Gözler kalbin aynasıdır derlerdi atalarımız lakin bunu kanıtlamak insanlara göre değişirdi.
Gözler...
Duygularla raks eden somut varlıklar...
Hayatımda hiçbir zaman görmediğim katran karası gözlere sahip olan bu adamın gözlerine bakmak aşırı cesaret isterdi veya hâyâ engel olurdu bu gözlere bakmaya.
Kahverengi harelerim gözlerinden ayrılırken neye bu kadar sinirlendiğini tahmin edebiliyordum. Bu saatte onu rahatsız ettiğim için dik dik bakıyordu. Ama ben onu değil Halis Bey'i aramıştım. Bu yüzden bana kızması mantıksız bir hareketti.
"Saatte iyice geç olmadan gidelim bizde. Torunuma iyi bakın Zübeyde Hanım. Tabii öncelikle kendinize." Halis Bey'e hafifçe gülümserken Zübeyde teyze konuştu.
"Bakarım tabi Halis Bey. Siz de hem kendinize hem de Savaş oğluma iyi bakın." Bakışlarını Savaş Bey'e çeviren Zübeyde teyze minnetle baktı ona.
"En son beş yıl önce görmüştüm seni Savaş'ım. Maşallah epey büyümüşsün. İyice yakışıklı olmuşsun. Hiç de gelip Zübeyde teyzemi ziyaret edeyim de demiyorsun." Cümlenin sonunda serzenişte bulunan Zübeyde teyze hepimizi gülümsetmişti. Ama aklıma takılan bir soruyu meydana da getirdi. O günden sonra Savaş Bey başka bir şehirde yahut ülkede mi yaşıyordu?
"Büyük bir eşeklik etmişim Zübeyde teyze. Bundan sonra seni ziyarete geleceğimden emin olabilirsin." Tok sesi söz verir nitelikteydi. Lakin şunu da sezmiştim sesinde. Muziplik ve sevecen bir ses tonu. Patronluk sıfatından çıkmış ve tanıdık biri gibiydi.Ki öyleydi de zaten. Gözlerimin yönünü ona çevirdiğimde yanaklarında bulunan gamzeler bana göz kırpmıştı. Yavaşça yutkunurken gözlerini teğet geçti gözlerim ve yere bakmasını emrettim. İtaat eden gözlerimle derin bir nefes verdim. Onu ilk defa gülümserken görmüştüm ve gerçekten gülümsemek ona yakışıyordu. Despot bir patron görünümündense bu hali daha iyiydi.
"Her zaman beklerim oğlum. Tekrar buraya geldin ya Allah'tan ne isterim başka." Sesinden anladığım kadarıyla ona çok fazla değer veriyordu. Kıskançlık bedenimi kuşatırken bunu Zübeyde teyzeye soracağımı aklıma not ettim.
"Muhabbetinize doyum olmuyor lakin yaşlı bir adamım ben. Artık eve gitme vakti geldi. Allah'a emanet olun." Halis Bey gecenin sohbetini sonlandırırken vedalaşarak arabasına yöneldi. Torunu da onu takip ederken başını bize çevirerek
"İyi geceler." diye mırıldandı. Bakışlarımı ona çevirmezken Zübeyde teyze onu yanıtlamıştı.
" Hayırlı geceler oğlum. "
***
Saçlarımı okşayan Zübeyde teyze iyice uykumu getirirken başımı dizlerinde döndürüp onu görecek şekilde konumlandırdım. Saçlarımla oynamasını seviyordum ve o da bildiği halde okşuyor ve seviyordu. Parmakları bu sefer gözlerimi bulup yavaşça okşadı.
"Bu gözlerin ağlayınca değil kuzum, gülünce güzel." Ağlamaktan şişmiş olan gözlerimden bahsediyordu. Ve bu sözlerine burukça gülümsedim. Ağlamak hayatımın köşesinde taht kurmuştu ve hiçbir devrim onu tahtından indiremeyecekti buna emindim.
"Sen de üzme kendini teyzem. Olan oldu artık." Evet zor bir gün geçirmiştim dün. Altından da zar zor kalkabilmiştim. Artık herşeyin üstesinden yavaşça geliyordum. Bu hayatımda bir döngü şeklini almıştı. Ve bu yük daha bir günlük bebekken üzerime yapışmış, yirmi dört yılda üzerimde taşımış, taşımaya da devam ediyordum. Sanırım hayatta her türlü zorlukla başa çıkabilen bir bünyeye sahiptim. Her ne kadar yıkılıp, olayların altında kalsam da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR İLMEK AŞK
General FictionAdam öfkelendi. Kadın sustu... Adam bağırdı. Kadın parçalandı... Ve adam gitti. Kadın öldü... *** "Gerçekten isminin hakkını veriyorsun." Elini genç kadının saçlarında dolaştırdı. Ilk defa dokunuyordu bu sırma saçlara ve önceden dokunmadığı için ken...