PEMBELİ AĞACIN SIRRI-2

21 1 0
                                    

- Hayır duymuyorum Sedef
- Ama ben korkuyorum...
- Sedef şşşt... Bir ses geliyor gal...
Birden üzerine bir kurt atladı. Sedef çığlık atarak yere düştü. Fatih dikkatini toplayıp cebinden bıçağı çıkarttı. Ama kurt onu ısırmıyordu. Yalıyordu. Gözlerini avuşturup baktığında bu... Bu Karaslandı. Sımsıkı sarıldı ona. Ve tasmasındaki pembe taşı fark etti. Sedef hala şoktaydı. Karaslan'ı böyle görmeye alışkın değildi. Bacağında bir sargı vardı. Fatih bacağındaki yaraya dokunmak isteyince Karaslan kendini çekti. Karaslanı görmek uluma seslerini açıklıyordu.
Açıkçası bu içini biraz rahatlattı. Yere düşmesiyle yarası tekrardan yanmaya başlamıştı. Ama biraz acı çekmesi umurunda değildi. Ayağa kalktı. Ağacın yanında gözlemlere başladı. Ağaçta bir harf kazılıydı. ''S'' bu babasının adının baş harfiydi. Salih... Bu olayla gerçekten bir alakası olabilir miydi? Bilmiyordu. Birden Karaslan havlamaya başladı. Susmuyordu. Paçasından tutup bir yere sürüklemeye çalışıyordu. Tamam geliyoruz deyince Fatih'in paçasını bıraktı ve yürümeye başladı. Fatih ve Sedef'de peşinden. Gittikleri yol baya tanıdık gelmişti. Bir müddet daha yürüdükten sonra Fatih geldikleri yol olduğunu anladı. Ama neden Karaslan onları o eve getiriyordu. Sedef de anılara dalmıştı. Fatih'in annesinin gülüşünü, kendi evlerini, kendi ailesini aklından geçiriyordu. Korkularından zihninde daha yeni şimşekler çaktı. Annesi ve Babasını defalarca aklına getirmişti. Ama düşünmeye bile fırsat bulamamıştı. Dehşet anılarından sonra kendisine bu soruyu sormakta zorlanıyordu. Ya benim de ailem ölmüşse? Kafasını sağa sola sallayarak kendini sorulardan kurtardı. Sedef de Karaslan'ın o önceden kaldıkları eve getirdiğini anladı. içinden '' Umarım bu sefer karşılama daha güzel olur''. Eve girdiklerinde holdeki bazı eşyaların yerlerinin değiştiğini fark edebiliyorlardı. Bu biraz ürkütücüydü. Yalnız olmadıklarını bilmek hem iyi hem de kötü bir şeydi. Çünkü hiç dostça bir karşılama yapmamışlardı. O anda çok yoğun bir rüzgar esti. Holden içeri giren rüzgar, bir kaç eşyayı düşürmüş yerde duran tabloyu ise ileriye sürüklemişti. Bir kez daha birinin daha yaşıyor olma ihtimali suya düşmüştü. Etrafa göz gezdirip, kokuyu aldırmadan mutfağa doğru ilerlediler. Karaslan bütün odaları dolaşıyor. Bir şey arıyor gibiydi. Günlerdir bir şey yemiyorlardı. Sedef mutfağa geçti. Fatih de tekrar kanepeye uzandı. Yarası baloncuk yapmış ve çok yanıyordu. Acısını aldırmadan kendini uyumaya zorladı. Sedef evde bir iki yemek konservesini bulup heyecanla Fatih'in yanına geliyordu. Fatih'i görünce duraksadı. Merhemi Fatih'in çantasına koymuştu. Merhemi çıkartıp sürdü. Biraz daha sırtı rahatlayan Fatih zar zor ''Teşekkür ederim'' diyebildi. Karaslan bütün odaları dolaştıktan sonra Fatih'in yanına geldi. Umutsuzca kendini yere bıraktı. Sedef en azından çalışan bir ocak bulmuştu. Yumurta, peynir, zeytin, tavuk... Buzdolabı çalışmadığı için çabuk bozulacak besinleri harcamak istedi. Tavuğu parçalayıp güzelce yağda kızarttı. Yanına biraz peynir,zeytin ve salam. Güzelce sofrasını oluşturmuştu. Yemek yapmak Sedef için bir zevkti. Onu bu dünyadan bir nebze bile olsa kurtarmıştı. 

   Karaslan havlamaya başladı. Karaslanın havlaması artınca Sedef:
- Fatih Karaslanın nes...

Bir kaç el silah sesi duyuldu. Fatih bağırıyordu....

kontoryum'un sırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin