Dııt dııt dııt dııt......
Sürekli bu sesi duyuyordum. Gözlerimi açmak şuan için çok yorucu bir iş gibi geliyordu. Yüzümde bir ağırlık hissediyordum. Sanırım oksijen maskesiydi. "Bilinci yerine gelmeye başladı." "İlerleme kaydediyoruz." "Yoğun bakımda tutmaya devam edin.Yanına birilerini almayın. Daha erken." Sanırım bu konuşanlar doktorlardı. Yoğun bakım mı demişti o? En son silah sesi duyduğumu hatırlıyordum. Ha bir de sol kolumdaki inanılmaz acıyı. Sahi ne olmuştu öyle? Aslında ne kadar eğlenceli bir baba-kız günü geçiriyorduk.
Doktorlar gitmişti galiba. Seslerini duymuyordum. Bana bir şey vermiş olacaklar ki hiç bir şey duymamaya başladım. Şu sinir bozucu dııt dııt sesini dahi.
Aradan ne kadar geçti bilmiyordum ama hastane kokusuyla gözlerimi aralamaya çalıştım. Burnuma yoğun bir ilaç kokusu geliyordu.
İlk gördüğüm şey tavanda asılı duran floresan lambalardan yayılan beyaz ışıktı. Gözlerimi bir kaç defa daha kırpıştırdım ve kafamı sola doğru çevirmeye çalıştım. Bir hemşire koluma muhtemelen pansuman yapıyordu. İşine o kadar yoğunlaşmıştı ki benim uyandığımı fark etmedi. Fark etmesi için öksürdüm. Daha doğrusu çalıştım. Çünkü konuşunca sanki bütün enerjimi harcayacakmışım gibi geliyordu. Hemşirenin, beni görünce gözleri parladı ve cebinden çıkardığı telsize bir şeyler söyledi.
Aradan iki dakika geçmeden odaya -sanırım yoğun bakımdı- doktorlar dolmaya başladı. Bir tanesi gözlerime ışık tutuyor, diğeri kolumu kontrol ediyor, bir başkası da diğer koluma takılı olan seruma ilaç takviyesi yaptırıyordu. Daha sonra bir doktor daha geldi ama bu diğerlerinden biraz daha yaşlıydı. Sanırım profesör falandı. "Günaydın Yağmur Hanım. Sonunda uyandınız. Nasıl hissediyorsunuz?" cevap veremedim. "Sanırım iyisiniz. Uyandığınıza göre." Kafamı sallamaya çalıştım. "Her şey normal gözüküyor." dedi elindeki dosyalara bakarak. "Evet hocam. Tedaviler işe yaradı." Tedavi derken? "Tamamdır. Özel odaya götürebilirsiniz." Doktorlar çıktı. İki hemşire ve hasta bakıcılar geldi. Her şeyi ayarladıktan sonra beni sedyeyle kapıdan koridora çıkardılar. Benim tek gördüğüm lambalardı.
Daha ilerleyememişken babamın yüzü lambaları kapadı. "Kızım! Nasılsın?" Diğer tarafımdan bir çığırma duydum. "Yağmur! Yağmur iyi misin?" Tabii ki Zeynep'ti. Sedyenin etrafını bir çok insan sarmıştı ama yüzlerini seçemiyordum. Ne kadar çok sevenim varmış meğer. Hemşireler "Lütfen müsaade edin." "Hastayı yormayalım." "Çekilir misiniz lütfen?" diyorlardı ama inatla kimse çekilmiyordu. Gözlerim yorulmuştu, dinlendirmek için kapattım. İsmimi bağırdıklarını duyuyordum. Ama gözlerimi açmaya gücüm yoktu.
Bu sefer zorlanmadan uyanabildim. Yüzümde oksijen maskesi yoktu. Dııt dııt sesi duymuyordum. Kolum sarılıydı. Diğerinde de tabii ki serum vardı. Gözlerimi odanın içinde dolaştırdım. Sağ tarafıma baktığımda koltukta uyuyan bir adet Barkın gördüm. Gözlerimle etrafı keşfetmeye devam ettim. Bir dakika. Barkın mı? Tekrar o yöne baktım. Evet doğru görmüştüm. Onun ne işi vardı ki burada? Gözleri kapalıydı ama sanki ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerini birden açtı. Hızlıca doğruldu ve yanıma geldi. Yüzünde saçma bir gülüşle "Günaydın Yağmur hanım." "Günaydın." Sesim kısık çıkmıştı ama konuşabilmiştim sonunda. Boğazımda inanılmaz bir yanma hissettim. "Su?" Komidinde duran pet şişeden suyu bardağa doldurdu ve bana uzattı. Doğrulmaya çalıştım ama kendim başaramadım. Barkın başımdan destek verdi ve suyu kendisi içirmeye başladı. Su bitince teşekkür ettim. "Rica ederim." dedi ve arkasında duran sandalyeyi sedyeye doğru çekti. Oturdu ve arkasına yaslanıp adeta sandalyeye yayıldı. Kolunda yara bandı vardı. Ne yapmıştı acaba? Gözlerimi onunla göz göze gelmemek için sürekli etrafta dolaştırıyordum. En sonunda dayanamayıp "Neden buradasın?" diye sordum. "Çünkü baban amcamı aradı." Amcası? Berkan'ın babasıydı. Vedat amca yani. "Biz de sen buraya geldiğinden beri buradayız. Onlar çok yoruldular. Ben de kalabileceğimi söyledim. Eve gittiler ama az önce mesaj attım. Birazdan burada olurlar." "Ne zamandır uyuyorum?" "Seni bulduklarında çok kan kaybetmişsin. Hastaneye getirince hemen ameliyata aldılar zaten. Kurşun 1 santim daha yana kaysaymış kolunu kullanamayacakmışsın. Şanslısın. " duyduklarıma inanamıyordum. "Kanamayı zor durdurdular ve sana kan takviyesi yapmaları gerekiyordu." Kan takviyesi mi? Ama benim kan grubum 0Rh- bulunması çok zor. "Senin de grubun 0 Rh- miş. Yine şanslısın ki benim de 0 Rh-." Bana kanı Barkın mı vermişti? "Bana kan sen mi verdin?" "Evet. Bana borçlusun." dedi ve sırıtarak göz kırptı. Gerçekten hayatımı kurtarmıştı. "Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Sen olmasaydın ölmüştüm belki de." Hala sırıtarak bakıyordu. Kafasını önemi yok dermiş gibi salladı ve devam etti. "Ameliyat zor geçti. Seni yoğun bakıma aldılar. 5 gün yoğun bakımda kaldın." "5 gün mü?" "Evet. Sen bir de o günlerin nasıl geçtiğini bize sor. Öldük öldük dirildik. Özellikle baban ve Zeynep." "Zaten onlardan başka kimsem yok." "Var herhalde. Biz neyiz? Ha unutmuşum. Bir ara da sen yoğun bakımdayken Emreler geldi." Gülümsedim. Emrelerin geldiğini duyunca sevinmiştim.
Tam o sırada kapı açıldı ve babam içeri girdi. "Kızım? Nasılsın? İyisin değil mi?" Gözlerindeki saf korkuyu görmüştüm. Biraz olsun rahatlatmak için "İyiyim babacım. Biraz yorgunum ama olsun." "Çok kan kaybetmişsin. Doktorlar halsiz hissetmenin normal olduğunu söylediler. Bizi çok korkuttun. Barkın olmasaydı..." Barkın'a baktı ve adeta gözleriyle teşekkür etti.
"Yamuuuuuur!" diye bağıra bağıra içeri giren bir adet Zeynep, onun arkasından Berkan, Vedat amca ve Esra teyzeyi gördüm. Emreler de tüm grup olarak kapıda dikiliyorlardı. Herkes nasılsın? iyi misin? diye soruyordu. Ha bir de onları çok korkutmuşum. Öyle diyorlardı. Zeynep sürekli bana sarılıyordu. Kolumu acıtmamaya çalışıyordu ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Ben de her defasında çığlık atıyordum.
Uzun süre odada oturdular. Espri yapıyorlardı. Ama gülemiyordum çünkü çok yorulmuştum. Başımı yastığa koydum. Gözlerim kapanıyordu. Doktorun kontroller için geldiğini duydum. Beni yarı uyuyor görünce babamlara kızdı. "Yağmur'u bu gece de burada ağırlayacağız. Her ihtimallere karşı. Yarın taburcu olur. Yağmur'un şimdi dinlenmesi lazım." dedi ve kibar bir şekilde babamları kovdu.
Şimdi de babam-Zeynep-Barkın üçlüsü Yağmur'un yanında kim kalacak kavgası yapıyorlardı. Gözlerim yarı açık yarı kapalı bir şekilde babama ve Zeynep'e "Siz gidin. Barkın kalsın işte." dedim ve öylelikle ,sonunda, odayı boşaltabildiler.
Barkın koltuğa uzandı. Ben de gözlerimi kapattım ve uykunun beni esir almasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Başlangıçlar
ChickLitYeni bir gün. Yeni bir okul. Yeni bir ülke.Yeni bir başlangıç. Üzgün müyüm? Hayır. Kesinlikle hayır. Hatta mutlu bile sayılabilirim. Evet evet. Mutluyum. Hem de hiç olmadığım kadar. Eski hayatındaki inişler, çıkışlar ve kavgalardan dolayı sorunlu...