Bölüm 15

76 12 0
                                    

Yüzyıllar geçti ama hala kutsanmış prenses ile onu halkının koynundan kaçıran köylü arasında gercekte neler olduğu hakkında pek az şey bilinir. Köylünün elması da çalıp prensesi yanında tutabilmek için Zaharen'i elinde bulundaracak kadar kurnaz olduğunu biliyoruz. Prensesi elinde tutabilmek için hayatını tehlikeye atacak kadar prensese aç ve prensesi kurtarmaya geldiklerinde ailesini yok edecek kadar da acımasız olduğunu biliyoruz. Bu arada Zaharen elmasının Büyülü, sihirli sekilde sadece kutsanmışları elmasa sahip olan kişinin emirlerine getireceğini de söylemişmiydim. Köylü'nün kutsanmış prensesi kaçırırken neden o elması da yanında götürdüğünü şimdi daha iyi anlıyoruz. Kutsanmışlar yıllardır bu elması insanoğlunun eline geçmemesi için korumuşlar ancak gün gelmiş ve bu köylü Elmas ile birlikte prenseside kaçırmış.

Peki, ya prenses, o sevimli, yalnız kız ne düşünüyordu? Sessiz, onun düşünceleri hakkında hiçbir kayıt yok. Sadece yaptıklarını biliyoruz; dağ adamlarının onun için neler yaptıklarını biliyoruz. Prensesin ruh hali gizemini korumaktadır.

Köylüyle evlendiği ve ondan kusurlu çocuklar olduğunu biliyoruz. Yıllar boyu taştan büyülenerek köylünün yanında kaldığını ve çocuklarını büyüttüğünü biliyoruz.

Kraliyet gelecegi için büyütülmüştü ve halkının ödülüydü, çok sevilmiş ve şımartılmıştı. Köylü çocuk ise prensesin gözlerine bakmaya bile değmeyecek, aşağılık bir çocuktan başka bir şey değildi.

O gece prenses onun kalbine bir bıçak saplamıştı, peki aklından neler geçiyordu? Kocasının cesedinden elması aldığında ve dağlara doğru gidip kaybolduğunda, yaşadıklarından pişman mıydı? Yalnız kalmış ve insan oğlunun merhametine bırakılmış cocukları için endişeleniyor muydu? Kendi hayatına son verirken tereddüt etmişmiydi?

Belki de kâbusu bittiği için rahatlamıştı sadece. Belki de sadece kendisini esiri eden büyüyü kırmaya yoğunlaşmıştı.

Bilmiyorum. Sanırım köylü çocuğu öldürmeyi bu kadar beklediği için bir aptaldı. Ben olsam o ilk gecede, tenime dokunmaya kalkıştığı anda yapardım bunu. Elması onun elinden kapıp yutardım ve sonra da ona ışıltılı benliğimin altındaki gerçek, korkunç güzelliği gösterirdim.

Ama ben onun yerinde değilim. Ben kim miyim? Ben Maricara Drakon'um. Kutsanmış prenses.

Ocak-1879-Transilvanya-

Dağlardaki on ikinci gecelerinin unutulan bir anında, çingene onları terk etti.

Nancy, arabacının artan memnuniyetsizliğini hissetmiş olmalıydı ama o da nihayetinde bir insandı ve Nancy'nin gözlerine bakmaktan kaçınıyordu. O gece yıldızların altında geceyi geçirmek zorunda kalana kadar çingene hep aynı sekilde davranıyordu: hödük gibi.

Nancy adamın durumunu anlıyordu. Sürekli rüzgar ve soğuk Nancy'i mahvetmişti. Nancy de yemyeşil İngiltere'yi ve yumuşak, güvenli yatağını özlüyordu. Sessizliği özlüyordu.

Alacakaranlıktan sonra kalacak yer bulmak gitgide zorlaşıyordu. Bu yükseklikteki köyler dağınıktı; sıklığından günesin yerdeki karlara değmesini ormanlardan ve pencereden çok aşağıdaki ince nehirlere ve geçitlere baktığında kusacakmış gibi hissettiği dar geçitlerden geçmeleri günlerce sürmüştü.

Ve artık gittikleri her yerde Nancy şarkının içinde boğuluyordu. Zaharen elmasına yaklaştıkça, müzik daha güçlü, daha güzel olmuştu.

Ve bu güzelliğiyle, rüyalar öncekinden çok daha da canlı hale geliyordu.

Üç gün önce, alp köylerindeki bir çiftlik evinde öğle yemiği olarak hamur tatlısı ve koyun eti yerken Zane karşısına geçip onunla açık açık konuşmuştu.

İTHAL HIRSIZ - I - Kutsanmış ElmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin