Okullar açılalı 4 ayı geçmişti. Küçük kız güzelliğiyle, kıvrak zekasıyla ve büyük adam konuşmalarıyla herkesi kendine hayran bırakmıştı.
Bu bir ay içinde annesi hiç okula gelmemiş. Uyum sürecini değerlendirme toplantısına her zaman olduğu gibi dedesi gelmişti. Şimdi ara karne verilecekti ve bu dördüncü toplantıydı. Torunu için söylenen övgülerle mutlu olup dışarda merakla bekleyen Öykü'nün yanına gelmişti. Öykü dedesini görür görmez heyecanla koşup
"Dedecim dedecim ne oldu? Öğretmen sana ne dedi? Kötü birşey söyledi mi? Kızdı mı yoksa? Geçen gün bir kere derse geç kalmıştım onu söyledi mi? Birde bugün kitabımı masanın üstünde unutmuşum öğretmen bugun bana bir daha unutma dedi. Kızdı mı sana dedecim doğru söyle. Tamm özür dilerim bir daha olmayacak." diyerek başını yere eğdi. Bu çocuk nasıl bu kadar hızlı konuşup hızla sonuca varıyor diye düşündü adam. Eğdiği başını yukarı kaldırarak
"Benim güzel torunum sınıfın en çalışkanı senmişsin aferin sana bugün dilediğin gibi gezebiliriz önce parka gidelim istersen" dedi yaşlı adam gülerek. Torununun elini tutmuş yürüyorlardı. Hilal'i gördü küçük kız hemen yanına gitti. Ama annesi hemen Hilal'i kolundan çektiği gibi götürdü. Anlamıyordu Öykü neden uzaklaştırıyordu Hilal'i ondan. Dedesinin önünden düşünceli düşünceli yürüyerek sordu:
"Dedecim Berrin Teyze beni neden sevmiyor. Hilal'in benle görüşmesini bile istemiyor. Halbuki ben Hilal'e kötü örnek olacak biri değilim öyle değil mi dede?"
Dedesi kızın söylediklerini düşündü. Annesi babası sevmiyordu ki bu yavrucağı kalmış ki Berrin teyzesi sevecek. Hem sevmese ne kaybederdi ki niye takıyordu bu kadar."Olur mu öyle şey Öyküm tabi ki kötü örnek değilsin bence işleri vardı o yüzden hızlı hızlı gittiler. Yoksa öğretmeninin senin için söylediklerini Berrin Teyzende duydu eminim seni tebrik eder bence acelesi vardı."
İşte şimdi de Demir Yılmaz yalan söylüyordu. Öykü'den kaçtığı çok açıktı kadının. Yalan söylediğini torunu da anlamıştı elbette. Öykü bu kaçar mıydı ondan. Böyle düşünürken arabaya geldiler bugün onundu dedesi öyle söylemişti. İstediği kadar çikolata aldıracak ve akşama kadar parkta oynayacaktı.
"Hızlı sür Ahmet amca beni İstanbul'un en büyük parkınagötür." diye bağırdı küçük kız.Eve geldiklerinde çok yorgundu Öykü. Hemen yatağına girdi. Uyumayı planlıyordu. Öyle de oldu.
Anne ve babasının tartışmalarını duyamamıştı bu yüzden. Gerçi farkeden birşey yoktu. Öykü her zaman şahit oluyordu zaten anne babasının kavgalarına.Yarı yıl tatili çok çabuk geçmişti. Okula gelince hemen sınıfının kapısına geldi ama o da ne Hilal'in yanında başka biri oturuyordu. Hızla masaya gitti ve
"Burası benim yerim kalkar mısın lütfen?" dedi Öykü. Hilal yanında ki kızın elini tuttu. Kalkmamasını işaret ederek
"Bundan sonra yanımda Ayça oturacak sen değil." dedi Öykü'ye kesin bir tavırla. Ne olmuştu bu kıza böyle. Eskiden Öykü'yü çok severdi. Şimdi neden yanına oturtmuyordu anlamış değildi.
"Annem seninle arkadaşlık etmemi istemiyor." diye üsteledi Hilal.
"Senin annenle baban kötü insanlarmış. Bu yüzden sende kötü bir çocukmuşsun. Annem o yüzden seninle konuşmamı istemiyor. Bana kötü örnek olurmuşsun öyle dedi. Bende doğru söylediğine karar verdim bu yüzden bir daha seninle konuşmayacağım." dedi.Öykü'nün gözleri dolu dolu olmuştu. Herşeye bir cevabı olan tıpkı büyük bir adam havasında konuşan küçük kız diyecek hiç bir şey bulamamıştı bu sefer.
Koşarak sınıftan çıktı tuvalete gitti. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu küçük Öykü. Hiç böyle olacağını tahmin etmemişti. Evet annesi ve babası onunla ilgilenmiyordu ama bu Öykü'nün kötü biri olduğunu göstermezdi ki. İlk defa bu kadar çaresizdi küçük kız. İlk defa bu denli ağlıyordu ve ilk defa susmuştu. Hayatın da sürekli yaşamak zorunda olduğu ilk dışlanmayı yaşamıştı küçük Öykü.Ve en acısı tek arkadaşı tarafından dışlanmıştı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetimhane Kızı
Teen FictionBeklediği gün sonunda gelmişti. 8 yıldır yaşadığı işkence bitecekti artık. Bugün 18 yaşına basmıştı ve Yetiştirme yurdundan ayrılma vakti gelmişti. Bir taraftan çok sevdiği, yatağını paylaştığı, kardeşi bildiği Aslı'dan ayrılacağı için üzgündü. Faka...