Fatih gördüğü manzara karşısında şok aldı. Gözlerini o insana benzeyen ama olmayan varlıklardan ayıramıyordu. Kolunda, bacağında, kafasında mermi izleri vardı. Vücudu siyaha dönmüştü. Dişlerinin yarısı yoktu ve mavi renkteydi. Saçları da yoktu. Vücudundaki damarlar çok belirgindi. Bu da çok fazla çalışan kasların belirtisiydi. Ölü olduklarından emin olmak için ayağı ile başına dokundu hareket etmeyince rahatladı. Mutfağa dönüyordu. İçeri girdiğinde silah masada Bilge ve Sedef kırk yıllık dost gibi gülüşüyorlardı. Bütün bu olanlara anlam veremeyip az önce bir canavar gördüm 3-4 gün önce bomba patladı. Ama bu kızlar yine de gülüyor... Fatih sofraya bir göz gezdirdi. Alkol falan da görmedi. Ama onları ne yazık ki muhabbetlerinden koparmak zorundaydı
-Muhabbetinizi bölmek istemezdim ama hanımlar... İki oda ötemizde yatan o şeylerden dışarı varsa eğer hani gece vakti bir sıkıntı olur falan? Bu konulardan da konuşsak?
Bilge: tuzak kuralım
-Nasıl bir şey yapacağız? Önceki dahiyane fikrin gibi olacaksa hiç gerek yok...
Sedef:Katılıyorum...
Bilge: Sizin bir öneriniz var mı silahımı benden çalan bey...
Fatih: Şimdilik nöbet tutacağız. Yani ben tutacağım herhangi bir şey olursa silah bende. Kusuruma bakmayın güzel hanımefendi ama bizi öldürmeni istemeyiz...
Fatih silahı da yanına alıp Kızlar girişteki hazırladıkları yataklarda uyuyana kadar bekledi. Sedef'in yanına gitti. Onu öptü ve uyanmadan yanından uzaklaştı. Pencerenin önüne geldiğinde Karaslan da onun yanına geldi. Onu başından okşayıp gecenin derinliğinde gözleri dışarı izlerken saatler su gibi akıp geçti. Sedef uyandı. Kalkıp bir Fatih'in yanına geldi. Saçlarından okşadı ve bir öpücük kondurdu. Dün akşam beni öptüğünü biliyorum dedi. Ben de aynı şekilde seni öpüyorum ödeştik... Fatih beyninden vurulmuşa döndü. Ne olduğunu bile soramadan Sedef Mutfağa geçti. Sedef güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Daha bozulmamıştı hiç bir şey. Ama yakın zamanda bozulacaktı. Yemekte kimse konuşmadı. Sedef de Fatih de Sedef'in ailesini düşünüyordu. İkisi de bu gün ailesine gitmek istediğini sormak için doğru bir zaman kolluyordu.
Bilge: Ben bu gün kontoryum toplayacağım. Siz de nereye gitmek istiyorsunuz gidin. Ama bana silahımı geri verin. Merak etmeyin sizi vuracak değilim. Ayrıca size bıçaklarımı vereceğim. Gördüğüm kadarıyla yeteneklisin silahsız da kendini koruyabileceğine inanıyorum. Ama ben tatlı ve zararsız bir kızım.
Fatih: Silahla pek zararsız gözükmüyordun. Neyse al bakalım biz de zaten çıkıyorduk.
Bilge bıçaklarını da verdikten sonra evden dışarı çıktı. Sedef ben diye söze başladı. Fatih zaten oraya gidiyoruz umarım onlar da yaşıyorlardır dedi. Yola koyuldular. Karaslan da Fatihlerle geldi. Etraftaki sis her geçen gün seyreliyordu. Ne kadar daha güneşi göremeseler de artık en azından varlığından şüphe duymuyorlardı. Uzunca geçen zaman içinde sonunda evlerine vardılar. Kapı kilitliydi. Sedef anahtarı çıkartıp anahtar deliğine koydu çevirdi. Kapı usulca gıcırdayarak açıldı. İçeri doğru ilerleyen Fatih ''Kimse yok mu!'' diye bağırdı. İçeriden tek tük sesler gelmeye başladı. Sedef Anne! Baba! diye bağırarak onların odalarına doğru koştu. Fatih de peşinden. Ama sesler yaklaştıkça iniltilere dönüşüyordu. Sedef korkmaya başladı ve geri çekildi. Fatih kafasını salladı. Yatak odasının kapısını açtı...