Cenaze

47 6 2
                                    

Medya: Asya

Gözlerimi hafifçe açtım. Etraf bulanıktı. Netleşmeye başladığında doğal olarak hastane odasındaydım. Kendimi boşlulta ve çok yorgun hissettim. Gözlerimin altının şiştiğine ve yüzümde kuruyan yaşların izleri olduğuna kalıbımı basabilirim. Onca düşünce beynime hücum etti. Gözlerim telrar dolmaya yüz tuttu. Başımı hafifçe dönmem ile kalakaldım. Baş ucumda bana bakan tanıdık gözler vardı. Halinden en az benim kadar yorgun olduğu belliydi. Boğazım kurumuştu. Canımın yanacağını bile bile konuştum.
"Ne kadardır uyuyorum? "
" Bir gündür. Dur ben sana bir su veriyim. " sehpada duran sürahiden bir bardak su koydu. Bardağı verdi. Hafif doğrulup suyu içtim. Biraz bekledikten Sonra konuşabileceğimi hissettim.
" Sen kimsin? "
" Onur'un bir arkadaşıyım. Adım Özgür. "
" Ben de... " sözümü kesti.
" Asya. Kim olduğunu biliyorum. Elif bana sürekli seni anlatırdı. Senin hakkında kötü bir şey söylememekte haklıymış. " Elif ismini duymamla birkaç damla gözyaşı serbest kaldı. Elimin tersiyle onları sildim. Kendimi toparladım.
" Sen ne kadardır yanımdasın? "
" Üzerime yığıldığından beridir." kendimi garip bir şekilde mahcup hissettim. Çatallayan ve kısık çıkan sesimle konuştum.
" Özür dilerim. " sorun değil gibisine kafasını salladı. Ve şuanki durumda olabilecek en samimi gülümsemesini yolladı. Bir süre öylece sustuk. Aklıma intihar mektubu geldi. Birden kaşlarım çatıldı. Kendime kızma triplerim yine başladı. Özgür suratımı görmüş olacakki tam konuşacakken kapı açıldı. İçeri girenler ile ayaklandım. Ayakta durmakta zorlanan bir Onur kucağında ise herşeyden habersiz gülümseyen Büşra. Yatağın bir ucuna ben otururken diğer ucuna Onur ve Büşra oturdu. Özgür, Onur daha fazla zorlanmasın diye Büşra"yı aldı onunla koltuğun baş kısmına yaslandı. Onur hala ağlıyordu. Fazla samimi değişdik ama aramız kötü de değildi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. İçimden teselli etmek geldi. Yanına yaklaştım ve sarıldım. Şimdi bende ağlıyordum. Kapı tıklatıldı ve içeri hemşire girdi. Bende Onur'dan ayrıldım. Hemşire önce bana baktı daha sonra onura cenaze işlerinin halledilmesini söyledi. Onur perişan halde odadan çıktı ve cenaze işlerini halletmeye gitti. Özgür Büşra ile oynuyordu. Büşra kafasını çevirip bana baktı kıkırdadı. İster istemez tebessüm ettim. Bana doğru kollarını açtı. Bu 'beni kucağına al' manasına geliyordu. Özgür bana uzattı ve kucağıma verdi. Büşra ile oynayarak zaman geçirdim. Daha sonra da Onur'un annesi geldi ve Büşra'yı uyutmak için aldı ve götürdü. Yine Özgür ile tek başıma kalmıştım. Artık ağlayamıyordum da boş boş bakınıyordum. Kafamı eğdim ve kol dirseklerimi dizlerime kafamıda ellerime yasladım. İçimden yine ağlamak geldi. Bir anda kendimi hıçkırarak ağlarken buldum. Daha sonra saçlarımda bir el hissettim beni tesselli etmek isteyen bir el. Kafamı kaldordığımda Özgür önce bana baktı sonra gözlerini kaçırdı ve öylece boşluğa baktı. Sonra eliyle beni çekip kendine yasladı.
"Uyu acın biraz olsun diner, uyu! "Ben ise çoktan kendimi uykunun kollarına teslim ettmiştim.
Sanırım bu aralar psikolojim bayağı bozuk. Tanımadığım birinin kollarına bayılıp uyuyorum. Yanımdda tanımadığım biri kalıyor. Ben ise sanki o olmasa iyi olmazmışım gibi hissediyorum. Sabah uyandığımda Özgür yanımda değildi. Cenazemizi morgtan aldık ve Sevim teyzelerin evine gittik bir yanım babasından dolayı hiç gitmek istemesem de Elif'in cenazesinde bulunmalıydım muhakkak. Ama önce teyzemin yanına uğrayıp üstümü başımı temizlemem gerekiyordu. O da beni merak ediyordu haliyle. Sahil kenarından yürüye yürüye teyzemin evine ulaştım. Tamamen simsiyah giyindim. Sarı saçlarımı ne kadar belli etsede siyah bir tül aldım yanıma zaten cenazeye katılmayacaktım uzaktan izleyecektim. Herkes dağılınca gitmeyi planlıyordum. Öyle de yaptım mezarlık girişinde ağaca yaslandım ve cenazeyi izledim. Sevim teyze perişan bir şekilde tabuta sarıldı. Onur ise etrafa güçlü kalmak istediğini göstermek ister gibi ciddi ve bomboştu. Büşra gelmemişti haliyle. Elif'i defnettiler ve yavaş yavaş dağılmaya başladılar. En son Onur kaldı. Ama ben tek olmak istiyordum. Onur eline bir avuç toprak aldı ve cebinden bir kavanoz çıkarıp içine doldurdu. Mezar taşını öptü ve oradan ayrıldı. Ben girişte olduğum için geçerken acı halde bir bakış attı bana sonra yanımdan geçti ve gitti. Bende kimse olmadığı için mezarının başına gittim. Daha yeni gömüldüğü için toprağı yaştı. Önce toprağını sevdim sonra mezar taşını. Mezar taşının üstüne ise arkadaş bilekliğimizi astım. Benim de kolumdaydı ve onu hiç çıkarmayacaktım. Ya da bir yere koyacaktım. Kaybetme ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Artık okumanın vakti geldi diye mektup kağıdını elime aldım. Ve sanki dünyanın en zor şeyi edasıyla kağıdı açtım.

Bu mektup senin eline geçecekti. Biliyorum Asya. Çünkü intihar etmek için senin gelmeni bekledim. Bunu sana yaşatmak istemezdim. Ama senin eline geçmesi gerekiyor bu mektubun. Sakın bu mektubu birine anlatma. Sana söylemem gereken şeyler var. İntihar sebebim ne babam, ne sen, ne yaşadığım hayat, ne Onur, ne Büşra... Ben çok kötü bir şey yaşadım. Anlatırken bile utanıyorum ama tecavüze uğradım. Onur'un haberi yok olmasın da çok sinirlenir. Kimden diye soruyorsun içten içe biliyorum. Ama ben bunları sana anşatamıyorum burada. Özgür'ü bul tüm hikayeyi bilen tek kişi o. Beni de o kurtardı. Her neyse kendine iyi bak. Bunu söylemek istemesem de yapayalnız bırakrıp gittiğim kızıma, Büşra'ma da iyi bak. Ona annesinin sarıldığı gibi sarıl. Annesinin öptüğü gibi öp. Ona benim adımı da ver adı Elif Büşra olsun. Bunlardan kimseye bahsetme. Son olarak sizi çok sevdiğimi unutmayın...

Tecavüz? Özgür?

Gözyaşlarımı umursamadım.
" Sırların asla bilinmeyecek. Saklımda kalcak daima... "

Kurgum tam yerine oturmadı. O yüzden saçma geldiyse kusura bakmayın. Okuyanlara iyi okumalar. Inşallah beğenirsiniz...

SaklımdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin