Tek çözüm: Hatıralar Part 1

26 6 6
                                    

"Şimdi nereden başlıyoruz?" Heyecanla söyledi Eleanor. Elindeki kağıda bir şeyler yazmak için sabırsızlanıyordu. Bir süre odama çıkıp üzerimi değiştirip rahat kıyafet giydikten sonra aralarına dönmüştüm. Kendimi yatağın üzerinde Eleanor ve Laylanın arasındakı boşluğa atıp ayaklarımı bağdaş yaptım. Bu en sevdiğim oturma pozisyonuydu.
"Dur bakalım Eleanor. İlk takım işini tamamen halletmemiz gerek. Çünkü burada yaptığımız iş fazlasıyla ciddi. Her kesin takım için koymak istediği kurallar vardır diye düşünüyorum. İlk kural benden geldi. İkinciyi söylemek isteyen var mı?"
Aralarında en ciddi kişi olmayı karara almıştım.
"Bence aramıza başka kişi girmemeli. İşler daha da zorlaşır. 4 kişi yeter de artar. Var mı teklifimi kabul eden?" hevesle atıldı Layla. Üçümüz de parmağımızı kaldırdık. Her ne kadar eğlenceli bir iş görmesek de bunu eğlenceye taşıyabilecek bir ruhumuz vardı. Hepimiz işin sonunda birilerinin belki de her kesin acı çekeceğini biliyorduk.
"İkinci kural belli. Takım 4 kişi ve başkası yok. Üçüncü kural var mı?" Sordum açık artırma satıcısı gibi.
"Elena?" Esther bana kaygı dolu bakışlarıyla bakıyordu.
"Evet?"
"Ben şimdi ikinci kuraldan vazgeçtim. Ya belki başka biri daha olsa güzel olurdu. Şöyle seksi bir kız. Mesela rahmetli Milena gibi. Bence o okulun en seksi kızıydı. Ne güzel yakışırdı bize"
Keyif dolu sesiyle söylemişti Esther. Bakışlarım Laylaya takıldı ilk. Gözlerinden geçen ani kıskançlık kıvılcımı hepimizi yakabilecek değerdeydi. Bu bakışlarda Estherin yanmasını arzulayarak gözlerimi yanımdakı Eleanora doğru çevirdim ve aynı anda onun da bana bakmasıyla bakışlarımız çarpıştı. Eleanor beklemediğim kadar ciddi duruyordu. Gerginlikle kasılmış kemikli çenesi yüzünü en güzel gösteren etkenlerden biriydi. Ama bir kızı etkilemek için en büyük silahı belli bir rengi olmayan gözleriydi. Bu gözlerle beni de kendisine kilitlemeyi başarıyordu ona her baktığımda. Ruhumun bir girdap gibi yeşilliğin ortasındakı her şeyi kendine çeken kara deliğe benzer göz bebeklerine çekildiği anlarda kendime durmadan hatırlattığım tek şey vardı. O benim arkadaşımdı. İmkansıza açılan bir kapıya daha yönlenmek istemiyordum. Şu saniyeler içerisinde de ruhum girdabına kapılarak gözlerine yol alsa da, farklı bir şeyler vardı ikimizde de.
Milena. Ölümünden bir kaç saat, belki de dakikalar önce ne yaptığını bilen iki kişiydik. Belki o gün onları görmeseydim Milena hala yaşıyor olacaktı. Her ne kadar acımasızca bir düşünce olsa da, onun yaşamı hakettiğini düşünmüyordum. Ama ters giden bir şey yoktu hislerim için. Çünkü ben zaten acımasızlıkla yoğrulmuş bir ruha sahiptim.
Duyduğum zamanlarda kusacak gibi olduğum ismin geçmesi bile Eleanorla aramıza bir gerilim eklerken her zaman olduğu gibi bakışlarıyla bir şey anlatmaya çalışıyordu bana. Ciddi yüzüne karşılık gözleri parlıyordu ama bu mutluluktan çok hüznünü ve pişmanlığını sergileyen bir parıltıydı. Ama yine de sanki gözlerinin önüne görünmez bir kalkan çekilmiş gibi sessizce anlattıklarını tam olarak algılayamıyordum. Ya da ona karşı olan algı duygumu kaybeden bendim. Anladığım kadarıyla kızın intiharı için kendini suçluyordu Eleanor. Sanki onu kendisi öldürmüştü. Onu bu saçma düşüncesinden uzaklaştırmam gerektiğini yazdım aklımın bir taraflarına hayali kalemle.
Bana saatler kadar uzun gelen bu bakışma bir kaç saniye sürmüştü aslında. Sonunda delici bakışlarına dayanamayarak gözlerimi kaçırdığımda ne olduğunu anlamayan Layla ve Estherin şaşkınlık ve merak dolu bakışları beni bekliyordu. Bir sonrakı saniye Layla da ona anlattığımı hatırlamış olacak ki yüzündeki merak silindi. Dördümüz de toparlanınca Esther "Şu Milena...." diyerek devam ediyordu ki "Est, kes şunu" dedim ani çıkışarak.
"Ne oldu, kıskandın mı Elena? Eleanor sen de azıcık bana destek olsan iyi olur. Katıl bana, erkek dayanışması yapalım"
"Esther" dedim öfkemi bastırmaya çalışarak. Sesime fazlasıyla uyarı eklemiştim.
"Esther, biraz ciddi ol istersen" konuşmaya katıldı Eleanor. Sesindeki otoriterlilik tüylerimi ürpertmeye yetmişti. Çünkü Eleanor genellikle otoriteden uzak, her şeyi şakaya bağlayan birisiydi.
"Ayrıca kızlar haklı, bu işte başkasına ihtiyacımız yok. 4 kişi. Fazlası yok"
Layla zafer dolu ve öldürücü bakışlarını Esthere yollarken o da yalandan kırılmış gibi gözükdü. Bu çocukça tavırları olduğumuz durumda bile gülümsememe yetmişti.
"Başka bir şey söylemek isteyen?" sordum gözlerimi üzerlerinde gezdirerek.
"Bence son olarak bunu eklemeliyiz, araştırmalar zamanı bölünmeyelim. Hepimiz bir gidelim ve eğer bir kişi bile aramızda olmasa bu işi o olduğu zamana saklayalım. Çünkü birinden ifade aldığımızda her birimizin aklına farklı şeyler takılabilir. Bu yüzden söyledim"
Eleanor da en az benim kadar ciddiydi bu işte.
"Ben Eleanora katılıyorum"
Onu onayladım.
"Biz de" dedi Esther Laylanın konuşmasına izin vermeyerek ve bu da Laylanın abartılı şekilde gözlerini devirmesine sebep oldu.
"Güzel o zaman araştırmaya başlayabiliriz" dedim heyecanla.
Eleanor sırtını duvara yaslamış şekilde oturup düşünürken başlamıştı bile.
"Bakalım elimizde neler var?"
İşte başlıyoruz.
"İlk önce partiyi ele alalım bence" dedi Layla.
"Doğru" diye kabullendi Eleanor ve eline aldığı not defterine bir şeyler karaladıktan sonra tekrar bize döndü.
"Bakın şöyle bir şey yapalım. Birimiz olanları ve ihtimalleri anlatsın, birimiz not alalım, diğerleri de sonda eksikleri tamamlar"
Eleanorun burada bile liderliği istediği belliydi. Her zaman liderlik kısmında çekişmelerimiz olurdu onunla ama sonunda ben kazanırdım. Ama bu seferlik ona izin verecektim bu konuda. Eğer liderlik acısını azaltıyordusa, bir seferlik bundan vazgeçebilirdim.
"O zaman Elena anlatsın, sen not al, biz de dinleyelim. Yani siz dedektifler, biz de yardımcıları olalım"
İçimden geçenleri kelimelere döktü Layla. Her kes bunu kabullenince sadece Eleanora döndüm ve ciddi anlamda düşünmeye başladım.
"Laylanın da dediği gibi partiye dönelim ilk. Oradakı kurban Richard ve bence bulmamız gereken tek şey sebep. Sebep bulunursa kanıta ihtiyaç olmaz. İlk önce şüphelileri ve onların Richardı öldürmesi için nedenleri teker teker araştırmalıyız"
"Şüphelileri say"
Kendisinin bilmesine rağmen Eleanora bunu anlatmak zorunda olmam anında sinirbozucu tadını bıraktı damağımda.
"Ben, sen, Layla, Jeff, Reina, İsabella, Aphrodite, Aisha, Azelma, Emily, Denis, Chris ve Brandon"
"Brandon mu?" dedi söylediğim karşısında şaşkına çevrilerek.
"Evet ve lütfen gözlerini pörtletme, biraz korkutucu oluyorsun" dedim kayıtsızca.
Esther ve Layla bir film izler gibi dikkatle izliyordular konuşmamızı.
"Buna nasıl anlam kazandırabilirsin peki?"
Söylediğime az da olsa kızmış görünüyordu.
"Richard öldü, değil mi?"
Onaylarcasına başını salladı ve beni düzeltti.
"Öldürüldü"
"Brandon öldüğü güne kadar bundan emin olamazdık. Yani Richard intihar etmiş de olabilirdi. Kesin bilemezdik. Ama Brandon da aynı şekilde ölünce Richardın intihar etmediği, bunun bir cinayet olduğu belirlendi. Şimdi de Brandonun kendini öldürmediğine emin olamayız"
"Ama.." dedi Eleanor tereddütle. Devam etmesine izin vermedim.
"Bak Eleanor, seni anlıyorum, Brand senin arkadaşındı. Ama senin gibi bizim de arkadaşımızdı. Eğer böyle bir şey yapacaksak tüm hislerimizi bir tarafa bırakmalıyız ki, mantığımızı tamamen kullana bilelim. Bana bak, sence ben Brandın birini ve kendisini öldürmesini istiyor muyumdur? Cevaplayayım ki, hayır. Ama bu da bir seçenek. Ve olası. Aksini gösterecek bir kanıt bulana kadar bunu inkar edemeyiz"
"Elena" dedi temkinle.
"Ben çok üzgünüm ama yapamayacağım"
"Sen? Yapamayacaksın? Salak salak konuşma"
Defteri elinden alıp kafasına geçirdim.
"Şimdi burdasın ya, sana seçenek sunmuyorum. Yapacaksın. Hiçbir yere gidemezsin yoksa çıkarırım o yeşil gözlerini yuvalarından. Seni uyutup, suratına makyaj yaparım fotoğrafını da çekip İnstagrama atarım. Yaparım yani"
Esther: "Yapar yani" dedi beni doğrularcasına. Çünkü söylediğim şeyi ona yapmıştım ve elimde beni gerçekten kızdırdığında internetde yayınlayacağım bir kaç fotoğrafı vardı.
Eleanor başını yana doğru eğdi, gözlerini kısarak bana baktı.
"Delisin sen Elena"
"Biliyorum, teşekkürler" sonra sesimi biraz daha yükselttim dikkatleri dağılmış olan Layla ve Estheri konuya döndürmek için.
"Hadi çabuk devam edelim yoksa hiçbir şey elde edemeyeceğiz. Ne bakıyorsunuz? Eleanor şüphelileri sıraladın mı? Tamam şimdi kime karşı elimizde ne var bakalım. Cinayet, daha düzgün, cinayetler neden ola bilir bi araştıralım" Yaşasın! Yeniden kontrol bendeydi. Eleanor bu kararsızlıkla asla yapamazdı, ilk onu düzeltmem gerekiyordu. Çocuğun içine ben kaçmıştım sanki. Yani kararsızlığım.
Eleanor her kesin ismini sırayla not defterine yazdı.
"Şimdi kimin aleyhine ne var? Anlat Elena" dedi bakışlarını defterden ayırmayarak.
"İlk kim geliyor sıralamada?"
"Brandon. Hadi onu katil yapabilecek sebepleri söyle" dedi alay dolu sesiyle.
"İlk" diye başladım ve ardından boğazımı temizleyip devam ettim.
"Brandon katilse Richardı öldürüp ardından vicdan azabına dayanamayıp kendisini öldürmüştür. Ve eğer Brandon Richardı öldürmüşse çok büyük bir sebep vardır ve biz bunu bulmalıyız. Aslına bakarsan Brandonun şahıslarına tahammülü olmamasına rağmen Richardı hep yanında tutmasının sebebi bir hayli ilgiçekicidir bence"
"Brandonun yanında hep ben de olurdum. Bence söylediklerin yeterli sebep değil"
"Eleanor ben Brandonu katil çıkarmak için burada değilim. Olasılıkları anlatıyorum. Böyle yapmayı kes. Evet sen de hep yanındaydın ama fark - seninle arkadaştı ve seni seviyordu. Richard için aynısını söyleyemeyiz ama. Aralarında zoraki bir ilişki vardı sanki. Bu benim dışarıdan gördüğüm. Sen aralarındaydın her zaman, yalan söylemediğimi anlamışsındır artık"
"Evet söylediklerin doğru. O ikisinin bana söylemedikleri bir şey vardı. Hatta bir ara bu konu için Brandonla aramız da bozulmuştu. O da bana şimdi söyleyemeyeceğini, yakında öyreneceğimi söylemişti"
"Bu konuşma ne zaman geçmişti aranızda?"
Sorduğum soruyla birlikte bakışlarını yere kilitleyip kafasını salladı ve ardından gülerek bana döndü. Ne zaman yanılsa bunu yapardı.
"Richard... öldüğü gün.. "
Buna şaşırsam da, soğukluğumu korumaya çalıştım.
"Peki sen öğrendin mi gizledikleri şeyi?"
"Hayır, Richard öldükden sonra Brandon bu konuyu hiç açmadı. Bir kaç kez ben sordum ama hep geçiştirdi. Hiçbir şey öğrenemedim kısacası"
"Acaba yasa dışı bir şey miydi?" diye sordu Esther ve devam etti
"Eleanor, bilirsin sen de sütten çıkmış ak kaşık değildin ama yasadışı işlere karışmazdın pek. Ama Brandon böyle şeylerle içli dışlıydı. Richard da öyleydi. Yani senden bir şeyler saklıyorlardır. Sanırım ben bunu araştırabilirim"
"İyi de Est, abicim, sen nasıl yapacaksın bunu?"
"Kızım karşında tescilli badboy var, daha ne soruyon? Çevrem ummadığın kadar geniş benim. Merak etmeyin, bu kısımla ben ilgilenirim. Bir şeyler bulacağıma eminim"
Küçük bir kahkaha patlattım.
"Bad boy mu? Sen fazla genç kız hikayeleri okuyorsun sanırım. Bad boy modası geçmedi mi?"
"Aman kızım ya.. Ben ne bileyim"
"Konuya dönelim Elena istersen" dedi Eleanor emredercesine
"Söyle bana şimdi seni şüphelendiren daha kim ve ya ne var?"
Durup biraz düşündüm. Layladan yardım almak istiyordum ama Eleanorun buna izin vermeyeceğine emindim. Onun istediği benim aklımdan geçenleri duymaktı.
"En fazla aklımda dönen Jeffin Reinayla kavgası. Bu bence çok önemli bir nokta, cinayet ve ya cinayetlerle bir ilgisi olabilir"
Ben konuşurken Eleanor ismini söylediklerimin adının önünde bir şeyler yazıyordu. Onu izlerken duraksadığımdan eliyle devam etmemi gösterdi.
"Sonra Chrisle Richardın parti sabahındakı, içinde ölüm kelimesi geçen atışması var" Eleanor karalamaya devam ederken ben konuşmamı sürdürdüm.
"Sonra Brandonun merdivenlerin yanında seni beklemesi var"
"Ne? Bu da ne alaka şimdi?" Sinir dolu şaşkınlıkla baktı bana. Cevabım için sabırsızlanıyordu. Bense bu fikrimi söylediğim an pişman olmuştum. Ama sonraki pişmanlığın faydası yoktu. Başlattıysam sürdürecektim.
"Yani Eleanor nasıl anlatayım bilmiyorum ama beni anlayacağını düşünüyorum" Kaşlarını kaldırıp sıkkınca bana baktı 'Çabuk ol' dermiş gibi.
"Brandon burada ifade verirken nerde olduğunu göze sokarcasına söylüyordu 'Ben merdivenlerin yanındaydım' diye. Hatta seni bile şüphe altına atmıştı. 'Ben ordaydım ama Eleanor yoktu' misali ve bununla da şüpheler ondan uzaklaşıyordu hemen, tüm dikkatler senin üzerine toplanmıştı çünki. Peki, sen orada değildin ama o zaman aşımında kim Brandonun orada olduğunu ıspatlayabilirdi? Söyleyeyim. Kimse"
Derin bir nefes aldığımda "Yuh" demesiyle Laylaya döndüm.
"Noldu?"
"Hiç sadece bunları nasıl düşünebildin diye merak ediyorum. Kafanın içindeki sesleri duymak isterdim"
Eleanorsa yorumsuz olarak kağıda yeni bişeyler dolduruyordu. Brandonun aleyhine kullandığım her kelime onu üzüyordu biraz daha. Ama buna alışmalıydı çünki işin altından ne çıkacağını hiç birimiz bilmiyorduk.
"Bu düşünmek değil. Bu sadece olaya farklı prizmalardan bakıp olabilecek varsayımları genişletmek"
"Ben orada Brandonun bir şeyler karıştırdığını düşünmüyorum" dedi Eleanor düşünerek.
"Ama kabul et El, eğer isterse sana görünmeden oradan ayrılıp tekrar geri döne bilirdi"
"Evet... Yapabilirdi" dedi çaresizce. Onun bu hali beni fazlasıyla yıkıyordu.
"Sen ne zaman duygularınla haraket eden biri oldun? Mantık teorin nereye uçtu? Doğru, hepimiz için değerli birileri var, ama bu onların yalnış bir şey yapmayacağı anlamına gelmez. Senin gözlerin zayıftır, o yüzden bazı şeyleri görmek için beyninin gözlerini açmalısın. Tıpkı eskiden olduğu gibi. Tıpkı bana öğrettiğin gibi"
"Elena, çok zor"
"Biliyorum, ama yapmalısın, yapmalıyız"
Layla bir şeyler hatırlamış olacak ki duygulanmıştı iyice.
"Evet... Başka?" dedi Eleanor havayı dağıtmaya çalışırcasına.
"Başka... Yok aklımda hiçbir şey"
"Peki sizde?"
"Aslında benim düşündüğüm bir şey var, ama ne derece doğru olabilir bilmiyorum" söyledi Layla. Her zamanki çekingen tavrı üzerindeydi.
"Sen söyle" dedim "Doğru olup olmadığını sonra konuşuruz"
"Ben Reinanın hafızasını kaybettiğini düşünmüyorum. Bu fikre kapılmama sebep sorarsanız, yok bir sebep. Ama nedense bana öyle geldi"
"Bence işe bunu öğrenmekten başlayabiliriz" dedi Eleanor ve elindeki kağıdı katladı düzenle.
"Biraz Elenayla baş başa konuşa bilir miyim izninizle?"
Esther ve Layla bir bir bize bir de bir birlerine baktıktan sonra sessizce odayı terk ettiler.
"Şimdi Elena anlat"
"Ne anlatayım?" dedim tedirgince.
"Kendin benden iyi biliyorsun. Dökül" Kızıyordu gittikce. Yataktan ayağa kalktım ve aynanın önüne geçtim. Aynadan arkamda durmuş olan Eleanora bakarak söyledim "Hiçbir şey saklamıyorum" Çünkü yüzüne bakarak ona yalan söylemem zor hatta imkansızdı benim için.
"Hadi ya. İnekler uçuyor ve ben de okulda en başarılı öğrenciyim zaten. Sana söyle dedim bir daha tekrarlamayacağım bunu"
Pes etmiştim. Ona karşı direnmemin bir anlamı yoktu. Ama nasıl anlatabilirdimki? Bir az zaman verseydi keşke. O vermezse ben kazanacaktım zamanı.
"Tamam bir şeyler var ama söylemem için doğru zaman değil. Söyleyecek cesaretim de yok. Zaten önemli bir şey de değil"
"Peki bana neden çok önemliymiş gibi geliyor?"
"Altıncı hissin diyelim"
"Elena, benimle oyun oynama. Söyle artık. Kendini zan altında bırakıyorsun şu an"
Doğru söylüyordu. En büyük aptallığı yapıyordum şu an. Ama gel gör ki ağzımı bıçak açamazdı artık
"Bak söz, araştırmaları yapalım. En sonda beni konuşturmuş ol. O zaman söylerim"
"Öyle olsun bakalım"
Ona doğru döndüm. Artık gözlerine kilitlemiştim gözlerimi.
"Eleanor, bana güvenmiyor musun?"
"Elena, ben kimseye güvenmiyorum. Güven duygusu boş bir şey. Fazla gereksiz ve tehlikeli. Birine güvenmek deliliktir. Hayatınla kumar oynarsın güvenince. Kendi kuyunu kazması için kürek vermiş olursun karşındakine. O kadar aptal değilim Elena. Sana güvenmem için tek bir sebep söyle. Ya da her hangi bir insana. Muhtemelen 'asla...' ile başlayan bir cümle kuracaksındır. Asla asla deme güzelim. Sana gelince ise sen 1/11 ihtimalle katil olabilirsin bu da bence sana güvenmemem için yeterli sebep"
"'Birine güvenmek deliliktir' dedin sen az önce, değil mi? Ben de deliyim zaten biliyorsun. Ben sana güveniyorum. Ve evet, yüzdüğüm sular çok tehlikeli. Az önceki konuşman benim için çok önemliydi, boğulmadan sudan kurtulabilmem için. Teşekkürler" Yeniden aynaya baktım. Artık daha güçlü hissediyordum. Psikyatristimden seans almıştım sanki. Eleanor kendisi de bilmeden bana yardım ediyordu. Ona minnettardım.
"Artık ben de gideyim. Bir az düşünmem gerek. Olaylar bir araya toparlanmalı. Arkamdan gelme, kendim giderim. Şimdi sen de hemen uyu hiçbir şey düşünmeden. Kafana ve içindekilere ihtiyacımız var. Yarın görüşmek üzere" Yataktan kalktı ve bir şey dememi beklemeden hızla odadan çıktı. Bir kaç saniye sonra dış kapının kapandığını duydum.
Kendimi sırtüstü yatağa attım. Farkında olmadan çok yorulmuştum bu gün. Bakışlarımı tavana bıraktım. Bir şeyler düşünmem lazımdı. Ama ne? Odamın kapısının açıldığını duydum ama kıpırdamadım. Layla sessizce yanıma gelip aynı benim gibi yatağa yattı.
"Elena sen iyi misin?" Ona doğru döndürdüm yüzümü. Gözlerini dikkatle inceledikten sonra tavana geri döndüm.
"Beni şimdilik boşver. Sen nasılsın? Ağlamışsın. Noldu?"
"Esther, beni öptü"
"Evet gördüm"
"Hmm. Ne düşünüyorsun?"
"Layla, bilirsin ilk öpücüktür falan ben böyle şeylere önem vermem. Özel birinden olmazsa da olur yani. Ama Est senin için özel, bunu görebiliyorum. Bu yüzden pek kafana takma. Peki sen ne düşünüyorsun?"
"Gitti ilk öpücük diye düşünüyorum. Ona kızmak istiyorum ama kızamıyorum. Kahretsin. Çünkü hoşuma gitti. Kalbim yerinden çıkacak, derim yanacak gibiydi tutkudan. Anlıyor musun beni?"
"Anlayamam. Çünkü yaşamadım. Yaşamama da daha çok var sanırım. Ama sen dikkatli ol. Est tehlikelidir. Bak emin olduğum tek şey var, Est ne kadar severse o kadar parçalar. Çok kıracak seni. Eğer buna hazırsan, takıl peşind git onunla. Ama eğer değilsen bence şimdiden uzaklaşmalısın"
"Doğru söylüyorsun da bir sorun var"
"Seviyorsun, değil mi?"
"Evet"
"O zaman vazgeçme. Seni sevmese bile aşkından vazgeçme. Bu dediğim en tehlikeli oyunlardan. Tehlikeye hoş geldin bebeğim. Zaten istesen de zor vazgeçersin artık. Şimdi kapat gözlerini ve hiçbir şey düşünmeden uyu. Yarın işimiz çok. Hem şimdilik aşka da vaktimiz yok"

Sadece ölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin