İthal Hırsız Bölüm 4

173 15 5
                                    

-Bloomsbury-1875- Şubat

-FRANSA-

Zane'nin Bloomsbury'deki evi bir manastır kadar temizdi.Temizlik için bir kadın,yemek içinde Joseph'i tutmuştu ve sıcak ülkelerden gelen kömürün,buzun ve meyvelerin tadını çıkarmıştı. İpek olsun,mücevher olsun ya da tablo olsun, istediğini elde etmek için cazibesini kullanmıştı ve bunlardan hiçbirinden pişmanlık duymamak için de yeterince serinkanli ve alnı açıktı. Fırıncı nasıl pişirirdiği ekmekten para kazanıyorsa, Zane'de öyle kazanıyordu; hırsız olarak büyümüştü. Kendi gölgeler aleminde herşeyi düzenli tuttu, adamlarının kesin kurallara uyduğundan emin oldu ve kurallara uymayanları ya da kendisine meydan okuyanları da yok etti.

Bloomsbury'nin ağır, nemli ve sisli havası, nahoş bir deri gibi, yüzüne yapışarak Zane'nin nefesini ıslatıyordu. Fakat Zane buna alışıktı; aslında,bunu genellikle sorun etmiyordu çünkü sisli bir gece daha az gölge olacağı anlamına gelirdi. Onun mesleğinde,ışık ve gölge tıpkı maymuncuk anahtarı, zehir ve bıçak kadar önemliydi.

Sisin en sevmediği yanı baruta yaptıklarıydı.Nemli havada çamur gibi topaklanmayan türde bir barut bulamamıştı bir türlü.

Dışarıda kaldığı süre içerisinde saçları darmadağın olmuş, saçları demode bir şekilde uzundu ve garip bir hal almıştı. Saçları teninin ve mat beyaz fularının yanında koyu kalıyordu. Peruk taksa daha iyiydi. Bir peruk,daha ucuz bir şapka ve daha ucuz bir mont: bu giysilerle daha tanınmaz olabilirdi.Fakat olan olmuştu; uzun süre pişmanlık duyan türden biri değildi. Zaten son bir kaç günde onu ufak seyler çalarken gören insanlar onun yüzünü hatırlamanın faturasını fena halde ödemişlerdi.

En azından bu gece bitmişti. Yarın yine başlardı ama şu anda açtı,yorgundu,yemek ve yatak-ve o yatakta kendisini bekleyen şey-için sabırsızlanıyordu. Geçen gün barda parayla tuttuğu Mim adındaki kadın gelecekti.

Evinin hemen yanındaki sokak lambası sülfür sarısı ve nemle dolu loş bir ışık yayıyordu.Yanından geçtiği küçük ve düzenli aralıklı evlerden hiçbiri o loşlukta görünmüyordu. Yolunu buldu çünkü çocukluğundan beri orada yaşadığından caddeleri,kaldırımları,yolları,bütün sokakları,bütün kapıları ve bütün muhtemel kaçış yollarını bilecek kadar beynine kazıdığından orayı avucunun içi gibi biliyordu.

Kendiside gecenin bir parçası olmuştu.Adımları sessiz ve nefes alıp verişi belli belirsizdi. Karanlığı dikkatle dinledi,sanki kendi kalp atışı gibi tanıdık ve sakindi.

Burası,iyisiyle kötüsüyle,onun krallığıydı.Arzuladığı ve koruduğu bu yer keşmekeşin ortasında ince,eski püskü bir yamaydı.

Zane,sisi,sokak lambasını,bir yandan da içinden adımlarını sayıyordu. Yirmi iki,yirmi üç... Burada madam Dumont'un iki katlı evinin ön penceresinde gecenin bir yarısına kadar dışarıda sürten serseri oğlu için açık bıraktığı gaz lambasının titreyen ışığı olurdu. Otuz yedi,otuz sekiz...sonunda kaldırımı ikiye bölüp dışarı çıkan karaağaç kökünün üzerinden atlardı.

Kırk beş.Kara kedi, Lucy Brammel'in evinin çatısından bakıyor.

Kırkyedi.Kedinin sürekli çatısından çıktığı sökük çardak, geçen hafta Zane ağırlığını taşıyıp taşıyamayacağını görmek için bacadan ayırmıştı-ki ağırlığını taşıyamadı-ve Lucy hala olanların farkında degildi. Elli bir.

İstem dışı olarak yine duraksadı.Elli bir kendi evinin girişinin ilk adımıydı.Çoğu insan kendi evinin kapısına varınca rahatlar.Burası en kolay cinayet işlenecek yerlerden biriydi. Fakat Zane diğer insanlar gibi değildi.Bu temiz ve rahat sokaktaki diğer insanlara benzemezdi ve Bloomsbury'nin en sevdigi yanlarından biri de buydu. Aktör ve sanatçıların yaşadığı bir bölge olmasına rağmen,aslında buradaki herkez fena halde iyiydi.

İTHAL HIRSIZ - I - Kutsanmış ElmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin