Ruhumun elem verici çığlıkları her daim içimde yankılansa da artık gözlerimi yummuş yanağımdan birden fazla yaşın akmasına müsaade eder olmuştum. Iliklerim acının binbir türlü tonunu yaşayıp yıkılmanın zirvesinde kalsa da acının ebediyete sürmesine yol gösteriyordu. Rüzgarın etkisiyle gözlerimi kapatırken nefes nefese kalmıştım. Gözlerimi açarken iki büklüm bir şekilde durdum. Bir öksürük krizi boğazımı yoklarken sessiz olmaya özen göstersem de çabam boşunaydı. Yakalanmak şuan isteyeceğim acı bir durumdu. Ondan nasıl kaçabildiğime hala inanamıyordum. Oysa o arabadan atlamak aklıma hemen gelmiş ve bu eylemi gerçekleştirmek birkaç dakikama mâl olmuştu. Sonuç olarak ise ondan kurtulmuştum. Ya da öyle sanıyordum ismimi bu karmakarışık ormanda haykırana kadar.
"Azra!" Sesinin yakından gelmesi üzerine beynim koş emrini verdi ve bacaklarım bu emre itaat edip yerine getirdi. Hayatımı sömürmeye ant içmiş bir adam vardı peşimde. Ve bu yeminini her ne pahasına olursa olsun tutmakta da kararlıydı. Esrarengiz düşünceleriyle hayatıma biranda girmiş ve arafta kalan ruhumu cehennme sürüklemekten hiç çekinmiyordu. Koşarak yaklaşan ayak sesleri yakalanacağımın sinyalini veriyor ve endişemin katlanmasına neden oluyordu. Umutlarımın kanadının yavaşça parçalandığını hissediyordum. Ve bir kez daha anladım. Umutlar bana göre değildi.
Ayağım önceden görmediğim taşa takılıp vücudum yeri boylayacakken çevik bir şekilde kolumu tutan eller buna engel olmuştu. Oysa yere düşmeyi yeğlerdim bu caniye teslim olmadan önce.
"Benden hiçbir zaman kaçamazsın." Ürkütücü sesiyle beni yerime mıhlarken bakışlarımı yüzüne çevirdim ve birkaç adım geriye attım eli hala kolumdayken.
Keskin gözleri avını her an parçalayacak türdendi. Oysa ben av olmayı hiçbir zaman istememiştim. Sadece av olmaya mahkum bırakılmıştım. Şanssızlığım tıpkı domino taşları gibiydi. Her olay bir diğerini kovalayarak sona yaklaştığımın sinyalini veriyordu. Sırtımı ağacın gövdesine yaslarken sık bir şekilde nefes alıp veriyordum. Gerek korkudan gerekse koşmamdan.
"Bedenim senden kaçamaz. Lakin unuttuğun birşey var. Ruhuma ve düşüncelerime asla söz geçiremezsin. Istediğin kadar yara bırakabilirsin vücudumda. Ama düşüncelerimde ve ruhumda bir hiçsin. Tıpkı kainatta süzülen bir boşluk gibim" Soğuk çıkan sesim ve cümlelerim yüzünde bir şaşkınlık havası yaşatsa da bunu toparlaması o kadar kısa sürdü ki bir an yanlış anladığımı sanacaktım. Oysa o şaşkınlığı yakalamıştım yüzünde.
Bana doğru bir adım attığında sağ kaşını kaldırdı ve ikinci adımını da attı. Bu adımlar tehlikenin en sivri tonunu yansıtıyordu.
" Ben kainattaki o boşluk olabilirim. Peki sen nesin! Bu hayatta ve kainatta bir hiçsin! Ben olmasam kimsesizsin sen! Kimsesiz!" Son kelimesini haykırarak söylemesi üzerine kalbim hançerlendi, beynim işlevini yitirdi ve dilim lâl oldu. Sinirden ve üzüntüden dolayı dolan gözlerim tekrar beni yalnız bırakmadı ve yaşlar gözlerime pervasızca hücum etti. Beni bu hayatta yalnız bırakmayan tek yoldaşık gözyaşlarımdı.
Gözlerim karşıdaki ağacın üstündeki kuşlara takılı kalırken gözyaşlarımın yanağımdan süzüldüğünü hissedebiliyordum. Kaçışımın artık mümkün olmadığını biliyordum. Kimsesizliğimi yüzüme vuran bu adam beni her daim arayıp bulacağından emindim. Tıpkı şuanda olduğu gibi. Tutmuş olduu kolumu daha sıkı kavrayarak yürümeye başladığında bende onunla yürümek zorunda kaldım. Hızlı yürüyüşüne ayak uydurmaya çalışmamıştım bile. Ve hatta bu yüzden ona bağırıp çağırmıyordum. Sessizlik yemini etmiştim.
Aniden durduğunda gözlerim yerdeki taşlara bakmakla meşguldü. Bakışlarının yüzümde olduğunun farkındaydım ama umrumda olduğu pekala söylenemezdi.
"Aslında bir hiç değilsin. Sen kara deliğin ta kendisisin.Hayatımda olduğu gibi." Cümlesi üzerine donuk bakışlarım onu buldu ve şaşkınlıkla aralanan ağzım tek bir kelime bile edemeden kapandı.
Bu adam dengesizdi.
Bu adam aklımı soru işaretleriyle baş başa bırakan kişiydi.
Ve bu adam isminin anlamını layıkıyla yerine getiren eşimdi...Savaş'tı o. Ve ben Savaş'ın ganimetiydim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR İLMEK AŞK
General FictionAdam öfkelendi. Kadın sustu... Adam bağırdı. Kadın parçalandı... Ve adam gitti. Kadın öldü... *** "Gerçekten isminin hakkını veriyorsun." Elini genç kadının saçlarında dolaştırdı. Ilk defa dokunuyordu bu sırma saçlara ve önceden dokunmadığı için ken...