What's The Problem?

121 12 8
                                    

İkimiz de jetten indik. Sue yerin kokusunu içine kiçekti. Ben de arkamı döndüğümde karşıma çıkan ilk butiğin vitrinine yapıştım. Sahiden yapıştım. Sue beni gördüğünde hemen geri çekti.

- Yapıştığına göre hadi girelim.
- Tamam.

Dedim ve koşarak içeri girdim. Bir sürü tişört aldım elime. Kabine doğru hızlıca ilerledim. Sue aynada elbisesine bakıyordu. Bi tanesine girdim. Hızlıca denemeye çalıştım.

*************

Butikten çıktığımızda ellerimizde poşetler, sanki çok zenginmişiz gibi geziniyorduk.

- O da ne?
- Bilmem sanırım bir jet.
- Aaa tamam.
- Hadi gidip bakalım.
- Niye?
- Niye mi? Sanki New York'ta bi sokağın ortasına jet inmesi çok normal bişey!
- Ahh! Tamam.

Hızlı adımlarla ilerliyorduk. Jetin yakınlarındaki bi kafeye oturduk. Onu yakından incelemem gerek. Kapının oraya ilerleyen sarışın bi erkek vardı. Yan tarafında kahverengi saçlı arkasında da kızıl iki kız.

- Natasha!
- Ne bağırıyosun Sue.....bi dakika ne?

LUCİLLE
Bir gün New York'ta kaldıktan sonra S.H.İ.E.L.D'a gitmek için jete biniyorduk ki biri Natasha diye bağırdı. Üçümüz de o tarafa baktık. Sue ve Sarah ordaydı. Koşarak yanlarına gittim. Gerçi sadece ben değil. Sue'yu gördüğü için Nat da gidiyordu. İkimiz de gittiğimiz için Clint de gelmek zorunda kaldı.

- Lucille!
- Naber? Burda ne yapıyorsunuz? Ve o poşetlerde neler var bilmek istiyorum.
- Öncelikle, iyiyim yani daha iyi, dolaşıyoruz Fury'den izin aldık ve S.H.İ.E.L.D'da görürsün.
- O zaman gelin.
- HeliCarrier'dan New York'a inmişiz ve sen poşetlerin içindekileri görmek için gelin diyosun.
- Ukala.
- Sensin o.
- Hayır sensin.
- Hayır sensin.
- Sensin dedim.
- E bende öyle dedim!

SARAH
Clint sıkılmış gibiydi. Lucille'in elini tuttu. Bunlar ilişkiyi baya ilerletmiş.

- Lucille hadi. Jet 1 saat sizi bekleyemez.
- Tamam. Huysuz.
- Clint siz buna bi günde ne yaptınız ne içirdiniz? Huysuz diyo ukala diyo. Önceden böyle demiyodu.
- Bişey olmadı.
- Odunlukta son nokta!

Odunluk..hımm. Kesin Clint bişey yaptı.......kötü Clint! Aslında kötü değil ama olsun.

- Tamam. Konuşuyoruz sen de görüyosun!

Şimdi anlaşıldı. Gerçekten kızmış ki elini hemen çekti. Natasha da onları duyunca üzgün bi ifade takındı. Bir günde ne oldu, neden oldu ve nasıl oldu? Ciddiyim bi gün geçti ve onlar kavga etmeye başladı. Tuhaf şeyler oluyoooor. Ben Sarah Bronski ve ben size aralarında neler olduğunu açıklayacağım. Bir soruyla. Aslında ben değil onlar açıklayacak ama neyse!

- Neler oluyo?
- Hiçbişey dedik ya!

İstediğim sonuca varamamış olabilirim ama olur böyle şeyler yani herşey insanın istediği gibi olmaz ama değil mi yani?

- Artık gidelim mi? Hepimiz yorulduk.
- Olur.
- Ben söyleyince neden gitmedik?
- Cevabını bildiğin sorular sorma Cilnton Francis Barton!

Gerçekten delirmiş bunlar! Clint'in ismi Francis miymiş? Ve o bunu söyledi, kızgın ve bağırarak hemde! Benide delirtiyorlar!

*************

- Artık gitsek mi?
- Olur.

Kulağındaki telsizden Fury'ye haber verdi. 5 dakika geçmeden jet geldi. Acaba insanlar neler düşünüyor? Yani bi günde iki jet iniyor. Ben olsam şaşkınlıkla bakar, sonra fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşırdım. Yani öyle bir mal olurdum. Kendine Mal Diyen Kızın Dramı... Poşetlerimi son bi kez daha kontrol edip jete bindim. Bütçemi tam anlamıyla bitirdim. Uzun süreli bir alış verişti. Bir mağazada yarım saat kaldığımız olmuştu. Ama çok güzeldi. Zaten paramın çoğunu orda harcadım. Sue önüme oturdu. Tanımadığım biri jeti kullanıyordu. Tanışmayı da düşünmüyorum zaten. Bugün yine Jack'i odama çağırıp aldıklarımı göstericem. Luna varken yaptığımız gibi. Sonra uykuya dalmıştı. Uyurken çok tatlıydı. Neler düşünüyorum ben!

- Yardım ediyim mi?
- Ha..şey olur.

Sue kemerini çözüp yanıma geldi ve benimkini bağladı. Az önce düşündüklerim yüzünden de sinirlenip çok ses çıkarmaya başlamıştım. Ben de onun yerinde olsam gelir yardım ederdim. Sue onay verdikten sonra kalktık.

***********

Jetten indik. Fury bizi kapıda bekliyordu. Ben her zamanki gibi önünden çabucak geçtim. Sue sadece artan parayı verdi. Sonra o da benim gibi gitti. Odama doğru ilerledim. Poşetleri hızlıca yatağıma fırlattım ve masadan kağıt ve mürekkep alıp Jack'in kapısının önünde durdum. Elimdeki kağıda mürekkeple Jack yazdım. Kapıyı açtı.

- Kapımı tıklatabilirdin.
- Biliyorum ama bu daha eğlenceli.
- Tamam, öyle olsun. Poşetlerin nerde?
- Odamda.
- O zaman görev Sarah'nın odasına gidip aldığı şeylere bakmak.

Gülerek yürümeye başladık. O kolunu omzuma koydu, kanka olarak. Ben de koymaya çalıştım. Kolum yetişmiyordu. Jack'in yanında olmayı seviyorum. Bana güven veriyor.

LUCİLLE
Bir kaç saattir odamdayım. Normalde antrenmana giderdim ama Clint kesin ordadır. Birkaç gün onun yüzünü görmek istemiyorum. İçeri Nat girdi. Yataktan doğruldum.

- Selam.
- Selam. Şey....antrenmana gelmicek misin?
- Neden soruyosun? Clint'le barışmamızı mı istiyosun, olayları bildiğin halde.
- Üzüldüğünü biliyorum ama Clint de çok....
- O ARTIK UMRUMDA DEĞİL!! HATTA BİRKAÇ GÜN YÜZÜNÜ GÖRMEK BİLE İSTEMİYORUM!!!!
- Peki! Öyle olsun! Tabi şimdilik.

Dedi ve kapıyı hızlıca çarptı. Clint'le önceden de arkadaş oldukları için onun hakkında çok şey biliyor sanıyor herhalde! Gerçi haklı da olabilir ama ben onunla arkadaştan fazlası oldum, bir gün vakit geçirelim dedim. Yok! Yok yani. Fury'ye de kızıyorum. Bizim böyle biley istediğimizi bile bile Clint'i göree gönderiyor. Görev bitti, Clint hala gelmiyor!

CLİNT
Nat umutsuz bi şekilde merdivenlerden indi. Lucille'i de kaybetmek istemiyorum. Bunu Nat da biliyor.

- Merak etme. Lucille seni affeder.
- Bundan emin misin?
- Hiç olmadığım kadar.
- Biliyosun bu o kız gibi değil. Daha farklı ve bi daha birini kaybetmeye dayanamam.
- Biliyorum. Sende biliyosun ki senin için uğraşıyorum.
- İyi de neden bu kadar büyük tepki verdi ki?
- Bilmiyorum. Belki geçmişinde...
- Evet işte bu! Geçmiş! Onun geçmişini öğrenmem gerek! Sen bi dahisin Nat.

Koşarak ona sarıldım. Hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim.

***********

Lucille'in kapısının önündeyim. Kapıyı tam çalıcaktım ki kapıyı açtı.

- Çekilir misin.
- Hayır.
- Çekil dedim!
- Ben de hayır dedim!

Konuştu. Benimle!

- Ne istiyosun? Seni affedicemi falan sanıyosan kesinlikle yanılıyosun!
- Geçmişini!
- Ne? Ne geçmişi?
- Geçmişini öğrenmek istiyorum.
- Ahh!!
- Lucille..iyi misin?!
- Hayır!

SARAH
- Bak şimdi, şu görmüş olduğun 5 poşet bi mağazadan. Zaten çoğu zamanımı ve paramı orda harcadım. Bu ilk gördüğüm butikten. Camına yapışmıştım... Neyse bu..bunu görmesen de olur. Bak pantolona. Bunu çok renkli bi butikten aldım.
- Fark ettim.
- Çok komik! Butik renkliydi, pantolon siyah olabilir.
- Sanki hiç siyah pantolonun yok.
- Olabilir. Ama bu modelden yok.
- He he...

Omzuna vurdum. Şakasına yani.

- Ben yoruldum. Odama gidicem.

Gitmesin. Gidemez. Bi dakika o yoruldum mu dedi? O yorulmaz ki!

- Gitme!
- Neden?
- Şey..sen yorulmazsın çünkü. Sadece olduğun yerde uyursun.
- Burda mı uyicam?
- Hayır. Ya biraz yürüsek mi?
- Yoruldu dedim.
- Benden sıkıldın mı?
- Ahh! Senden sıkılan ölsün prenses!
- Bana prenses..Prenses? Yanak sıkma?
- Bi daha düşündüm de yürüsek mi?

Gülerek kapıdan çıktık. Adamı böyle yola getirilir. Lucille de bunu uygulamalı. Yani barışırlarsa. Lucille demişken..onlar kavga mı ediyor yoksa hayır kavga etmiyorlar. Lucille'e bişeyler oluyor. Koşarak yanlarına gittim, yani gittik.

- Lucille...
- İyi değilim...

Selam arkadaşlar. İlk kez Clint'in düşüncelerini yazdım. Umarım beğenmişsinizdir.

Supernatural 01: Felixible||Marvel FanFicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin