Ve nefret... Diğer duyguların aksine o kadar kuvvetlidirki susmak bile fayda etmez. İçinde, sizi, yiyip bitiren, harekete geçmenizi söyleyen altıncı his gibidir. Bazıları o hissi, çığlık çığlığa bağıran o sesi bastırırken, bazıları yenik düşer. İşte o zaman, sizi ele geçirdiği zaman kendinizden korkacak kadar değişirsiniz. Kimseye acımaz, olabildiğince zarar vermek istersiniz her defasında. Sizi bırakacağı zamanı mı soruyorsunuz ? O sesi bastırmayı başarıp gerçekleri hissettiğiniz zaman çıkışa ulaşırsınız.
Gözlerimi tekrardan kapıya çevirdiğimde yine kapalıydı. Karşımdaki kadının naptığını anlamaya çalışıyordum. Beni bu odaya kapatmış ne kadar güçsüz olduğumdan bahsedip çıkıp gitmişti. Gerçekten çözümleyemediğim çok şey vardı mesela hastaneye gittiğimiz gece...
Bir hafta önce
Gerçekten hazır mısın ? Oysa hastaneden çıkalı iki ay oluyor. Hastanede tedavi gördüğün odaya bak.
Bulut'la bakıştıktan sonra şimdi mi sabah mı gitmemiz konusunda ufak bir tartışma yaşamıştık. Gece oraya girmemiz yanlıştı biliyordum. Ama benim için orada ne olduğunuda tabiki merak ediyordum. Sonuç olarak hastanenin önünde durmuş içeri nasıl gireceğimizi düşünüyordum.
"Acil bölümü açık. Nöbetçi doktor, hemşire falan vardır. Buldum! "
Bulut bana şaşkınca bakarken bileğinden tutup çekiştirdim. İlk katta pek fazla kimse yoktu. İkinci kata yaklaşırken ayak sesleri duymamla rastgele bir odaya daldık.
" Burası ammada soğukmuş ha."
"Hıı."
"Güya özel hastane boşta olsa insan ısıtır azıcık tamam yaz ayındayız da olmuyor böyle bizim gibi kaç kişi bu odaya girmiştir kim bilir. "
" Hastane gizli alan yeri değil Çağlaycığım. "
" Olabilir filmlerde hep öyle olmuyor mu ?"
"Biz gerçek hayattayız yalnız. "
" Üff çok biliyorsun ışık falan yok mu burda ya. "
Odayı keşfetmek adına dolaşırken büyük ihtimalle sedyeye çarptım. Ayağımla seke seke duvara çarparken ışığı da bulmuş oldum. Çarpmamla ışık açıldı çünkü.
" Ya ben senle niye geldim ki kızım iki dakika dursan yerinde ölürsün sanki. "
" Sus. Benim suçum mu ortaya koymuşlar sedyeyi hem fena mı ışığı buldum. "
Zekice sırıtırken Bulut'ta bana tuhafça bakmaya devam ediyordu.
" Işığı ben yaktım bak burda, kapının hemen yanında. "
" Bulut... Çıkalım mı artık geçen gitmiştir hadi. "
Söylene söylene kapıyı açıp kafamı uzattım yavaşça, koridordan kimse geçmeyince Bulut'u tuttuğum gibi çekiştirerek çıktık odadan.
" Bir şey diyeceğim ben kaçıncı katta kalıyordum acaba ? "
" Bende sana uymuş gidiyorum, 4.katta 120 numaralı odaydı sanırım. "
" Bulut ya salak mısın ? Asansöre binsek ya hep ben düşünücem zaten. "
" Salak mı dedin sen bana ? "
Asansörün düğmesine basarken başımı evet anlamında sallıyordum. Kapısı açılınca içinin boş olmasına şükrederek girecekken Bulut kolumdan tuttuğu gibi asansörün içine attı. Kapı kapanırken asansörün duvarıyla arasında kalmış bir şekilde gözlerim kocaman ona bakıyordum.