuma bu kadar şahane geldi bunun sebebi kırmızı gülümü onun göndermiş olma ihtimaliydi küvetde oturup aklımı ondan başka herhangi birşeyle meşgul etmeye çalıştım ama boşunaydı düşündüğüm herşey bir anıyla ona bağlanıyordu ciğerlerimi havayla doldurup kafamı suyun altına soktum ama o ve gözyaşlarım beni terk etmeyince suyun altında bağırmaya çalışarak ağlıyordum yutduğum suyun haddi hesabı yoktu köpüklü su genizimi alev alev yakarken ciğerlerim hafasızlıktan patlamak üzereydi kafamı sudan çıkartdım ve derin bir nefes alarak ağlamama devam etdim yetmezmiydi artık 3 yıldır bitmemiştiydi tükenmemişmiydi göz yaşlarım hıçkırıklarım banyo fayansında yankılanıp kulağıma geri dönüyordu sesim o kadar aciz çıkıyorduki ben bile kendime acıdım kafamı duşakabinin camına yaslayıp ağlamaya devam etdim...ne zaman uyudum anlamamıştım gözlerim ağlamaktan şişmişti ve acıyordu ılık suyu açtım vücudum ve saçımdaki köpüklerden arınıp banyodan çıktım ıslaklığımı umursamadan kendimi yatağa atdım ama uyuyamıyordum boş gözlerle tavanı izledim yaklaşık 10 dakika sonra üşüdüğümü ve titrediğimi fark etdim kalkıp üstüme siyah taytımı ve mavi kapişonlumu geçirdim saçlarımı tarayıp tepeden topuz yaptım vücudum biraz ısınmıştı ama kalbim buz gibiydi mutfağıma inip kendime bir sandiviç hazırladım ve büyük bir bardağa meyve suyu doldurdum salona geçip televizyonu açtım ve dvd mden çağan ırmaktan karanlıktakiler filmini aldım açıp koltuğuma yerleştim ve hazırladıklarımı mideme indirdim bu film gerçekten çok güzeldi ilk izlediğimde kadının şizofreni hastası olduğunu sanmıştım ama o kadınında benim gibi geçmişinde tutsak kalmış olduğunu anlayınca filmi daha bi sevdim