Yalnız Değilsiniz Artık

262 17 2
                                    

Genç kadın elinde bebeği ile kapıya doğru yaklaştı. Uyuyan bebeğine bakıp hemen elinin ucunda ki zile bastı. Kapıyı açan kucağında ki bebeğin babasıydı. Genç adam genç kadına ve kucağında ki bebeğine acır gibi baktı. Genç kadının gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Genç adam kafasını iki yana sallayarak kapıyı kapatmak için yeltendi. Genç kadın ani bir hareketle kapıyı tuttu ve "Ali bak bebeğimiz." dedi. Genç adam namı değer Ali "Defol git al şu piçi de git ben evliyim çocuklarım var benim Yeşim olmaz." dedi bağırarak. Yeşim ağlamaya başlamıştı. Birlikte olduğu adam onu kandırmıştı. Hani evleneceklerdi. Mutlu bir aile olacaklardı. Söz vermişti Ali ama şimdi "Ben evliyim" diyordu. Bu ne saçma bir kaderdi. Yeşim Ali uğruna ailesine yüz çevirmiş, evlenmeden çocuk peydahladığı için babasından türlü türlü dayaklar yemişti. Ama o işkence 9 ay geçmiş çok tatlı bir kızları olmuştu. Her şeyin düzeleceğine inanarak son kez gelmişti Ali'nin kapısına sevdiği adamın vicdanına sığınmıştı. Ama Yeşim, Ali'yi çok yanlış tanımıştı. Ali kalbinde ki vicdanını Yeşim'in hamile olduğunu öğrendiği vakit kaybetmişti. Yeşim, Ali'ye yalvarırcasına "Alim yapma bunu bize ne olur bırakma bizi kapılarda." dedi sessizce. Ali ise aynı sertlikle "Yeşim ben sana hamile olduğunu söylediğin gün aldır o çocuğu dedim. Sen doğurdun. Ben yokum o piçe baba olamam anladın mı?" dedi. Yeşim ise hıçkırırken "Ali ben, ben kıyamadım ona." dedi. Ali sertçe kaldırdığı elini hızlıca Yeşim'in suratına çarptı. Sert tokatla dengesini kaybeden Yeşim, kızaran yanağını tutarak Ali'ye son kez baktı. Tam gözlerine sevdiği adamın gözlerine. Yüreğini görmek için gözlerine bakmıştı. Ama sevdiği adamın ne gözleri böyleydi ne de yüreği. Ağlamaktan harap olmuş kızını sıkıca kucakladı ve yavaşça uzaklaştı. Şimdi ya şimdi ne olacaktı. Ailesi onu evden kovmuştu. Evladının babası da kabul etmemişti. Çantasından çıkardığı cüzdanını araladı sadece 5 lirası vardı. Çalışamazdı el kadar bebeği varken. Karınlarını doyuramazdı ona gelecek hazırlayamazdı. Bu yağmurda gideceği tek bir yer vardı. Cüzdanında ki parasıyla bir dolmuşa binip, bir yetimhanenin önüne geldi. Kızına en iyi burada sahip çıkarlardı. Anneliği ilk ve son kez tadan Yeşim kızını kollarının arasından soğuk bir bankın üzerine bıraktı. Henüz hiçbir şeyden haberi olmayan bebek annesinin sıcaklığının kaybolması sebebiyle annesine yalvarır şekilde ağlamaya başlamıştı. "Ne olur beni bırakma anne" der gibi bakıyordu. Ama Yeşim'in başka çaresi yoktu. Ona bakamazdı. Henüz ismi bile olmayan bebeğinin yanağından öpüp yavaş yavaş uzaklaştı. Yürüyerek geldiği bir köprünün üzerine çıktı. Cayır cayır yanan kalbinin sızısını ancak sonsuz uykunun dindireceğine inanıyordu. Yaşamına son vermeden evvel Dünya'da bıraktığı biricik kızının hep mutlu olmasını ve annesinin eksikliğini hiç bir zaman hissetmemesini diledi tanrıdan. Bir gün bile gülmediği hayatına kocaman bir "ELVEDA" dedi. Hala dinmeyen yağmurda sırılsıklam olan bebeğin bağırışları yetimhane görevlileri tarafından duyulmuştu. Hemen bebeği içeri alıp üzerini değiştirdiler. Karnını doyurup mışıl mışıl uyuttular. Henüz çok küçüktü. Annesinin ve babasının ölmediğini umarak polise ve kameralara baktılar. Yaklaşık 4 saat önce bırakılmıştı. Annesi bırakmış olmalı diye düşünüyorlardı. Ertesi gün bir balıkçının bulduğu kadın cesedi kameradaki kadınla eşleşince anlaşıldı her şey. Bu bebekte kimsesiz kalmıştı. Yetimhanedeki bütün kimsesiz çocukların annesi olan Ayşe anne bu güzel kıza yağmurda geldiği ve su kadar duru olduğu için "Su" ismini koydu. Kimliği evlatlık alınana kadar olmayacağı belliydi. Çünkü Su'yun soyadı yoktu.

....................................

Güneşli sıcacık bir gün doğdu Temiz ailesinin ilk evladı. Babası inşaat işçisi Mustafa Temizdi. Annesi Esma Temiz ise lise mezunu bir garsondu. Evleneli henüz bir yıl olmuştu olmasına ama allah onlara yakışıklı bir oğlan nasip etmişti. Hastaneden çıkıp oğullarıyla birlikte derme çatma bir eve geldiler. Burası bu bebeğin anne ve babasıyla yaşayacağı eviydi. Çok geçmeden el kadar bebeklerini de alıp memleketlerine gitmek için yola çıktılar. Bebek ve annesi arkada oturuyordu. Mustafa ise arabayı kullanıyordu. Eski bile olsa arabaları onlara yetiyordu. Gayet mutlulardı. Ama Mustafa'nın çalan telefonundan önce. Çalan telefonu açtı Mustafa telefondaki annesinin ağladığı anlayan Mustafa annesinin bir kelam etmesini bekliyordu. Niye ağladığını söylemesini. "Mustafa ba-ban oğlum baban öl-dü." demesiyle Mustafa hala cümleyi idrak etmeye çalışıyordu. Babasıyla geçirdiği günler gözlerinin önünden geçti. Arkada telaşlanan Esma Mustafa'dan bir cevap bekliyordu ama Mustafa'dan cevap yerine önlerine çıkan kamyonun acıklı korna sesi duyuldu. Bu bebekte yalnız kalmıştı şimdi. Kazadan burnu kanamadan kurtulan bebek şimdi bir polisin kucağında yetimhaneye doğru yol alıyordu. Annesi ve babası yoktu artık yanında ama buna rağmen ağlamıyordu o. Çünkü o çok güçlü bir erkekti. Polis bebeğin yakınlarına haber gönderdi ama kaç gündür hiçbiri dönmedi. Bebeği yakınları da kabul etmemişti. Olsun onu kucaklayan etrafında onca insan vardı ve hep var olacaklardı. Yetimhaneye getirildi bebek ve Ayşe annenin kollarına bırakıldı. Her bebek gibi o da temizlendi. Doyuruldu ve daha 4 gün önce dünyaya gelmiş Su'yun yan beşiğinde uyutuldu. Ayşe anne bu bebek içinde bir isim koydu. Bu bebeğin ismi de üzerinde barındırdığı her şeyi kucaklayan gözleri gibi yemyeşil bitkiler barındıran "Toprak" oldu. Bu iki bebek aslında çok şanssız görünseler de aslında çok şanslılardı.

.....................................

Aylin ve Mert okudukları üniversitede tanışmış ve birbirlerine aşık olan iki gençti. 5 yıl önce evlendiler. Ama 4 yıla rağmen hala bir bebekleri olmamıştı. Bu yüzden farklı farklı doktorlara gittiler çocuk sahibi olmak için her yolu denediler ama olmuyordu. Son kez bir umutla gittikleri doktor Aylin'e yaptığı testler sonucu tanısını koyduğu hastalık olan Polikistik Over Sendromuna sahip bir kadın olduğunu ve hiç bir zaman bir evladı olmayacağını söylemişti. Bu duruma günlerce ağlayan ve tanrıdan yardım dilenen Aylin son çare olarak eşi Mert'e "Mert istersen boşanalım ben sana bir evlat veremeyecek kadar hastayım. Özür dilerim böyle olmasını hiç istemezdim." dedi. Her ne kadar eşini sevse de Mert bu duruma karşı çıkıp çok sevdiği eşini bu nedenden dolayı boşanmadı ve evlatlık çocuk almaya karar verdiler. İşte bu yüzden yetimhanenin kapısını çaldılar. Çok küçük bebek istiyorlardı. Bu yüzden de Ayşe anne onlara yetimhanenin en küçük bebeklerini yani Toprak ve Su'yu gösterdi. Sadece bir çocuk isteseler de ikisini de evlatlık edinmek istediler. Ayşe anne bebekler için çok mutlu olmuştu. Özellikle Ayşe anne bebeklerin kalacakları evi gezdi. Aileyi tanıdı ve çok emindi. Onlara çok iyi bakacak iki insan olacaklardı Aylin ve Mert. Mahkeme kararı ile kimliksiz iki bebeğin kimlikleri çıkarıldı. Anne adlarına Aylin baba adlarına Mert yazıldı ve o soyad boşluklarına ise kocaman harflerle Güneş yazıldı. Artık kanunen Aylin ve Mert Güneş'in çocukları Toprak ve Su Güneş'tiler onlar...

"ARTIK YALNIZ DEĞİLLERDİ."

O Benim KardeşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin