Sorun: Uyku melekleri

65 8 5
                                    

Medyada Brandon var. Zayn :-D

Eleanor pencereden gelen ışığın göz kapaklarını ısıtmasıyla uyandı. Böyle bir şeye alışık değildi. Gözlerini açıp uyuşuk uyuşuk etrafa baktı. İlk nerede olduğunu bilemedi. Fakat omuzundan kayıp bacaklarına düşen Elenayı görünce gece olanları hatırladı. Sonra yanında uyuyan Esther ve Laylaya baktı. Estheri tanıyordu, pek yakın olmasa da arkadaşlıkları vardı. Çapkın ve serseri biriydi. Kendisinin şimdi eğlendiği kızlar bir zamanlar Estherin sevgilisi olmuştular. Bu yüzden bazen onu biraz kıskanıyordu da. Bir yaş büyük olması bu konuda ona çok yardım ediyordu. Ama şimdi o aşıktı. Ve bu onu değiştirmişti. Eleanor bir hissin insanı nasıl kendi oyuncağına döndürmeyi başardığına akıl erdiremiyordu. Bu ona asla olmazdı. Ama asla asla dememesi gerektiğini de biliyordu. Yine de kendisinin bir hisse bu kadar kaptırmayacağını düşündü. Sonra Esthere sıkıca aynı oyuncağına sarılmış gibi sarılan Laylaya baktı. Laylayı çok iyi bir kız olarak tanıyordu. Pek yakın olmasalar da, aynı arkadaş ortamındaydılar. Tanıdığı Layla saf, sakin, duygusal ve iyilik meleği biriydi ve Esther şimdi ona aşıktı. Tam kendisine zıt bir karaktere. Estherin aşık olması aşk denilen şeye pek olumlu bakmayan Eleanorun gözünü bir az da korkutmuştu. Son günlerde bu kelimeyi daha fazla duymasıyla içindeki korku daha da artmıştı. Aşktan korkan Eleanor. Böyle bir şeyi birine söylerse onun deli olduğunu sanardılar. Akıllı mıydı ki? Şimdi de dizlerinin üzerinde uyuyan Elenayı gözden geçiriyordu. Elenayı iyi, garip, kararsız ve biraz da dağınık ruha sahip biri olarak tanıyordu. Çılgındı. Ondan her şeyi beklerdi. Pek yakın arkadaşı yoktu. Bir tek Layla vardı yanında gerçek arkadaş olarak. Elenayı anlamak zordu ama Elena Eleanoru anlayan parmakla sayılacak kadar az kişiden biriydi. Bu yüzden hep yakınında olmasına izin veriyordu. İyi arkadaşdı. Ama son zamanlar o da değişiyordu. Aklı karışmıştı. O aptal his Elenayı da ele geçirmişti. Düşüncelerini Elenanın uyuma şekline gülerek sonlandırdı. Elenanın gözleri yarı açık, ağzı ise tamamen açıktı. Bir şeyler mırıldanıyordu. Eleanor kalkmaya çalışsa da Elena dizlerinin üzerinde olduğu için bunu yapamadı. Artık yapacak bir şeyin olmadığını gördükte Elenanın uyanmasını beklemeye karar verdi. Bir süre odayı gözden geçirdi. Gözüne ayağa kalkınca ne olduğunu öyrenecek bazı şeyler kestirdi. Sıkıntıdan patlarken Elenanın kımıldandığını hissetti. Uyanıyordu. Eleanor hemen gözlerini kapadı. Uykuda numarası yapacaktı. Bu en iyi yaptığı şeylerden biriydi. Uyanınca Elenanın ne yapacağını merak ediyordu. Elena gözlerini açar açmaz hemen ayağa fırladı. Telefonuna bakıp:
- Saat daha 6,- söyledi sesli şekilde. Önündeki boy aynasında kendini ve arkada daha uyumakta olan Eleanoru süzdü. Gözlerinden bir şeye karar verdiğini belli eden ifadeyle diğerlerine doğru döndü. Esther ve Laylayı görünce yüzüne tatlı bir gülümseme geldi. Dün olanları aklına getirdi. Abisi gerçekten en yakın arkadaşına aşıktı. Peki onu mutlu edebilir miydi?
Onların da uyuduğundan emin olduktan sonra tereddütle Eleanorun yanına gidip diz çöktü. Yüzünü onun yüzüyle aynı hizaya getirip aralarında 10 santim mesafe bıraktı. Fısıltıyı hatırlatan ses tonuyla:
- Belki bir gün bunları beni duyabildiğin an, o hayranı olduğum gözlerine bakarak söylerim,- dedi. Ardından yaladığı dudaklarını sımsıkı bir birine bastırdı. Yutkunarak:
- Ama şimdilik buna yetecek cesaretimin olduğunu düşünmüyorum,- söyledi. Kalbi küt-küt atıyordu. Ama ne olursa olsun konuşmaya başlamıştı ve devam edecekti.
- Her kesin bir kalbi var Eleanor. Doğduğumuz andan itibaren yaşamamız için çalışır. Her 0,4 saniyeden bir kan pompalar ve sonraki 0,4 saniye dinlenir. Günde 12 saat çalışır. Şu an sana biyoloji dersi falan vermek istemiyorum. Zaten sevmezsin biliyorum. Söylemek istediğim dünyayla tanıştığımız andan malum ana kadar kalbin işi sadece bu. Merak etme malum anın ne olduğunu şimdi anlatacağım. Evet o ana kadar kalbimizin varlığını hissetmeyiz. Ne işe yaradığını bilmeyenler bile var. Bazen düzenli ritmle atışlarını duyabiliriz belki. Bu kadar,- derin bir nefes aldı.
- İnsan sahip olduklarının değerini kaybedince anlıyor. Duymuşsundur bu lafı. Kalbimiz ilk önce bize ait olur. Tamamen. Bir tahtı vardır kalbin. O tahta ilk kendin oturursun. Yani kendi kalbinin kralı ya da kraliçesi olursun. Ruhunu kendin yönetirsin. Ama o zamanlar ne kadar değerli bir şeye sahip olduğunun farkında olmazsın. Ve bir gün gelir birini görürsün. Kalp atışların düzenini kaybeder. Onu her gördüğünde tahtın titrer ve bir gün düşersin o tahttan. Aşık olursun. Artık onundur o yer. O an bir kalbinin olduğunun farkına varırsın. Maalesef yıllardır bedeninde olduğunda farketmediğin şeyin değerini kaybettiğinde anlarsın. O kalp artık sana ait değildir. Kendi bedeninde başkasına ait bir şey olur. Ve gün geçtikçe acı çekersin. Bunun sebebi ruhuna başka birinin hükmetmesidir. İnsan beyinle aşık olur ama işte yüreğe yükleniyor her şey. Yönetim odamız orası sanırım. Neyse günler, belki de aylar bir birini kovalar acı bitmek yerine biraz da ağırlaşır. Ve sen acını dindirmek için hükmedecek bir yürek ararsın. Bunun onun kalbinin olmasını her şeyden çok istersin. Ben buna intikam diyorum, çünkü onun sana yaşattığı acıların aynısını ona yaşatmak istiyorsundur aslında. Fakat onu gördüğün, konuştuğun an tüm bunları unutur, sadece anı yaşarsın. Bir köpek sahibini görünce nasıl ona doğru koşuyorsa, kalp de sahibini görünce göğsünü delip dışarı çıkmaya çalışıyor. Belki bu saçmalıkları sana neden anlattığımı düşünebilirsin. Hatırlarsan yıllar önce aşık olduğumuzda nasıl bir his olduğunu bir birimize anlatacağımıza söz vermiştik. Belki hatırlamazsındır sen ama benim aklımda ve şu an sözümü tutmaya çalışıyorum. Aşkı keşfettim Eleanor. Sen çok az yanılırsın ve yanıldığında bunu yüzüne vurmayı sevdiğimi de bilirsin. Bu konuda yanıldın arkadaşım. Aşk senin dediğin gibi kalbini keşfetmek değildir. Onu kaybetmektir. Kalpsiz kalıp kendine başka bir kalp aramaktır. Bazılarına göre aşk sevgi nehridir. Bazılarına göre aşk aptal şarkılardadır. Bazılarına göre aşk etrafımızdakı her şeydir. Bazıları da aşkın yağmurun altında dans edip gülmek olduğunu düşünür. Aşk acıdır Eleanor. Sadece acı. Yalnış kişiyi sevmişsen parçalara ayırır yüreğini. "Seni sevmiyorum" sözlerini duyduğunda nefessiz bırakır ki, öldüğün an nefesinin kesilmesinin daha acıverici olduğunu sanmıyorum. Ruhunun acımasız ve haşin dünyasını ortaya çıkarır sonra. Ve sonunda yakar ruhunu, doğrar, parçalara ayırır. Ve yok eder. Kalbini kaptırmışken ruhun da sessizce terk eder bedenini. Seni kendi karanlığında, pişmanlıklarınla baş başa bırakır. Ve sonu budur işte. Hükmetdiğin kalp yok, bedeninde sana ait ruh yok, artık aşk bile yok. Sen de yok olursun o zaman. Yürüyen ölüye dönüşürsün. Sana bir sır vereyim Eleanor.
Ben artık sona çok yakınım,- ayağa kalktı. Elenanın gözlerinden akan bir damla sıcak yaş Eleanorun soğuk parmaklarının üzerine düşdü. Aniden irkildi. Neyse ki Elena bunu farketmemişti. Sanki kızın gözlerinden akan duyguları parmaklarında hissetti Eleanor. Oradan da tüm vücuduna yayıldı hisler. Bu kız hiç iyi değildi. Bunun farkındaydı. O an Elenaya yardım edeceğine dair beyninde küçük bir not aldı. Tam gözlerini açacakken kapıya doğru giden Elena geri döndü. Eleanor hemen eski haline döndü o görmeden. Elena onun yanına gelip yerde bağdaş kurdu.
- Tamam pes etmeyeceğim. Sonuna kadar anlatacağım. Senin yardımına çok ihtiyacım var Eleanor. Neden diye sorarsan anlatayım. Sana karşı hislerimle ilgili. Benim kalbimdeki tahtta oturan biri var, evet. Bu sen değilsin, bu da doğru. Ama senin olmanı çok isterdim. Zaten seni de seversem karşılığı olmayacaktı ama ben senin için acı çekmeyi tercih ederdim. Sana aşık olmayı isterdim Eleanor. Onun değil, senin kalbime hükmetmeni ve senin kalbine hükmetmeyi. Çok garip bir istek değil mi? Bak senin sesini seviyorum. O mavimsi gözlerine baktığımda girdap gibi beni kendine çekiyor. Kilitlenip kalıyorum öylece. Küçük gülümsemelerini seviyorum. Büyük kahkahalarını seviyorum. Seninle uzun uzun konuşmayı seviyorum. Arkadaşlığını seviyorum. En önemlisi ise seni seviyorum Eleanor. Şimdi cevabını bulmam gereken soru bu sevginin nasıl bir sevgi olması. Bu sevgiyi aşka dönüştürmek isterdim Eleanor, ama artık mümkün değil. Benim kalbimde yerin var ama bu yeri ben bulamıyorum. Bunun için yardımına ihtiyacım var. Belki sen bulursun. Unutma benim için çok özelsin. Çok değerlisin. Ondan vazgeçebilirim ama senden asla. Hep yanımda ol istiyorum. Başka bir şey değil, arkadaşım ol yeter. Beni sevme, değer verme ama arkadaşım ol. Yardım edecek misin bana?
Elena gözlerindeki yaşlara aldırmayarak telefonundan saate baktı.
- Deli miyim neyim? Yarım saattir kendi kendime konuşuyorum. Daha gerçekçi olmak gerekirse saçmalıyorum,- hemen ayağa kalktı ve eğilip Eleanorun yanağına bir öpücük kondurdu. Sonraki saniye bunun pişmanlığıyla kendine küfrederek odadan ayrıldı.
Eleanor gözlerini açtı. Elenadan her şeyi beklerdi de, böyle bir şeyle karşılaşmak için pek hazır değildi. Az öncekiler gerçekten olmuşmuydu öyle? Elenanın hisleri, düşünceleri çok karışıktı. Eleanor Elenanın ona verdiği soruyu cevaplamaya çalışıyordu şimdi. Ona yardım edecek miydi? Evet kesinlikle edecekti. Bunun sebebini bilmiyordu ama gerçekten ona yardım etmek geliyordu içinden. Bir şeylerin kırılma sesiyle refleks olarak ayağa fırladı. Yanındakıların daha uyuduklarını görerek ne olduğuna bakmaya karar verdi. Odadan çıkınca yan taraftakı banyoda ağlayarak ellerini yıkayan Elenayı göre biliyordu. Hemen yanına gitti.
- Sen iyi misin Elena? O da neydi öyle?,- sonra elini yıkadıkca suyla birlikte akan kanı fark etti.
- Elini mi kestin? Ağlama konuş lütfen.
Elena iç çekerek:
- Diş fırçalarının olduğu bardağı kırdım Eleanor. Parçaları elimi kesti. Özür dilerim seni de uykudan ayırdım.
- Bunun bir önemi yok. Eline bakayım.
Elenanın avuç içinde serçe parmağından baş parmağına kadar hala kanamakta olan kesiğe baktı.
- Elena bu bayağı derin.
- Yukarıdaki dolaptan yara bandı verebilir misin?
- Hayır yara bandı bir işe yaramaz. Sargı bezi gerekli.
- Gerçekten yara bandı idare eder.
- Sargı bezinin yerini söyle.
- Tamam o da o dolapta açınca görürsün.
Eleanor dolaptan sargı bezi alıp Elenanın yarasını sardı.
- İşte şimdi daha güvenli, mikrop falan geçmez. Çok mu acıyor, neden ağlıyorsun?
Elena hayır anlamında başını salladı.
- O zaman ağlamana başka bir şey sebep oluyor. Neymiş şu arkadaşımı üzen şey?,- gidip Elenanın oturduğu pufun kenarında oturdu - dökül bakalım.
- Evet acıyor Eleanor ama bunun şu aptal kesikle bir alakası yok. Asıl acıtan ruhumu kesik kesik yapan kalbimin kırıkları. Tüm duygularım acıyor. Bak şu aynadakı yansımam bile bana acıyor,- Eleanora sarıldı - Şu günlerde istediğim sadece inandığım insanlara hislerimi kusmak. Beni dinlemeseler de, umursamasalar da. Yok oluyorum Eleanor. Yavaş yavaş yok oluyorum.
- Elena böyle söylemen için çok erken bence.
- Sana bir arkadaş tavsiyesi vereyim mi?,- sarılmayı bıraktı, ağlaması kesmişti. Gülümsüyordu şimdi.
- Ver.
- Kalbini sakın kaybetme. Belki şimdi ne söylediğimi anlamıyorsundur ama çok iyi bir şey söylüyorum şu an. Bu cümlemi unutma.
Eleanor onun ne söylediğini anlıyordu. Ama bunu açıklamaya niyeti yoktu. Son üç günde iki kez gizlice dinlemişti onu. Elena bunu da öğrenirse iyice kırılabilirdi ona. Bu yüzden:
- Onu daha bulmadım ki kaybedeyim,- dedi.
- Zaten bulamadan kaybedersin. İşin geyiği o. Neyse sen şimdilik kafanı yorma böyle şeylere,- ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü.
- Elena?
- Evet?
- Bak ne anlatmak istersen buradayım. Seni dinlerim. Gerçekten dinlerim. Yardıma ihtiyacın olursa yardım ederim. Unutma ben senin arkadaşınım.
- Teşekkür ederim Eleanor,- şu an tek istediği konuyu değiştirmekti. Bu yüzden - Bana bak içeridekiler daha uyuyor mu?,- dedi.
- Kaya gibi.
- Oha inanamıyorum. Şu sesde. Onları uyandırmamız lazım. Şimdi uyanırlarsa okula anca yetişiriz. Sen de burayı kullanabilirsin. Az önce açtığın dolapta yedek diş fırçaları var. Odadayım ben.
Bir kaç dakika sonra Eleanor Elenayı odasında Layla ve Estherin başında dikilirken buldu.

Sadece ölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin