Bora, şu sanalda takılan erkeklere benzemiyordu. Sanalda takılanlar genellikle kendini gizleyen tayfa olurlardı. Hemcinslerinden çirkin olduklarını düşündükleri için sosyal ağlar yardımıyla kız düşürmeye çalışırlardı.
Ama Bora'nın kendini gizlemesine gerek yoktu. Şuradaki erkeklerin içinden sıyrılabilecek derecede yakışıklıydı. Ama bazen yakışıklı erkekler kısa boylu oldukları için de çekinirlerdi. Fakat Bora'da bu da yoktu. Gerçekten uzun boyluydu. Sadece biraz zayıftı. O da Bora'da çirkin durmuyordu. Sanalı neden tercih etmiş olması beni meraktan kudurtmaya yetecek derecedeydi.
"Seni Orkun'un kuzeniyle tanıştırayım. Yurt dışından yeni geldi." Cansel sevecenlikle konuşuyordu. Bense acaba Bora'ya Danimarka'da yaşadığımı söylemiş miydim diye düşünüyordum. Söylemiş olmam imkansızdı, çünkü kimse bilmiyordu. İzimi sürecek bile olsalar yaşadığım yerin Kanada çıkacağından emindim.
Bora elini bana doğru uzattı. "Merhaba, ben Bora." Çok kibardı.
Uzattığı eli sıktım. "Begüm." Yüzünde ufak da olsa bir değişim aradım. Sadece çok kısa bir süre için varla yok arası bir parıltı geçtiğini fark ettim. Acaba anladı mı diye dikkatlice baktım. Ama o parıltıdan eser yoktu şimdi.
"Memnun oldum, Begüm." diyerek sıktığım elini geri çekti. Hayır, anlamamıştı.
Ses tonu çok güzeldi. Zaten o attığı ses kaydından sonra da beğendiğimi söylemiştim ona. İyiki ben atmamışım diye derin bir nefes aldım.
"Ben de."
"Bora, Begüm sizin okulda bu sene. Eh arkadaşlık edersin herhalde ona." diyen Orkun abi Bora'nın omzunu sıvazladı.
"Bana emanet abi." Bora gülümseyerek Orkun abiye bakıyordu.
Hafif çıkmış kirli sakalı esmer yüzüne o kadar çok yakışmıştı ki... Hele ki gereğinden daha dolgun dudakları... Kendine gel Begüm.
Cansel, Orkun abiye bir şeyler söyledi ama ses yoğunluğu arttığı için hiçbir şey duyamadım. Orkun abi de Cansel'e başını sallayarak bana döndü. "Kuzen bir yarım saat dışardayım. Burada beni beklesen sorun olur mu?"
"Önemli bir şey mi var?" diye sordum sesimi yükselterek.
Bana gözlerini devirerek baktı. "Bir şey olsa kavga mı edeceksin sıska?"
Normalde hiç kavga etmemiştim. Ama hiç kavga etmemem bunu bilmediğim anlamına gelmiyordu.
Hiçbir şey demeden önüme gelen içecekten bir yudum aldım. Tadı ekşimiş peynir gibiydi. Ama yine de yüzümü ekşitmemeyi başarmıştım.
"İki gün sonra okul açılıyor." Bora'nın yanımda olduğunu çoktan unutmuş olacaktım ki o konuşunca oturduğum yerde sıçradım.
"Korkmana gerek yok. Hala buradayım." diyerek beni teselli etmeye çalıştı.
"Boşluğuma geldi herhalde." Kalbim korkudan deli gibi atarken Bora'nın kirli sakallarına ve dudaklarına bakmamak için kendimi zorladım.
"Kusura bakma. Ee nereden geldin anlatsana."
"Danimarka'dan." Bora'nın gözleri bu kez gereğinden fazla büyümüştü.
"On yedi yaşındasın değil mi?" Lanet olsun.
"Evet." Kafasından hesap yapıyor gibi görünüyordu.
"Aynı dönem öğrencileriyiz. Acaba hangi sınıfta olacaksın?" Sadece dönemi hesaplıyormuş demek ki.
"Sana şaşıracağın bir şey söyleyeyim." dedim hafif bir alayla. "Bunu ben de bilmiyorum."
Bana o an beni öldürecek gibi baktığına yemin edebilirdim. Ama bir anda bakışları yumuşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S.E.K.S (SEVGİNİN EBEDİYETİDİR KOŞULSUZ SEVMEK)
General Fiction"Ölmek istiyorum." dedim bencilce. "Ölmek istiyorum." Hıçkırıklarım boğazımdan yırtarcasına çıkıyordu. "Belki de başımı şu karşıdaki tren raylarına koyup bir trenin beni ezmesini bekleyebilirim." Üzerindeki ceketi çekiştirdi yine her zamanki gibi. "...