13. Bölüm

199 35 11
                                    

Hakan Beyi görünce yüzümdeki gülümseme yerini şaşkınlığa bıraktı. Sadece biz değil Hakan Bey de şaşkındı. Biz birbirimize bakarken Zülâl Hanım göründü.

''Hoş geldiniz çocuklar. Gelin, girin içeri. Hakan misafirlerimizi içeri alsana.''

''Ha, pardon çocuklar dalmışım. Buyurun.''

Hakan Beye ters ters bakarak içeri girdim. Zülâl Hanım beni sıkı sıkı kucakladı. Bu kadının samimiyeti neden bu kadar fazla bilmiyorum ama hoşuma gidiyor. Utkuyla da tokalaştıktan sonra salona geçtik.

''Ee çocuklar nasılsınız? Siz de zor günler geçirdiniz.''

''Daha iyiyiz. Üstesinden geliyoruz.'' dedi Utku.

''Akrabalarınız da mı kalıyorsunuz?'' dedi Zülâl Abla.

''Hayır. Beraber yaşıyoruz biz.''

''Ay çocuklar kusura bakmayın. Böyle sorguya çekiyormuş gibi konuştum.''

''Önemli değil. Merak etmeniz normal.''

Hakan bey hiç konuşmuyordu. Bizim gibi onun da kafasında soru işaretleri vardı.

''Elacığım ben masayı hazırladım ama birkaç şey eksik. İstersen birlikte hazırlayalım.''

''Tabi hazırlayalım.'' Dedim ve kalktık.

Hakan ve Utku'nun Koşmaları

''Siz?''

''Evet, biz Hakan Bey. Eşinizin çarptığı arabayı ve sizin de kızınızın öldüğü kazayı hatırlıyor musunuz? Pek öyle görünmüyor da. Bugün gayet neşeliydiniz. O kazada ölenler bizi ailemiz. Yani çok önemsediğiniz patronlarınızın eşleri.'' dedim çıkışarak. Neden bu kadar tepki verdiğimi de pek anlamamıştım. Ama bu adamı gözüm hiç tutmamıştı.

''O kazada benimde kızım öldü.''

''Öyle mi? Hadi ya farkında mıydın sen onun. Sen hamile eşine bunu nasıl yapıyorsun''

''Neyi, nasıl yapıyorum?''

''Bugün bizi çıkardığın odada bir defterde gördüm. Sen başka kadınlarla da ...''

''Sessiz konuş! Bu benim işim.''

''Aman ne iş. Sende Selim ve Ata gibisin. Cinayet işlemen gerekmiyor onlar gibi olman için. Hamile karın var lan senin. 1 ay önce çocuğun öldü. Farkında mısın?'' derin bir nefer alıp arkama yaslandım. Parmağımı yüzüne sallayarak, ''Bunu o kadına yapma!''

Mutfaktan ellerinde tabaklarla geldiler.

''Hadi bakalım herkes masaya gelsin.'' dedi Zülâl Hanım.

Yemek yenirken masadaki sessizliği Utku bozdu.

'' Hakan Abi dememde bir sorun var mı? Hakan Bey fazla resmi geliyor da.''

''Tabi çocuklar nasıl isterseniz.''

''O zaman Hakan Abi, sen ne iş yapıyordun?''

''Masörüm ben.''

''Aaa, öyle mi? Ela her ay düzenli masaja gider. Sana da uğrarız o zaman.''

''Tabii gelebilirsiniz.''

Birkaç gereksiz muhabbetten sonra masadan kalktık.

Utku ve Hakan Abi tekrar salona geçtiler. Biz e Zülal Ablayla masayı toplayıp mutfağa geçtik.

''Kız kıza konuşalım Elacığım. Erkeklerin muhabbeti pek iç açıcı olmuyor biliyorsun.'' gülümsedi ve mutfaktaki puflara oturduk.

''Evet biliyorum.''

''Siz şimdi Utkuyla birlikte mi yaşıyorsunuz?''

''Evet. Zaten ailelerimiz dağılmadan önce de tanışıyorduk Utkuyla.''

''Sana bakarken gözlerinin içi parlıyor.''

''Şey.. Biz beraberiz zaten. Utku aynı zamanda b enim erkek arkadaşım.''

''Öyle mi? Çok sevindim tatlım. Bak sakın unutma biz hep buradayız bir sorunun, sıkıntın falan olursa çekinme hemen gel. Burada bir ablan var artık.'' Dedi.

''Çok teşekkür ederim Zülâl Abla. Sizin de bir şeye ihtiyacınız olursa elimizden geleni yaparız.'' dedim ve sarıldım.

''Eee bebeğimiz nasıllar? Cinsiyeti belli değil mi?'' deyip karnına dokundum.

''Evet. Kızımız olacak 1 buçuk 2 ayımız kaldı.''

Hastanede görüştüğümüzde hamile olup olmadığını anlamamıştım. Zaten o şokla gözüm hiçbir şey görmemişti.

''Az kalmış. Ben bebeklere bayılırım. Bir an önce doğsa da sevsek.'' İkimizde güldük.

''Biz de gidelim artık geç oldu.''

''Peki, tatlım siz bilirsiniz. En kısa zamanda tekrar bekliyorum. Utku'nun kolundan tut getir.''

''Tamam, Zülâl Abla.''

Salona geçtik. Utku'da sıkılmış görünüyordu. Beni görünce derin bir nefes aldı.

''Canım istersen gidelim artık.'' dedim.

''Evet, evet gidelim. Benim de uykum geldi zaten.''

Evin dışına kadar yolcu ettiler bizi. Zülâl Abla güler yüzlüydü en başından beri. Ama Hakan Bey hala olayın şokundaydı. Tabii bizde ondan farksız değildik. Arabaya bindik ve yola çıktık.

''Oh be. Zülal Albay güler güzlü görüneceğim diye çenem ağrıdı.'' Dedi Utku.

''Sence bu düzenlenmiş bir şey mi? Bizim ailemizi kasıtlı olarak mı öldürdüler? Yoksa hepsi kocaman bir tesadüf mü?'' dedim.

''Her ikisi de mümkün. Eğer düzenlenmiş bir şeyse biz bu işin içinden çıkamayız. Torpidoyu açar mısın? Orada bir defter var. Buldun mu?''

''Evet.''

''O defteri babamın odasında buldum. Genel evdeki odasında.''

''Bende bir defter buldum babamın odasında. Sen uyuyunca da gösteremedim.''

''Nerede şuan o defter?''

''Evde.''

''Bu defterleri sakın kaybetme Ela. Evdeki kasaya koyalım. Geldik zaten inelim hadi.''

İçeri girer girmez odaya çıkıp babamın defterini alıp aşağı indim. Utkuyla salonun ortasında duran sehpaya defterleri koyup yere oturduk.

''Bak şimdi, bu defterde genel evde kalanların kimlerle ilişki yaşadıkları yazıyor. İsim, tarih, yaş her şey var bu defterde.'' dedi Utku.

''Bu defterde de ölen kişilerin yani cinayete kurban gidenlerim isimleri resimleri ve kimlik bilgileri var. Bizimkiler sadece bir cinayet değil birkaç cinayet işlemişler.''

''Olamaz ya, olamamalı bu.''

''Tamam, sakin ol. Önce Selim Amca'nın defterine bakalım. Bilgisayarı getirir misin?''

Utku bilgisayarı getirirken bende defteri karıştırmaya başladım. Defterin ilk sayfasındaki isimleri görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

''Utku, koş.''

''Ne oldu güzelim?''

''Bu sayfadaki isimleri görüyor musun?'' dedim ama gözlerimi sayfadan ayıramıyordum.

Defterde Zülâl DEMİR ve Ata KANDEMİR yazıyordu. İlişki yaşadıkları tarih ise 7 ay önce.

''Utku, Zülâl Ablanın karnındaki bebek...''

''Evet Ela.. O bebek.. Senin kardeşin..''

ParanoyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin