8- Geçmişe Dair

33 1 0
                                    


"Ne yapıyorsun sen! "

diyerek arkamdan sarılan Adayla irkildim. Baş parmağımı damağıma bastırıp Ada'nın ahtapot misali sarmaladığı bedenimi ondan ayırdım.

" Ödümü patlattın manyak "

" Amacım da korkutmaktı zaten "

" Omocono sıçayım "

" Cıks cıks çok ayıp "

Adayla ikimiz karşılıklı kahvaltı masasına oturduk. Deniz de saçlarını kurulayıp Ada'nın yanına yerleşti.

" Çok güzel gözüküyor herşey "

" Biliyorum canlarım sofrayı ben kurdum siz toplarsınız artık... Ah teşekküre gerek yok "

Elimi kalbime götürüp başımı salladım ve ağzıma bir zeytin atarak mütüş kahvaltımıza başlamış olduk. Ben başlayınca diğerleride başlıyordu çünkü.

" Çağlay şirkete uğraman gerek malum ikinci vasis sensin"

" Tamam bende teyzemin yanına uğrayacaktım neler yaptı acaba şirkette"

" Sizin şirketin şu an ki hisseleri kimde Çağlay ? " çayını yudumlamakta olan Denize baktım.

Sanırım bikaç dakika sessiz kalmıştım Ada nın dürtmesiyle ona baktım.

" Çağlay kızım iyi misin ? "

Kızım... Annem... Hisseler...

-FLASH -

" Çağlay kahvaltı hazır "

" Ablaa annem kahvaltıya çağırıyor napıcaz ? "

Elindeki kırık vazoyu gösterip telaşla bana döndü.

" Bişey yapmayacağız suçu ben üstleneceğim tamam mı ? "

" Olmaz abla sana ceza verecekler yoksa "

" Bak Çağatay suçu ben üstleneceğim sesini çıkartıp ben yaptım dersen küserim "

" Peki yeterki küsme " diyerek yanağımdan öptü.

Beraber aşağı indik. Elimdeki kırık vazoyu anneme gösterip " Şey anne oyun oynarken top vazoya geldi ve kırıldı topuda ben attım "

Annem gazete okuyan babama bakıp " Geleceğin şirket sahiplerini görüyorsun dimi" dedi ve bize dönüp devam etti.

"Çağlay kızım sen iyi misin bişey oldu mu ? "

Hayır anlamında başımı sağa sola sallayıp vazoyu yere bıraktım. Annem bize sarılıp gözlerimize baktı.

" Peki kardeşinin suçunu üstlenmen büyük cesaret ve bana yalan söylediniz cezanız belli kahvaltınızı yapıp odanıza çıkın "

** ****

Odamda kitap okurken Çağatay odalarımızı birleştiren kapıdan içeri girdi ve kitledi.

" Abla kapını kitle hemen " diyerek endişeyle yanıma oturdu.

" Noldu Çağatay annemler gitti mi ? "

" Gittiler ama-"

O sırada aşağıdan sesler geldi "Çocuklar nerede !"
Şokla kapıya baktım. Annemle babamın geçen akşam odada sessizce konuştukları geldi aklıma.

"Çocuklar tehlikede olabilir Hakan önlem almalıyız "
" Hisselerden vazgeçmemi istiyorlar haklısın, tehdit için çocuklarımızı kullanacaklardır. "

Hemen yataktan kalkıp çekmecemi açtım.
Annem acil bir durumda çekmecedeki kasadan para alabileceğimi söylemişti. Buda acil bir durumdu değil mi ?

"Çağatay kaç beni merak etme al şu parayı taksiye bin ve kaç anladın mı "

" Sen.. "

" Çağatay sana merak etme kaç dedim " diyerek Çatı katının merdivenlerini açtım.

Son kez kardeşime sarılıp gidişini izledim.
Bişey olacaksa o kurtulmalıydı en azından.
Çağatay merdivenleri çıkınca kapıları kapatıp kilitledim.
Ne yapacağımı kestiremiyordum. Çağatayla gidebilirdim belki ama artık çok geçti.
Ayak sesleri yaklaşıyordu. Hızlıca yatağın altına girip bekledim.

O sırada odamın kapısı kırıldı.

-GÜNÜMÜZ -

" Çağlay! Deniz bir şey yap! "

Telaşla beni hafifçe tokatlayan Ada'ya baktım. Bişeyler söylemeye çalıştım ama boğazım kurumuştu.
Deniz hemen su uzattı titreyen ellerimle içip ikisine baktım.

Konuşamıyordum dilim tutulmuştu.
9 yıldan sonra ilk defa bu kadar ayrıntılı hatırlamıştım. Korkuyordum.
Şiddetli bir baş dönmesi başladı. Midem çorba gibiydi sanki kaynıyordu. Kulaklarım duymamaya başlıyordu. Algılarım kapanıyordu. Ve işte o tanıdık his yine geldi. Gözlerim kapanıyordu.

Sandalyeden düştüğümü hissettim. Biri başımı tutuyordu.

"Gözlerini açık tut... ÇAĞLAY ! "

Sesler çok boğuk geliyordu vücudum elimde olmadan hareket ediyordu.
Gözlerimi kapatmamak için savaş veriyordum. Ama kapandılar. Bilincim açıktı hissediyordum.

Bir anda gelen çok şiddetli korkuyla gözlerimi tüm gücümle açtım. Boğazım kupkuru olmasına rağmen konuşacaktım. Tekrar unutabilirdim.

"Ada... "

Devamını getirmek için nefes aldım. Kahretsin ölüyordum. Sanki bir el boğazımı sıkıyordu.

" Burdayım söyle Çağlay "

" Ça-çağatay o-ona para verdim.. Odamın.. G-gizli.. Öhhö... "

Durdum. Gözlerim kayıyordu. Anlatacaktım. Mecburdum. Yapabilirdim.
" Merdiven var.. O-orayı a-aç-açıp k-k-kaçmmassınnı söyledim... "

" Tamam canım... yorma kendini"

Başımı iki yana salladım.

"Hayır Ada... Şirketin ra-rakibi y-ya da oortağı ola-"

Gözlerim kapandı. Konuşamadım. Hareket edemedim. Sadece siren seslerini çok uzaklardan duyuyordum.
Birden sesler kesildi. Kafamı tutamadım kendimi bıraktım karanlığa.

-ADA-

Başı dizlerimin üstünde duran Çağlay'ın bedenine baktım.
Şok olmuş bir şekilde yaşlı gözlerle Deniz'e baktım. O ise elini Çağlay 'ın boynuna götürmüş yaşayıp yaşamadığını kontrol ediyordu.
Bu düşünceyle çıldıracak gibi oldum. Resmen gözümün önünde bayılmıştı.
Bildiğim kadarıyla bu ilk defa olan bişeydi. Ambulansın acı siren sesi içimi yakıyordu. Ona bir şey olursa dayamazdım. O benim kız kardeşimdi. Kardeşimi kaybedemezdim.
Saçlarıyla oynamam hoşuna giderdi. Ona anneannesini hatırlatırdı. Saçlarıyla oynamaya başladım. Bir tutam saçını kulağının arkasına atarken elime bir sıvı geldi.

Gözlerim kocaman elime baktım. Kırmızı.. Kan..

Elim ayağım tutmaz oldu. Kendimden geçtim sanki. Bunun tek anlamı olabilirdi. Beyin kanaması...

İçeri giren ambulans ekibine endişeyle bağırdım.

"Kurtarın onu ! Ölmeyecek! Ölemez! Çağlay! Acele edin lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen... "

Kendimi durduramıyordum. Ambulans ekibi Çağlay'ı sedyeye koyarken onların işlerine karışıp daha özenli davranmalarını istiyordum.
Ambulansa bende binmek isteyip zorluk çıkardığımda benide alıp sakinleştirici iğne yaptılar.
Meleğim gibi uykuya dalıyordum yavaş yavaş. Bedenim uyuşmuştu. Çağlay'a bakarken göz kapaklarım görüntümü kesti bir daha da açamadım.



BAŞ ROLÜM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin