Su ve Toprak Kardeşler

194 13 3
                                    

ARADAN 17 YIL GEÇTİ...

Su GÜNEŞ, gerçek suyun bile kıskanacağı duru güzelliği ve hiç bir okyanusla aynı kefeye konulamayacak kadar farklı mavi gözleri ile herkesi büyüleyen bir genç kıza dönüşmüştü. Doğar doğmaz yaşadığı binlerce acının üzeri kabuk bağlamış ve Su çoktan o yarayı unutmuştu. Çünkü kimse ona geçmişini anlatmadı. O Aylin GÜNEŞ'in biricik kızı Su GÜNEŞ'ti. Oysa anne ve babasının yıllarca sakladığı bu sırrı nasıl bilebilirdi ki. Ne o ne de Toprak. Günlerce çalışıp kazandığı İstanbul'un en iyi liselerinin birinde son yılını okuyordu. Mezuniyetine 2 aydan daha az bir zaman vardı. Tek hedefi çaresiz kalmış çocukların karanlık gibi görünen yollarına fener olmaktı. Anne ve babası Su'yu yetimhaneden aldıktan sonra bile her zaman gelip gittiler Ayşe annenin yanına. Toprak ve Su onu anneleri gibi benimsemişti. Su her şeyi ona anlatır hatta bazen bütün gün oturup onun ağzından binlerce öğüt dinlerdi. İşte 17 sene boyunca böyle şekillendi Su. Hiç bir şeyi eksik edilmedi anne ve babası bir pervane gibi döndüler etrafında. Öte yandan Toprak ise,

Kalbine, ismi gibi bütün doğayı, canlıları sığdırabilen bir gençti. Gözleri doğanın bütün renkleriyle eşleşebilen kendine özgü bir renge sahipti. O da Su gibi lise sonu okuyordu. Kardeşi ile aynı liseyi bitireceklerdi 2 ay sonra. 17 yıl boyunca en iyi anlaştığı kardeşiydi Su. Her şeyi ona söyleyebilir, her anında yanında olmasını isterdi. Birçok arkadaşının kardeşleri ile aralarını öğrenince şaşırıp kalıyor ve her seferinde tanrıya böyle bir kardeşi olduğu için teşekkür ediyordu. Annesi Su ile odalarını ayırmak istese bile o her seferinde karşı çıkmış ve nihayetinde iki odayı birleştirip kocaman bir odayı paylaşmaya ikna etmişti annesini. Candan bağlıydı Su'ya. Abartmıyorum bir keresinde Su okulla birlikte gittiği kampa Toprak'ta gelmiş Su'yu yalnız bırakmak istemişti. Gerçi Su yalnız değildi ama...

....................................

"Üstü yine açık bu kızın." dedi tatlı sert bir şekilde. Bu yüzden hemen Su'yun yatağına yaklaşıp yere düşmüş örtüyü Su'yun üzerine örttü. Aralarında ki bu merhamet ne kadar büyümüş olsalar bile hiç değişmemişti. Kardeşinin yanağına sulu bir öpücük konduran Toprak yatağına geri döndü. Az sonra odaya giren Aylin. "Günaydınn hadi bakalım kahvaltıyaa!!" dedi sesli bir şekilde. Mızmızlanarak uyanan iki kardeş banyoya doğru koştu. Evet her sabah alışılmış banyo savaşlarının startı verildi. Kapıda bekleyen Toprak Su'yun çıkmasıyla banyoya girerken Su ise üzerini değiştirmek için odasına geldi. Böyle güzel bir pazar gününe yakışır elbisesini giyinip, saçlarını topladı. Gazete okuyan babası ve çayları dolduran annesine birer öpücük kondurup sandalyesinde yerini aldı. Hala uykusunu alamamış olan Toprak'ta Su'yun yanında yerini aldı. Kadro tamam olduğuna göre kahvaltı başlayabilirdi. Elma suyundan bir yudum daha alan Su masadan kalktı. "Nereye Su?" dedi annesi. Su ise "Anne biliyorsun sana söyledim." dedi küçük çocuklar gibi. Aylin gülümserken konunun dışında kalmış Toprak ve Mert şaşkın şaşkın dinliyorlardı. Aylin "Tamam güzelim al bakalım bu kadar yeter herhalde değil mi?" dedi cebinde hazırladığı parayı uzatırken. Su kafasını sallarken Mert "Nereye böyle?" dedi. "Alışverişe" diye yanıt veren Su. Kapıya doğru yöneldi. Peçeteyle ağzını silen Mert "Dur bakalım ben seni bırakayım." dedi arkasından. "Bekle Su bende geliyorum." diyen Toprak Su'yu isyan ettirebilmişti. "Yaa Toprak gelme istemiyorum seni." dedi. Ama Su'ya gelince sağır olan Toprak arabaya binmişti bile. Su bu duruma bozulmuş olsa da kardeşini tanıyordu. 17 seneden beri gittiği her yere Toprak'ta geliyordu. Arabaya binerken "O zaman aldığımız şeylere karışmayacaksın." dedi Su. "Hıhı" diye başını sallayan Toprak şimdiden bu anlaşmayı onaylamadığını belirtmişti. AVM'ye gelen Su ve Toprak bir cafe de Nazlı'yı bekliyorlardı. Nihayet aralarına katılan Nazlı, Toprak'ın gelmesinden hoşlanmış gibiydi. İlk önce Su'yun neredeyse bütün kıyafetlerinin markasına uğradılar. Su bu yaşına kadar üzerine en çok yakışan şeyleri bu mağazadan alıyordu. Sanırsam bu sefer de bu olacaktı. Daha 2 ay olmasına rağmen işini aceleye getirmek istemeyen Su ve Nazlı kucaklarına doldurdukları elbiseleri teker teker denediler. Toprak ise kabinlerin önünde oturup bekliyor çıkan elbiselere yorum yapıyordu. Yaklaşık 20 elbiseden sonra balo için hiç bir şey almadılar onun yerine çok beğendikleri ama baloya uygun olmayan başka elbiseler aldılar. Su'yun alışveriş kanunu gibi bir şeydi bu girdiği hiç bir mağazadan boş çıkmazdı. Bu seferde aynısı oldu. Hava kararırken hala bir şey bulamamışlardı. Elleri kolları dolu olsa bile balo için kayda değer bir şey yoktu. Acıkan karınlarını doyurmak üzere bir restoranta oturup yemek yediler ve taksi ile eve döndüler. Haftaya başka bir alışveriş merkezine gideceklerdi. Bir sürü poşetlerle kapıdan içeri geçen Su. Aldıkları karşısında şaşıran anne ve babasına "Bütün gün hiç bir şey bulamadık bizde yazık mağazalar para kazansın azıcık diye günlük farklı şeyler aldık canım ailem." dedi. Bu açıklama karşısında kahkahaya boğulan Aylin ve Mert kızlarına diyecek yine bir şey bulamıyordu. Çalan kapıya koşan Su kapıyı açar açmaz kucaklaştığı Ayşe annesinin gelmesiyle daha mutlu olmuştu. İçeri geçip oturan Ayşe anneye aldıklarını kısa bir defile ile onaylatan Su üzerine eşofmanlarını geçirip Ayşe annesini yanı başına oturdu. Koyu bir sohbetin içinde olan Ayşe annesine aldırmadan dizlerine koydu başını. Bu ilgiyi kıskanan Toprak'ta hemen Ayşe annenin diğer yanını alıp Su'yun aksine o da başını Ayşe annenin omzuna koydu. İkisini de kendi evladı gibi kucaklayan Ayşe anne belki de içlerinde en mutlu olan insanlardan biriydi. Dizinde bebekler gibi uyuya kalmış Su'yu uyandırıp yatağa gönderirken, Toprak'ta Ayşe anneyi yolcu edip kardeşi gibi yatağına uzadı.

Keşke her şey bu kadar masum olarak kalabilseydi. Kaderin kaçıncı oyunuydu bu. Aylin ve Mert'in şimdi tek duası bu iki meleğin sonlarının mutlu bitmesiydi bakalım Tanrı buna izin verecek miydi?

O Benim KardeşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin