Bölüm 23

156 11 2
                                    

Bütün bir gün geçti.

Nancy yatağın yanındaki arkası yüksek koltukta oturup bütün gece Zane'yi izledi ve tanyeriyle birlikte kaleyi saran tuaf sessizliği dinleyerek çıkabilecek herhangi bir sorun için tetikte bekledi. Az yiyordu ve daha da az uyuyordu.

Ama şimdiye kadar yalnız başlarınaydılar.

Oynaşan belli belirsiz ışıkta oturmuş neyin daha kötü olduğunu düşünerek zaman geçiriyordu: prensin doktorunun Zane'nin omuzundan kurşunu çıkarmasını izlemek mi, yoksa doktora kırık bacağı yerine otuttururken yardım etmesi mi?

Kurşun çıkarılırken Zane, kendindeydi, gözlerini Nancy'nin gözlerine dikmişti, teni yatağın örtülerinden bile solgundu. Fakat dudaklarında hep ekşi, belli belirsiz bir gülümseme vardı. Gözlerini Nancy'nin yüzünden ayırmıyordu. Nancy, Zane'nin elini tutmuştu ve konuşmaya çalışmamıştı çünkü ne söyleyeceğini bilmiyordu. Özür dilemeler, boş aşk konuşmaları ve saçmalık... Doktorun yanında kendisini kaybedip ağlamak istemiyordu.

Günışığı rengarenk desenli halının üzerinde ağır ağır hareket ediyordu. Nancy kırık bacağı yerine oturtmanın daha kötü olduğuna karar verdi. Yardım için uşaklara güvenmiyordu- hatta doktora da güvenmiyordu ama başka seçeneği de yoktu- ve bu yüzden de Zane'nin ayak bileklerini Nancy, omuzlarını da Maricara tutmuştu, doktor da ellerini Zane'nin beline koyup nasıl çekmeleri gerektiğini söylemişti.

Zane'nin gözleri yuvalarından fırlayacak gibi olmuştu; bedeni cansız bir hal almıştı. Nancy bağırmamak için dudağını ısırıyordu ve Zane onun yüzünü görmediği için mutluydu.

Ve o gün nihayet bitmişti.

Prensin ölüm haberi kaledeki herkezi sarmıştı. İlk başta gerçek kargaşa hakim oldu, serfler toplanmıştı ve rahatsızlık belirten sesler salonda yükselmeye başlamıştı. Nancy bunu hissesiyordu, Zane'de hissesiyordu. Önceki gece, ellerinde mumlar ve meşaleler olan diğerleri Nancy'nin penceresinin altındaki avluda toplanmıştı ve Nancy üzerinde kan izleri olan eteğiyle camın önünde durmuştu, insanları izlemişti ve tam ortalarına bir alev kümesi salan bir cadı onları dağıtabilir mi diye düşünmüştü.

Fakat sonra prenses gelmişti. Nancy'yi, Zane'yi ve belki de darkfrith'teki bütün kabileyi kurtarmaktan başka bir şey yapmayan parlak gözlü genc Maricara... Maricara o gece tek başına büyük adımlarla yürüyerek meşalelerin arasına dalmış ve tiz sesini yükselterek itaat etmelerini emretmişti.

O zaman Nancy penceresini acmıştı. Camın önünde dikilip olan biteni dinledi ve izledi, arkasındaki mum ışığı yüzünden kolayca görülebiliyordu.

Belki aralarında iki cadı olduğu içindi... Belki de itaat etmeye alışkın oldukları içindi... Ama Nancy'e göre en önemli neden rahatsız kalabalığı yerlerine gönderen, iradesini kullanan, cesur olan ve Tanrı vergisi yürekliliğle Alfa'larını- ergenliğe bile ulaşmamış bir kız çocuğuna- kaybeden digerlerinin oluşturduğu kalabalıklar yüzleşen, yaşayan duygusuz alev olan Mari'ydi.

Serfler yavaş yavaş dağılmıştı. Nancy, prensin bedeninin tapınağa götürüldüğünü biliyordu.

Imre'nin mezarında huzur bulup bulamayacağını merak etti Nancy. Tenini yakan alevleri hatırladı. Ona nasıl acı verdigini hatırladı ve huzur bulmamasını diledi.

Maricara, kalabalığı dağıttıktan sonra Nancy ve Zane'nin kaldığı odaya geldi.

Mari eliyle Zane'nin alnına dokundu.

"Ateşi yok," dedi sanki az önce isyan sayılabilecek bir oluşumu önlememiş gibi.

"Yok." Nancy olduğu yerden kımıldamadı. Avludaki iki kadın büyük giriş kapısını gürültüyle kapatıp aceleyle kaleye girdi. "Doktor kurşun yarasının temiz olduğunu söyledi. Sen ne yapacak sın, Mari?"

İTHAL HIRSIZ - I - Kutsanmış ElmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin