Endişe...
Korku tümseklerinin bir arada bulunduğu duygudan başka birşey değildi.
Endişe...
Duyguların merhametle harmanlandığı vicdanın haliydi.
Ve endişe...
Benim sadece iki kere tattığım duyguydu...
Biri Peri teyze tarafından diğeri ise bu yabancı tarafından. Kalbimdeki sancı açığa çıktığında biran nefes alamayacağımı hissettim.
Öksüz benliğim bu duyguyu sevmiyordu ki!
Yetim kalbim bu durumu kabul etmiyordu!
Ve benim inancım bu adamın benim için endişelenmesine de mahrem diyordu!!!
Mahrem...
Namusum,ırzım, masumluğum vardı. Korumam gereken bekaretim vardı.
Gözüm gibi koruduğum masumluğuma leke gelmesindense ölmeyi yeğlerdim.
Başım hafiften dönmeye başladığında gözüm de kararmaya başlıyordu. Serumun takılı olmadığı kolumu başıma getirdiğinde gözlerimi kapatıp Bismillahirrahmanirrahim diye mırıldandım.
Gözümün önüne gelen kesitler gözlerimin buğulanmasına sebep olurken beni daha da dehşete düşürüyordu.
Haluk amcanın bana zorla sahip olmaya çalışması gözümün önünden bir şerit misali geçiyor ve korku lavlarımı etrafa püskürtüyordu.
Peki bu Savaş denen adam da onun adamı mıydı?
Korkudan vücudum titremeye başladığında o pisliğin peşimi bırakmayacağını anladım. Benden en değerlimi istiyordu ve istemekle kalmıyor uygulamaya geçmişti bile.
Rabbim sonsuz rahmetin ve kudretinle beni bulunduğum durumdan kurtar!
Rabbim beni yalnız bırakmazdı bu aşağılık insan görünümlü şahsiyetin elinden! Titremelerimi artık hissetmezken gelen sesler bile uğultu şeklinde geliyordu kulağıma. Beni o adama verecek olmanın sevinci mi vardı yüzlerinde ve seslerinde! Benim hayatımın mahfolmasını nasıl böyle kutlarlardı ki!
Omzuma dokunan elle neye uğradığımı şaşırarak hızla gözlerimi açtım ve kalbimin feryat içinde çığlıklarını dışarı vurmaktan çekinmedim.
-"Dokunma bana adi herif! Beni ona veremeyeceksiniz anladınız mı! Öldürürüm kendimi ama yine de izin vermem!" Dediğimde elimi hızla serum takılı olan koluma götürdüm ve hızlıca çıkartmaya çalıştım. Bana engel olmaya çalışan iki çift kolun elinden zorlukla çıkardığımda kollarında debeleniyor ve çığlıklarım hastane duvarlarında yankı yapıyordu. Zübeyde teyze de sıkıca beni tutarken insanların görünüşlerine aldanmamayı tekrar öğrendim. Oysa o beş dakika içerisinde iyi biri olduğu aklımdan geçmişti. Ama yanılmıştım yine her zaman ki gibi! Niye düşünüyordum ki! Yaşadığım iğrenç şeyin hemen sonrasında nasıl başka birinin iyi olduğunun kanaatine varabiliyordum!
Oysa o pislik adam da öyle değil miydi!Adam demeye de bin şahit lazımdı! Altı yıldır ona amca demiştim! Ama onun bana yaptığı bu pislik şey bir daha kimseye güvenmem gerektiğinin ikinci kanıtıydı.
Zübeyde teyzenin kollarında derman kalmamış olacak ki elleri biraz gevşemeye başlamıştı. Beni sıkıca tutan ellerin sahibi ona birşey söylemiş olacak ki beni bıraktı ve odanın çıkışına ilerledi hızla!
Gözlerimi hızla beni tutmuş olan kişiye çevirdiğimde üzerime eğilmiş olduğunu farkettim. Bu adam mı bana sahip olacaktı!
Daha güçlü çığlıklar attığımda sesi mırıltı gibi geliyordu ama ne dediği de umrumda değildi. Başımı sağa sola doğru hızla sallarken
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR İLMEK AŞK
General FictionAdam öfkelendi. Kadın sustu... Adam bağırdı. Kadın parçalandı... Ve adam gitti. Kadın öldü... *** "Gerçekten isminin hakkını veriyorsun." Elini genç kadının saçlarında dolaştırdı. Ilk defa dokunuyordu bu sırma saçlara ve önceden dokunmadığı için ken...