1. Bölüm ACI

295 27 11
                                    

Cılız ve güçsüz bedenime her darbesinde hissettiğim acı yanlızlık beni bu karanlık odayla bütünleştiriyor.Bedenime işlenen o yaraların sebebinin benim her saniye her dakika pişman olduğum,yanlızlık ve acıyı bana tattıran o hatam.Bu hatam yüzünden ne zaman ona itaat etmezsem, beni o karanlık,sessiz ve ürkütücü odaya götürür,o sıcacık yanmış uzun demiri gittikçe daha da bastırarak yara kabuklarımda gezdirir.
Her seferinde yaralarımdan akan o sıcacık sıvı ile mücadelem...

Yaralarıma bastırdığı demiri temizleyerek beni odayla baş başa bırakmak için kapıya yönelir.Kapıyı yavaşca çekip üzerime kilitler.Odayla baş başa kaldığımda duvara sırtımı dayayıp ayaklarımı içime çektim. Yanlızdım,korkuyordum
Hıçkırıkla karışık ağlıyor
"Anne gel lütfen." diye sayıklıyordum.
Babam ben küçük yaştayken vefat etmiş annem de Vedat denen adamla evlenmişti.
İlk başlarda adamı sevmiştim. Annemi seviyordu ve bana hediyeler alıyor benimle ilgileniyordu.
Taki annem vefat edene kadar. Vedat Bey annemin ölümüyle çok sarsılmıştı ve her seferinde beni suçluyor bana işkenceler yapıyordu.
O sessiz o korkunç odaya beni kilitler 'Yaptığın hatanın cezasını çek' derdi.
Ne kadar da özür dilesem nafile çünkü benim yaptığım hatalara değil arabada onun dikkatini dağıtıp kaza yapmamıza neden olduğum için...
Vedat Bey ve ben küçük yaralarla kurtulurken annem beyin kanaması yüzünden vefat etti.
Vedat Bey o zamandan beri her küçük yanlışımda beni bu karanlık odada döver beni odayla baş başa bırakır bazen iki veya üç gün o odaya kilitlenirdim...
Kendimden ve her şeyimden nefret ediyorum. Kendimi sevmiyorum. O gün annemi ben öldürdüm... Belki de yaşamayı hak etmediğim için böyle yalnız, böyle çaresiz ve böyle iğrenç bir hayat yaşıyorum.

Sadece ben ve bu oda...
Bana kucak açan sadece bu oda..
Sığınacagım tek yer bu oda...
Korktuğum,düşündüğüm,pişmanlık duyduğum yer bu oda.
Yalnızlık en korkunç şey...

Yalnızlığıma ağlarken o kadar çok ağlamıştımki artık gözümden yaş gelmiyor sadece hıçkırıklarla sabah olmasını diliyordum.Yavaşca kendimi uykunun kollarına attım...
Sabah yaraların verdiği acıyla inleyerek uyandım. Uyandığımda önümde küçük bir tepsi,tepside de birkaç zeytinle doğranmış domates bir tabakta,tabağın yanında ise yarım doğranmış ekmekler...Tepsinin yanında okul kıyafetlerim katlı bir şekilde duruyordu.
Tabaktakileri hızla bitirdikten sonra okul kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve hızla kapıya doğru yöneldim.Kapıyı yavaşça açarak sessiz ve korkunç odayı terk etmek üzeri kapıyı kapattım.
Uzun koridor da yavaşca ilerlerken hizmetli Ayşe hanımın sesiyle ürperdim
"Hanım kızım." ses arkamdan geliyordu.Arkamı döndüğümde bir iki adım uzaklık mesafesinde elinde sırt çantamla gülümseyerek bana bakan Ayşe abla "Vedat Bey az önce çıktı kızım."dedi ve çantamı bana uzattı.Başımı aşağı yukarı sallayarak uzattığı çantamı aldım.Çantamı sırtıma hızla geçirip kapıya doğru yürüdüm. Dışarı çıktığımda arabaya doğru yöneldim Ali Abi arabaya yaslanmış başı yerde elleriyle oynuyordu"Bir sorun mu var Ali abi." dedim sevecen bir sesle
Ali Abi kafasını kaldırmadan "Şey,Vedat beyden bugün okula yürüyerek gitmen için emir aldım,Ama istersen... " sözünü tamamlamasına izin vermeden başımı aşağı yukarı salladım ve "Gerek yok." dedim ve gülümsedim...
Okul evimizden biraz uzaktaydı ve okula yürüyerek gittiğim için ders zili çalmış ögrenciler çoktan sınıflarına girmişti.
Sınıfa girmekte tereddüt etsem de bu düşüncemden vazgeçerek sınıfa girdim.Sınıfa girdiğim sırada bütün ögrenciler bana bakıp aralarında kıkırdaşmaya başladı. Ögretmen "Esila yerine geç kızım." dedi ve tahtada yazanları anlatmaya devam etti. Hira'nın yanına yavaş.a geçtim. "Günaydın Esila" dedi ve güldü
"Günaydın Hira" dedim ve bende gülümsedim pek içten olmasa da. Hira tatlı bir kızdı saçları doğal sarı değildi ancak ela gözleriyle çok ihtişamlı ve güzel bir kızdı... Bana sınıfta iyi davranan tek kız diyebilirim.
Kitaplarımı çıkarmak için arkamı döndüğümde yan sıradaki yeni çocuk beni baştan aşağı süzerken bileğime o kadar dikkatli baktı ki bileğime bakma gereği duydum.Bileğimde o yara izi kabuk bağlamış iğrenç bir görüntü sergiliyordu.Ani bir hareketle gömleğimi çekerek yarayı kapatmaya çalıştım ve
"Neye bakıyorsun sen?" diye çıkıştım.Çocuk gülerek hiç bir şey anlamında kafasını her iki yana salladı ve yanında ki arkadaşına dönerek bir şeyler fısıldadı.Yanındaki arkadaşı da bileğime bakarak bir şeyler anlatmaya başladı pek iyi duymasam da bir şeyler anlayabiliyordum."O kız bir keresinde kendini öldürmeye çalışmış öyle diyorlar.Sanırım kendine zarar verip üvey babasının yaptığı söylüyormuş halbuki üvey babası şu Türkeye'deki ünlü cerrahlardan Vedat Akın'mış.O kadar yardım sever bir adam ki bizim kurumlarımıza ve şirketimize hep bağış yapıyor. Adam cerrah ama bir çok kitap yazmış ve holding sahibi..." dediğinde sinirle nefes aldım. Aptal çocuk Vedat Bey'e yaptığı övgüler mide bulandırıcıydı.
Ders boyunca ne Vedat beyi ne de o karanlık odayı düşündüm biraz zor oldu ama en çokta yaraların verdiği acıya dayanmak...
Sonunda zil çaldı herkes bağırarak öğretmeni hiç sayarak hayvan gibi masalarının üzerinden atlayarak sınıfı terk etti.Sınıfta ben Hira ve yeni gelen şu salak çocuk vardı...
Aniden içeri giren çocuk telaşla "Lan Bora koş." dedi endişeli bir tavırla.Yeni gelen çocuk "Noldu?" diye yarım ağız gülerek konuştu. İçeri gelen çocuk Bora'nın kolundan çekiştirerek
"Hadi Bora hadisene hızlı ol. "
Bora'n batsın salak çocuk...
"Noldu söylesene!" dedi Bora sinirlendiği sesinden belliydi.
"Abin aşağıda hemen inelim yoksa delirecek." dedi ürkek bir sesle "Tamam" dedi bora onaylayarak çantasını hızla toplayarak sınıfı terk etti.Hira ve ben şaşkınca birbirimize bakıyor,ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk ki Kumsal aniden sıraya oturdu"Ne diye etrafa mal mal bakıyorsunuz?" diye sordu biz Hira'yla aynı anda "Hiç." dedik ve gülümsedik.
Kumsal anlamayan bakışlarla bir bize bakıyor bir de sınıfa...
Ders zili çaldığın da kumsal kendi sınıfına gitmek için sınıftan ayrılmıştı.Yeni gelen çocuk sırasında yoktu abisiyle mi gitti acaba?Of Esila sanane ki aptalın teki işte...
Son 3 ders uyumuştum ve son ders bitmeden Hira beni uyandırmıştı.Çantamı toplarken "Esila." dedi Hira kesin bir şey isteyecekti yine "Efendim?" dedim sabır dilercesine.
"Bugün bize gelsene biraz dertleşiriz." dedi sesini tatlı çıkartmaya çalıştığı yeterince belliydi "Hayır! Telefon denen bir şey var,hem ders çalışacağım bugün." dedim.
"Sen ders çalışmazsın ki Esila. " dedi şaşkınlığını saklamayarak.
Evet ders çalışmam ama ona Vedat Bey'i anlatamazdım.Yalan üretmelisin Esila hadi...
"Sınavlar yaklaşıyor bir sefer de ders çalışıp sınava girmeyi düşünüyorum arada nasıl bir fark olacak merak ediyorum kusura bakma Hira başka zaman." dedim ve gülümsedim
"Önemli değil ama söz ver bir daha beni asmak yok." dedi ve güldü "Söz." dedim ve beraber gülmeye başladık.Zil çaldığında çantamı alarak
"Görüşürüz Hira."dedim ve yanağını öperek sarıldım.

Eve vardığımda korkuyla kapının sağ üst köşesindeki zile uzanırken ya gene o karanlık odada dövülürsem ya yine beni suçlar hakaretler ederse. Düşüncelere daldıktan bir süre sonra kapı açıldı ve Vedat Bey elinde içkisiyle "Bizde sizi bekliyorduk Küçük Hanım!" dedi ve güldü içeri geçmem için işaret ettiğinde yavaş ve korkak adımlarla içeri girdim.
Vedat Bey arkasından kapıyı sertçe kapatıp bana döndü ve kahkaha atmaya başladı.Yine içmişti ve sanırım kötü bir şey olmuştu.Kahkahasını sonlandırdı ve kesici ve korkunç bakışlarıyla üzerime yürümeye başladı "Bugün işlerim rast gitmedi güzelim!" dedi ve saçlarımı okşamaya başladı geriye doğru yavaş yavaş ilerlerken beni sertçe itti ve duvara yapıştım canım yanmıştı ama bu daha başlangıçtı....

Karanlıktaki GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin