8. Bölüm 'İlk Gün Part III'

42 2 0
                                    

Tarih dersinden sonra derse girdim. Zilin çalmasıyla Bora sınıfa damlamıştı.

"Nasıldı ilk dersler?" Hemen önümdeki boş sıraya oturmuş, dirseklerini benim masama dayamıştı.

"Güzeldi."

"Sevindim. Hadi kalk kantine gidelim, bir şeyler yiyelim. Açlıktan ölmek üzereyim."

Uzun merdivenlerden inerek en alt kata ulaştık. Burası oldukça havadar ve genişti. Duvarlarda birçok kişinin fotoğrafı vardı. Biraz yaklaşınca okulun bir futbol takımının olduğunu fark ettim. Görünüşe göre çoğu maçı kazanmışlardı.

"Ne yemek istersin?" Bora da yanıma gelmiş, benimle birlikte fotoğraflara bakıyordu.

"Aç değilim, bir kola içsem fena olmaz."

"Ben kolanı alana kadar sen de bahçeye çık, bir yer bul da oturalım."

Başımı sallayarak dediğini yaptım. Bahçeye çıktığımda kantinden daha geniş bir alanla karşı karşıya geldim. Burası okulun bahçesinden ayrılıyordu. Çevresi ahşap çitlerle kapatılmıştı. Aynı şekilde ahşap masalar da vardı.

Köşede bir masa bulup oturdum. Ve her zaman yaptığım gibi çevreyi izlemeye başladım. Birbirleriye kahkaha atarak konuşanlardan tut, hiçbir şey yapmadan telefonla ilgilen bir sürü öğrenci vardı.

Aklıma birden telefonum geldi. Dünden beri internete girmemiştim. Sınıfa çıkıp telefonumu alıp almamak konusunda kararsız kaldım. En sonunda çelişkilerime son verip oturduğum yerden kalkıp sınıfa çıktım.

Sınıf boştu ve bu benim işime gelmişti. Buraya geleli her ne kadar yarım gün kadar olsa da hiç arkadaş edinmemiştim. İstediğin de bu değil miydi diye geçirdim içimden.

Telefonumu alıp sınıftan çıkacakken sınıfın kapısı açıldı. Başka işi yokmuş gibi sabahtan beri beni gözetleyen sarışındı gelen.

Ondan tarafa bakmadan kapıyı açmaya yeltendim. Ama bir el benden önce davranıp kapının kolunu tuttu.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" Sinir ve şaşkınlık arasında ona dönmüş, mavi gözlerine bakıyordum.

"Sakin ol." dedi hafif kalın sesiyle. "Sadece bir şey sormak istiyorum."

Sor hadi der gibi tek kaşımı kaldırarak ona bakmaya devam ettim.

"Dün Cepa'da mıydın?"

Cepa da neresiydi? "Nerede miydim?"

"Cepa." Hala benden gelecek cevabı bekliyordu.

"Oranın neresi olduğunu bilmiyorum."

"Ah tabii ya." dedi eliyle alnına vurarak. "Sen buraları bilmiyorsun ki."

"Yani?" diye sordum sabırsızca.

"Avm'den bahsediyorum. Cepa Avm."

"Nerede olduğum seni neden ilgilendirsin?" Lanet olsun ben nereden bileyim hangi Avm olduğunu!

"Bİrine çok benziyorsun. Kötü bir niyetim yok inan bana."

Konuşmasına ve bakışlarına bakılırsa doğruyu söylüyordu. "Bir Avm'deydim ama adı neydi bilmiyorum."

Sevinçle "Ben biliyorum işte ya. Kesinlikle Cepa! teşekkürler. Bu arada ben Ahmet." dedi.

Daha ne olduğunu bile sormadan hala tutmakta olduğu kapı kolunu aşağı indirip sınıftan çıktı. Neden bütün dengesizler beni buluyordu Tanrım?

Telefonumla internette gezerken bir taraftan da kantine iniyordum. Bahçeye çıktığımda son kontrolleri tamamlayıp telefonu şortumun cebine attım. Geldiğimi gören Bora ayağa kalktı. "Neredesin Begüm? Ulan bir şey oldu sandım."

"Telefonumu almaya gitmiştim."

"Kızım korkutma insanı sen bana emanetsin." dedi gülerek. Ben de güldüm, masadaki koladan da bir yudum aldım.

"Kolamı açmışsın ama hiç sevmem." dedim hala gülerek.

"Yanmışım kızım. Kendime tost aldıktan sonra kola almayı unutmuşum. Açıkçası gitmeye de üşendim, çok sıcak."

Küçük bir kahkaha attım. "Afiyet olsun o zaman."

Ders zili çalıncaya kadar Bora'yla biraz daha sohbet ettik. Bana zaten bildiğim Nilüfer'i anlatmaya başladı. Aynı şeyleri duymaktan hiç hoşlanmazdım ama Bora'ya elbette ki bunu söyleyemedim.

Sınıfa girip yerime geçecekken orada birinin oturduğunu fark ettim. Kumral bir çocuk başını sıranın üzerine koymuştu. Dışarıdan bakan birisi onun uyuduğunu düşünebilirdi ama ben düzensiz nefes alış verişinden buraya daha yeni geldiğini anlamıştım.

"Kalkar mısın, oturmak istiyorum." Konuşmamın bir etkisi olmamıştı.

"Sana diyorum." diye üsteledim. Hala cevap yoktu. Hafifçe omzunu silkelemek için kolumu uzattım. Dokunduğum an irkilip başını kaldırdı.

Bu çocuğu nereden tanıyordum ben? Hiç yabancı gelmemişti. Dağınık kumral saçlar, küçük mavi gözler. Lanet olsun! Dün yemek sırasında çarpıştığım çocuktu bu. Burada ne işi vardı? Benim oturduğum sırada?

"Bir şey mi dedin?" Ve evet! Aynı ses.

"Kalk oradan, oturmak istiyorum." diyerek oturduğu yeri işaret ettim.

Ne dediğimi anlamamış gibi önce işaret ettiğim yere sonra bana baktı. "Nereye oturmak istiyorsun anlamadım."

"Oraya!" dedim sinirlenerek. Parmağım hala orayı işaret ediyordu.

"Bunu sinirlenip yapanı da ilk defa görüyorum." diyerek daha rahat bir pozizyonda oturmaya başladı. Sırtını iyice geriye vermiş, bacaklarını biraz daha açmıştı.

Bu kez de ben ona ne dediğini anlamamış bir halde bakmaya başladım. "Gel güzelim, otursana." dedi kucağını işaret ederek.

Başımdan aşağı tonlarca sıcak su dökülüyor gibi hissettim. Ne dediğini bu kadar geç anlamış olmam beni çıldırtmıştı. "Sana oradan kalk diyorum!" sesim tıslar gibi çıkıyordu.

"Sakin olalım beyler bayanlar." Sesin sahibine bakmak için döndüm. Ahmet'ti. "Neyi paylaşamıyorsunuz?"

Çocuk gibi hareketler yapmak bu okulda herkeste var mıydı acaba? Birisi yasaklardan korkuyor, birisi saçma sapan şeyler söylüyor, birisi de neyi paylaşamıyorsunuz diye soruyordu.

Derin bir iç çektim. "Hemen yerimden kalk."

"Kızma prenses. Kalkıyorum." dedi dağınık saç.

O kadar yavaş hareket ediyordu ki sağ ayağımla yere vurarak ritim tutturmuştum bile. Sonunda kalkmayı başardığında sıraya oturmak için bir adım attım. Birden kolumu tuttu. Bir şey söylememe fırsat vermeden kulağıma eğildi. "Sana bir yemek borcum var. Bugün okul çıkışı dün çarpıştığımız yerde ol." Bunları söyledikten sonra hızlı adımlarla sınıftan çıktı.

Bugünkü çocukla dün karşılaştığım çocukla arasında dağlar kadar fark vardı.Bir günde olan bir değişim olamazdı bu.

"Kızım otursana yerine." Tanımadığım bir adam sınıfa girmiş -sanırım öğretmendi- bana bakıyordu. Başımı sallayıp yerime otururken bütün sınıfın bana korkan gözlerle baktığını da görmezden gelememiştim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

S.E.K.S (SEVGİNİN EBEDİYETİDİR KOŞULSUZ SEVMEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin