Kapıyı açtığı an Fatih'in üzerine biri atladı. Karaslan havlamaya başladı. Canavar Fatihin boğazına sarıldı. Fatih çenesine bir yumruk attı. Bilgenin verdiği bıçağı savurup kafasını kesti. Hala zar zor nefes alamıyordu. Yerdeyken üzerinden bir şey geçti. Sedef çığlıklar içinde yere düştü. Fatih korku ve öfkeyle ayağa kalktı. Sedef'in kollarını sımsıkı sıkıyor ve kanatıyordu. Karaslan canavarın üzerine atladı. Canavarı Sedef'in üzerinden aldı. Fakat Karaslan'ı boynundan tutup fırlattı. Fatih de canavara Yumruk attı. İkinci yumruğu indirirken Fatih'in kolundan tutup çevirdi. Duvara yapıştırdı. Sedef ayağa kalktı Fatih'in düşen bıçağını aldı ve Canavarın kafasını kesti. Kafası yere düştü. Sedef ile göz göze geldi... Birden çığlık atarak yere düştü. Bu olamazdı. Olmamalıydı.
Bilge tek başına ağaca doğru ilerledi. Yoldaki sisin yavaş yavaş ortadan kalktığının o da farkındaydı. Ağacı güzelce inceleme fırsatı buldu. Üzerinde ''S'' yazılıydı. Basit bir aşık çiftin işi miydi? Yoksa gerçekten bir anlamı var mıydı? Bilge saçlarını savurdu. Arkasına baktı. Ağaçların arasında 2 kişi görüyordu. Daha fazlası olup olmadığını kestirmek için iyice etrafı kesti. Toplam 3 tane saydı. Yine de silahlı olabilirlerdi. Arkasını döndü ve birden koşmaya başladı. Seslere bakılırsa peşinden geliyorlardı. Etrafını göremiyordu çantasından çıkardığı 2 el bombasının pimini çekti ve yere bıraktı. Son süratiyle koşmaya devam etti. patlama sesinden sonra etrafta görebildiği tek eve sığındı. Aslında o eve girmek yakalanması ihtimalini arttırıyordu. Aynı zaman Tuzak kurması için mekandı da... İçeri girdiğinde hemen etrafta plastik bir kap aradı. Mutfağı buldu oradan bıçakları aldı ve plastiğe biraz çantasından benzin döktü. Kapının üstüne koydu. bıçaklardan birini ayakkabısın ucuna keskin tarafı gelecek şekilde keserek koydu. Onları beklerken yemek aramayı da ihmal etmedi. Mutfaktaki dolaptan bulduğu bir iki konserve yiyeceği çantasına attı. Etrafta işine yarayabilecek şeyleri gözüne kestirmeye çalışıyordu. Açıkcası evin leş kokusuna alışmıştı. Bir iki şey atıştırmayı düşünürken bir ses duyunca hemen kapıyı görebilecek bir açıya geçti. Kapıyı adamın biri açtı. Üzerine dökülen benzini görünce adam
-Bu komik mi? ben seni bulduğumda...
Bilge bir kibrit çakıp adama fırlattı.
-İşte bu komik!
Acılar içinde yanan adam yığıldı. içeri başka bir adam girdi. Fakat bu biraz da cüsseli ve iriydi. Bilge topladığı tüm bıçakları fırlatmaya başladı. Kolundan göğsünden ve bacaklarından toplam 9 yerinden bıçak saplanmıştı. Acılar içinde kıvranan adam yerde sürünürken içeri koşarak bağıran bir adam daha girdi. Bilge gayet soğukkanlı bekliyordu. Adam yeterince yaklaşınca dizine bacağıyla bıçağı sapladı. diz çöken adamın göğsüne ikinci bıçak darbesini geçirdi. Son olarak da kafasına tekmeyi geçirerek indirdi. Sonra usulca hepsinin üzerini aradı. Bu adamlar güvenlikti. Ama neyin güvenliği? Ağacın mı? Aldırmadı. Adamın üstündeki ve yerdeki bütün bıçakları topladı. Dışarı çıktı. Artık Geri dönme vakti geliyordu. Evin oradan bir ses duyunca koşarak oradan uzaklaşmaya başladı. Koşarken bir an eve baktı. Bir anda bir şeye çarptı ve yere serildi. Çarptığı şey bir kaya kadar sertti. Kafasını kaldırdığında gördüğü iri cüsseli bir adamdı. Adam bilgenin boğazını tek eliyle kavradı...
Sedef çığlık atarken Fatih de yerdeki tanınmaz suratla göz göze geldi. Sedef'in ilk önce attığı çığlıklara anlam verememişti. Fakat düştüğü dehşeti anlamıştı. Ya öldürdükleri bu iki ceset Sedef'in annesi ve babası ise? Sedef korkulu gözlerle Fatih'e baktı. Bıçağından akan damla damla kanı bir müddet izledi. Annesinin ve Babasının kanını. Fatih yavaşça kendini duvara verip oturdu. Karaslan da zar zor kalktığı yerden Fatih'in yanına geldi. Fatih Karaslan'ın başını okşayıp düşüncelere daldı. Zaman geçtikçe bir şey düzelmeli iken her şey daha berbat bir hal alıyor gibiydi. Biraz daha beklediler. Fatih ayağa kalktı.
-Sedef. Bak belki de onlar Annen ve Baban de...
Bağırarak sözünü kesti. Bu arada Karaslan yerinden fırladı ve gitti.
-Öyle ya da değil! Annem ve Babam öldü! Anlıyor musun!? ÖLDÜ!
-Biliyorsun ki benimkiler de öldü... Fakat şimdi devam etmeliyiz. Buradan alacaklarımızı alıp karanlık çökmeden eve dönmeliyiz. Bunlar her neyse etrafta daha çok olabilir. Şu saatlerde en azından bir miktar görüş mesafemiz var ve bunu kullanmalıyız. Acını anlıyorum. Cidden anlıyorum ama şimdi sırası değil. Geceleri ikimizde uyuyamayacağız. En azından gündüz kurtuluşumuz olsun.
Yavaşça Sedef'e elini uzattı ve onu kaldırdı. Karaslan evin üst katından iniyordu. Ağzında Sedef'in annesinin Sedef'e ördüğü hırkası vardı. Usulca Sedef'e masum adımlarla getirdi. Ağzından aldı. Giyerken sanki ona annesi giydiriyormuş gibiydi. Son kez sarılmasını hissediyordu sanki. Bu Sedef'e güç vermişti. Karaslan'ın kafasını okşayıp teşekkür etti. O da cevap verir gibi kuyruk salladı. Fatih Sedef'in omzuna elini attı. ''Acele etmeliyiz alacaklarını al. Vaktimiz daralıyor.''
Sedef üst kata kendi odasından bir kaç parça eşya, kendisi için önemli hissettiği bir iki hafif şeyi ve mutfaktan bulduğu hazır yiyecekleri çantasına atıp aşağı indi.Fatih de etraftan bir iki bıçak bulmuştu. Bu günün buluşu onun için beysbol sopasıydı. Onu da sırtına alıp birlikte Sedeflerin evinden ayrıldılar. Sedef sanki ailesini görecek gibi geriye dönüp baktı. Sadece toz, duman ve biraz da esen rüzgarın getirdiği yıkıntılar vardı. Kendisine el sallayan annesi ve babası yerine bu manzarayı görmek içini burkuyordu. Fakat Fatih haklıydı. Devam etmeli. En azından onlar için yaşamalıydılar. Saat ilerledikçe karanlık çökmeye başlamıştı. Zaten az olan görüş alanlar artık yok denecek kadar azdı. Fatih buraları adı gibi biliyordu. Bu yüzden hiç kaybolma gibi bir sorunla karşılaşmadılar fakat bu gün bir gariplik vardı. Sokaklar gözünde karışıyor, tam olarak nerede olduklarını o da söyleyebilecek durumda değildi. Bu konuda artık Karaslana güveniyordu. Çünkü bu güne kadar ne zaman kaybolduğunu hissetse onu bulur ve evine getirirdi. Şimdi evlerine gitmeyecek olsalar daha artık yeni evleri orasıydı. Karaslan yolda ilerlerken birden durdu. Havlayarak koşmaya başladı. Fatih ve Sedef de peşinden koşmaya başladı. Evlerinin önün geldiğinde Karaslan durdu. Bir şey arıyor gibiydi. Eve girdi. Sedef ve Fatih hiç bir şey anlamadan eve girdiler. Karaslanın peşinden gidiyorlardı. Karaslan bütün odalara hızlı hızlı girip çıkıyordu. Fatih girişe koltuğa oturdu. Sedef de kapıyı kitledi, sürgüyü çekti ve penceleri kapatıp 3-4 tane mum yaktı. Fatih'in karşısındaki koltuğa oturdu. Uzunca bir sustular. Konuşmak hiç bir şeyi çözmüyor, sanki acıyı daha çok deşiyor gibiydi. Karaslan yanlarından bir ok gibi geçti. Kapının altındaki köpek deliğinden sığmadığı için kapıya kafasını vuruyor, havlıyordu. Fatih ''Karaslan neyin var? iyi misin? Dışarısı tehlikeli'' Karaslan durmuyordu. Fatih kapıyı açmak zorunda kaldı. Karaslan koşarak evden uzaklaştı.
İri adam Bilgenin ayaklarını yerden kesmiş boğazını iyice sıkıyordu. Bilge güçlükle nefes alabiliyordu. Son havliyle ayağını çevirip adamın karnına kesti. Adam Bilge'yi düşürdü. Karnını tutup diz çöktü. Bilge öksüre öksüre hala zar zor nefes alabiliyordu. Kendinde yerden kalkacak gücü bulamıyordu. Sanki hala iri adamın elleri Bilge'nin boğazındaydı. Adam zar zor iki ayağının üstüne durdu. Bilge de yavaş yavaş doğrulmayı başarmıştı. İkisi de aldığı darbelerin geçip kendilerine güç toparlamaya çalışıyorlardı. Adam tekrar Bilge'yi yakalamak için saldırdı. Bilge geri çekilip adamın karnına diz attı. Adam o cüsse ile gayet hızlıydı. Elleri ile Bilge'nin dizini blokladı. Geri çekildi.
- Tamam çevikliğinin hakkını veriyorum.
- Hadi ama güzelliğimin de hakkını vermelisin...
Bilge saçların savurup kendini iyice toparladı.
İri adam elini beline götürdü. Belinden çıkardığı yarı otomatik glock silahını çıkardı ve Bilge'ye doğrulttu.
-Şimdi ne yapacaksınız küçük hanım?!