beni tekrar yazmaya teşvik eden Beyza'ya teşekkürler. seni seviyorum.
Elimde valizlerle eve döndüğümde kapıda beni bekleyen annemi ve bakışlarını gördüm. Elleri belinde, ayaklarını yere vurur bir halde sinirli olan bakışlarını.
"Angel, babanla olan kararlarımıza saygı duymanı istiyorum." Sesindeki saf öfke beni biraz korkutsa da kararımdan kesinlikle vazgeçmeyecektim. Kapıdan içeri güç bela geçerken sinirle söylendim.
"Hayatımda beşten fazla görmediğim gerizekalı uzaktan kuzenimle evlenmeyeceğim anne!" cırlayarak kendimi bu evlilikten kurtarmaya çalışıyordum ama nafile, annemin keskin bakışları beni zorla ikna eder haldeydi. Bu konuyu neden kapının girişinde tartıştığımızı kafam da tartarken valizimi merdivenlerin önüne kadar sürdüm. Annem sinirle kapıyı çarptı.
"O senin nişanlın Angel! Hemde son bir senedir." Sinirle kahkaha attım. Saçma bir oyunun içindeydim ve benimle fena halde dalga geçiyor olmalıydılar.
"Ben onu son bir senedir iki kere gördüm anne! Zaten bu lanet nişanı da zorla kabul ettim..." tek elimde valizimi tutarken diğer elimi sinirle kısa pembe saçlarıma daldırdım.
"Üstelik üniversitemi bile bitirmedim! İnsanların benim hamile kalarak evlendiğimi düşünmelerini istemiyorum." Derin bir nefes aldı ve mutfağa doğru yürüdü. Arkasından baktım ve tek kaşımı yukarıya kaldırarak bir cevap bekledim. Alabildiğim tek yanıt koca bir boşluktan ibaretti. Hayatım sorunlardan ve çözüm ararken kendimi biraz daha kaybetmemden oluşuyordu. Bu evlilik meselesi bir anda patlak vermiş, hayatımı darmadağın etmişti ve serotonin bedenimi terk ederek beni bu halde bıraktı. Üstelik üniversite hayatımda çok başka bir öneme sahipti.
"Bu konuyu baban gelince tekrar konuşacağız. Şimdi odana çık ve yemek hazır olana kadar aşağı inme."
Yeniden emirlerinden birini verdiğinde sinirle olduğum yerde tepindim. Annem sadece emir verir ve benimde uygulamamı zevkle izlerdi. Otoriter kişiliğinin zedelenmesi benim hayatımdan çok daha değerli olduğundan sürekli bu hale düşen ben olurdum. Koyu pembe seyahat valizim çok ağır olmadığından merdivenleri kolayca çıktım. Ne yazık ki evimi özlememiştim. Saçlarımı pembeye boyattığım zaman da aynı şeyleri yaşadım ve annemin kişiliğinin ilk zedelenişi saçlarımı boyamamla başladı. Eski haline getirmeyerek, her ay düzenli olarak pembeye boyatıyordum. Merdivenler bittiğinde, valizin çekeceğini açtım ve odama doğru sürdüm.
Zaten çok kalmak istemediğimden yanıma az kıyafet almıştım. Sevgili müstakbel kocamla tanışmak için okuldan izin alıp gelmiştim ve umarım buna değerdi. Poster kaplı odamın kapısı tam bir felaketti. Herkes lise döneminde bir zamanlar Emo ve ya HipHop tarzına bürünürdü ama ben bu olayı fazla abarttığımdan olsa gerek anlık olarak üzgündüm. Derin bir nefesle beraber soğuk kapı kulpunu çevirdim, ergenlik eseri odam, siyah dolaplar ve pembe saçlı metalci ünlüler posterleriyle doluydu. Yani odaya şöyle bir baksaydınız bir ergenin elinden çıktığını dakikasında anlardınız. Valizi odanın ortasına bırakarak posterleri sökmeye yöneldim.
"Fena şeyler yaşamış olmalıyım..." Elimi alnıma sertçe vurdum ve posteri alırken boyasını çıkardığım duvara baktım. Annem görseydi eminim çok kızacaktı hemen posteri geri taktım. En kısa zamanda burayı değiştirmem gerekti.
Valizimi dolapların önüne çektim ve ağzını açtım, yeni kıyafetler alarak eskilerimi kendi evimde bıraktığımda ne kadar berbat bir fikir olduğunu yeni kavrayabildim. İçindekilere göz gezdirirken uyku tulumumu dolabın baş köşesine yerleştirdim. Metalci imajımı bir kenara atmış artık üniversiteli olarak biraz daha cici kızı oynuyordum. Ama saçlarım hala pembeydi, bunu kendim istemiştim ve artık boyatmak için ayırdığım para harçlığımın yarısından götürüyordu. Bunun için kısa zamanlı bir işte çalışıyordum ama artık hem dersleri hem işi aynı anda yönetemediğimden ruh gibi etrafta dolandığım bütün bir ay sonunda, işi bırakmış, annemden daha fazla para için telefonla görüşmüştüm. Onlar da biraz daha rahatladıkları için vermeyi kabul etmişlerdi.
"Evet yeni kıyafetlerim sizi biraz eskiteceğim ama nişanlımın yanına yakışmam gerek." Dünyanın parasını verdiğim eteklerimi ve gömleklerimi özenle askıya asmaya başladığım o anda da annem odamın kapısını tıklatıp içeri girdi.
"Michael'ı yemeğe devam ettim Angie.." Sinsice bir gülüş atıp devam etti ve beni süzdü.
"Üstüne düzgün birşeyler giy ve saçlarına güzel bir şekil ver güzel kızım." Gözlerimi büyüttüm ve sanki karşımda iki başlı ejderha görmüş gibi şaşkınlıkla ağzımı kocaman açtım.
"Anne ne yaptığını sanıyorsun sen!" Sinirle cırladım ve arkamda ki yatağa yıkılmış bir halde oturdum. Kollarımı iki yanıma bıraktım. Annemin yüzünde muzipçe bir sırıtış vardı. Hayal kırıklığım gözlerimden okunuyor olmalıydı. Karşısına çıkmaktan bile kaçtığım Michael'ı pek sevgili annem evime davet ediyordu.
"Duydun Angel. Hadi hazırlanmana yardım edeceğim." Yeni yerleştirdiğim dolabımın karşısına geçti, kapakları açıp biraz düşünüyormuş gibi yaptı ve en kısasından bir eteği çekip çıkardı. Karşısına geçerek ellerimi hayır anlamında salladım.
"Yapma anne! Bunu giyemem, fazla kısa.." Kolumdan sertçe tuttu ve tekrar yatağıma oturttu. Eteği suratıma fırlattı. Annem siyah bir gömleği de askılıktan aldığında dekolteli gömleklerden tam anlamıyla soğumuştum.
"Şunları giy ve bende sana aldığım topuklu ayakkabılarını getireyim." Topuklu ayakkabıları severdim. Şu işin en güzel yanı belki de oydu. Üzerimdekilerden kurtuldum ve siyah gömleyi kafamdan geçirdim. Giyinirken aynı zamanda söyleniyordum.
"Anne lanet olsun! Bu göğüslerimi sıkıyor!" Denemeden aldığım için kendimden de nefret ediyordum. Eteğimi garip bir özenle üstüme geçirdim ve gömleğimi de içine soktum. Annem içeri elinde bir çift siyah topuklu ayakkabıyla girdi.
"Şunları giy ve saçlarını tara." Soğuk bir sesle konuşurken işaret parmağını bana doğru salladı sonra odamdan kapıyı hızlıca çarparak çıktı. Ayakkabılarla uğraşırken sıkıntıdan ofluyordum. Sonunda giyebilmiştim. Ayağa kalkarken aynadan kendimi süzdüm ve makyaj masama doğru ilerledim. Zarif makyaj masam belki bu ergen eseri odamın en güzel yanıydı. Beyaz işlemeleriyle ehemmiyeti fazla gibi görünüyordu. Siyah tarağımı aldım ve hızlıca saçlarımı taradım, kabaran pembe saçlarımla hazırdım. Hızla ilerleyerek kapıyı açtım ve koridorun sonunda beni bekleyen annemi gördüm. Kapıyı da arkamdan kapattığımda gözlerimi öyle bir devirmiştim ki bir an giren ağrıyla bir kaç saniye olduğum yere çakıldım.
Hızlıca merdivenlere yürüdüm ve ellerimi iki yana açarak dikkatlice indim. Annemde arkamdan geliyordu, sonunda salona ulaştığımda, mavi kafalı ve aşırı seksi gömleğiyle bana muhteşem bir gülücük gönderen Michael'la karşılaştım.
Baştan aşağı beni süzerek dudaklarını ısırdı ardından boğuk sesiyle konuştu.
"Merhaba, Angel..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sexcuse me :: mc (bitti)
Fanfictionkalp kırılırdı ve sevişmek kalbini onarmadan tutkusunu kaybederdi. "Ang, Angie, Angel, Angelina...hayatımın bir bütünü sensin. Yumuşak tenin ve gül kokun."