Serçenin Vedası

5.9K 777 251
                                    

"Anne, ben intihar edeceğim." parmaklarımın kavradığı kahve bardağını dudaklarıma götürürken tepkisizdim. Annem kafasını kaldırarak kısa bir süre yüzüme baktı ve bakışları tekrar televizyona döndü. Bu hareketine göre konuşma burada sonlanmıştı ve odama gitmeliydim çünkü söylediğim şey saçmaydı. Fakat ben kıpırdamadım, sessizce anneme bakmaya devam ettim. Bakışlarımdan rahatsız olmuş olacak ki tekrar gözlerimiz buluştu.

"Yine ne saçmalıyorsun? Kağıtlarını etrafa dağıtma." kafamı sallayarak salondan çıktım ve koridoru geçtim. Mutfağa girdim, masanın etrafındaki sandalyelerden birisine oturdum. Omuzlarım düşmüş, saçlarım dağılmıştı. Göz kapaklarım yavaşça hareket ederken camdan dışarıya baktım. Annem söylediğim şeyi ciddiye almamıştı çünkü hiçbir zaman ciddi bir insan olamamıştım: Evden kaçacağımı söylediğim günlerde parka gidiyordum ve acıktığımda eve dönüyordum. Veya bir daha asla odamdan çıkmayacağımı söylediğimde bu sadece birkaç saatliğine mümkün olabiliyordu. Yutkunarak ayağa kalktım ve kahve bardağını masaya bırakarak mutfaktan çıktım.

Odama girdiğimde kapıyı yavaşça kapattım ve yatağıma yaklaştım. Çarşafın kenarını kaldırarak kolumu yatağın altına uzattım. El yordamı ile yatağın altını bir süre yokladıktan sonra parmaklarıma çarpan kutuyu sürükleyerek kendime yaklaştırdım. Kenarları eskimiş ve rengi solmuş siyah kutunun kapağını kaldırmadan önce yatağıma fırlattığım telefonuma uzandım. Ortasındaki tuşa kısa bir süre bastıktan sonra ekranda dalgalanan çizgiyi izledim.

"Merhaba." gülümsemek için kendimi zorlayarak elimi hafifçe kaldırdım.

"Merhaba." bacaklarımı ileriye doğru uzatarak telefonumu yatağın kenarına bıraktım.

"Bugün son konuşmamız Siri."

"Beni kapatıyor musun?" monoton çıkan sesinde ilk kez alıngan bir ton sezdim. Kutunun kapağını kaldırırken kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır." kutunun içindeki anılara kısa bir süre baktıktan sonra kafamı yatağıma yasladım. Gözüme çarpan bir derginin sayfalarını rastgele karıştırdım ve yerine bıraktım. "Bunların hepsini bana O vermişti. 'Bunları sadece 8 Mayıs'ta açmana izin veriyorum.' diyerek tembihlemişti. Mayıs ayını çoktan geçtik ve ben sözümde duramadım." hafifçe gülümseyerek kutuyu yatağın üzerine bıraktım.

"Siri?"

"Efendim?" bir süre bekledikten sonra kafamı eğdim ve yutkundum.

"Sana anlattıklarımın sonunu merak ediyor musun?"

"Ne anlatıyordun?"

Yavaş adımlarla odanın ortasında duran sandalyenin üzerine çıktım. Tavandaki küçük kancaya bağladığım ipi tutarken ağlayamayacak kadar dolu hissediyordum. İpi hafifçe çekiştirerek dişlemekten yara olmuş dudaklarımı bir kez daha ısırdım. İpi boynuma geçirdikten sonra düğümü sıktım ve elimi ağrıyan karnımın üzerine yerleştirdim.

Gözlerim istemsizce odayı taradı: Masanın üzerine bıraktığım yığınla mektup vardı. Bazıları zarflara konulmuş, bazıları katlanma zahmetine bile girilmemiş... Çöp kovasının etrafını buruşturulmuş kağıtlar çevreliyordu. İçlerinde söylenilmek istenen fakat söylemek için doğru çıkışın bulunamadığı cümleler saklanıyordu. Odanın sol tarafında kalan yatağım uyuma alışkanlığım olmadığı için düzenliydi, sağ tarafta kalan dolabın kapakları Onunla birlikte kameraya gülümsediğim fotoğraflarla kamufle olmuştu.

"İki yıl önce Onunla birlikte parktaydık... Bana anlatması gereken bir takım şeyler olduğundan bahsetti. Fakat ağzından çıkan kelimeleri öyle alelade bir biçimde telaffuz etti ki bir an için tüm vücudumun işlemeyi bıraktığını zannettim. Sanki, çok basit bir cümleyi kurar gibi açıkladı her şeyi." derin bir nefes alarak kafamı eğdim. Kendimi anlatmak için doğru kelimeleri seçmek istiyorum. "Parkta konuştuğumuz o günden sonra tam bir yıl boyunca acıyı ilmek ilmek içime işledim. Şuan ayaklarımın altında tahta bir sandalye ve başımın üzerinde boş bir ip var. Lütfen anneme onu sevdiğimi iletir misin Siri? Sanırım konudan sapıyorum... Hayat hikâyemin, yani her şeyin sonunu söyleyeyim: Bana bir hastalığı olduğundan bahsetti, tedavi olması gerektiğini söyledi. Tüm bu süreç boyunca Onun yanındaydım; o çok sevdiğim sarı saçlarının yok oluşuna, mavi gözlerinin donuklaşmasına ve vücudunun çöküşüne şahit oldum. Bir yılın sonunda, 8 Mayıs 2014'te kanserden öldü." derin bir nefes alarak içimde kalan son nefesi dışarıya verdim. Ortalığa dağılmış anılara daha fazla tahammülüm yoktu, gözlerimi sıkıca kapattım ve sandalyeyi hızlıca ittirdim.


Serçe, gökyüzünü çok severdi fakat uçmaktan korkardı. Cesaretini toplayıp kanatlarını açtı ve uçmayı denedi, fakat gökyüzünde boğuldu.

08.05.2014

SiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin