1. bölüm "eve dönüş"

597 18 1
                                    

Uçak iniş moduna geçmişti,tekerleklerin sesi hala en nefret ettiğim şeyler arasında ki birinciliğini koruyordu. Evet artık evimi görmeme saatler kalmıtı.gerçi daha 2ay önce gelmiştim ama yinede yetmiyordu. Anaannem ve annemin benim için yaptığı yemeklerin kokusunu rüzgar sanki buraya getirmişti. Ah sahiden ikisinide deliler gibi özlemiştim. Anaannem ve annemin çok ortak yönü vardı ikiside duldu. Dedem ben çok küçükken vefat etmişti. Yüzünü hayal mayal hatırlıyordum. Babam.. varlığı boyunca kendimi dünyanın en özel insanı hissederdim çünkü bana o derece değer verirdi. Babamı 17 yaşımda kaybetmiştim. 38 yaşında yanlış ameliyattan dolayı hayatını kaybetmişti. O zamana kadar hayalim genel cerrah olmaktı. Ama babamı kaybettikten sonra hayatı ciddiye almayacak kadar boşlamıştım ki; söz konusu insanların hayatıydı. Herneyse bunu atlatalı tam 7 sene olmuştu. Artık acı çekmiyordum. Acı yerini özlem ve hasrete bırakmıştı. Anaannem ve annemin diğer bir ortak yönü ise beni evlendirmekti. Aksine 24 yaşıma kadar bir kere bile erkek arkadaşım olmamıştı. Çevremdekilere göre güzeldim. Ela iri gözlerim yuvarlak yüz hatlarım uzun kıvrık kipriklerim vardı.(kiprik takıntısı olarak beni bi nebzede olsa tatmin eden kiprikler veren rabbim sana sonsuz kere teşekkür ederim) 1. 72 boylarındaydım ve kilo takıntım vardı. Yani karşıdaki cins için idealdim ama İlişkiler bana saçma gelirdi. Amaçsız,boş,anlamsız. Bence karşılıklı iki cinste kendini yıpratmaktan başka bişey yapmıyordu. Sonuç ya ayrılık ya evlilik. Ki evlenenlerde muhtemelen birbirlerinden sıkılmış olurlardı. Aslına bakılırsa evlilikte bana cazip gelmiyodu. Sınırlı bir yaşam tarzı.hergün evde yemek yapman bulaşık yıkaman ve en nefret ettiğim madde ütü yapman için bekleyen ham maddesi odun olan bir eşte cabası. Tabi bunlar benim düşüncelerimdi bizimkilere göre evde kalmıştım bile. Yüzüme bir tebessüm oturmuştu şimdiden.Acaba kaç vesikalık erkek resmi koleksiyonu yapmışlardı. Yüksek sesle olduğumuz yeri belirten anons beni iç dünyamdan çekip bulunduğum ana sürüklemişti. Derin bir iç çekerek kontrollerimi yapıp valizlerimi almak için yürüdüm. Valizlerimi alıp beni bekleyen sefer amcayı aramaya başladım. Sefer amca bizim 10 yıllık şöförümüzdü. Kırlaşmış saçlarına rağmen yakışıklı ifadesini herzaman korurdu. Efsun yeşili gözleri gözlerime değdiğinde yüzümde istemsiz bi tebessüm oluştu. Yanına koşarak vardığımda elini öptüm. O bana babamdan kalan büyük bir hatıraydı. Sefer amca valizlerimi alıp bana kapıyı açtı. Arabanın arka koltuğuna oturup beklemeye başladım. Seri hareketlerle valizleri bagaja koyup sürücü koltuğuna geçti. "Nasılsın küçükhanım". Allahım efsun yeşili gözlerinden şefkat akıyordu. "İyim çok şükür sefer amca sen nasılsın yine maşallahın var" sözlerime gülerek karşılık verdi. Bu mahcubiyetinin ifadesiydi. Bende güldüm ve yola koyuldu. "Arabayı değiştirdik farketmedin heralde" ahh şu umursuzluğum.. "yaa.. evet şey.. aman farketmedim işte boşversene" tekrar gülümseyerek yola devam etti. Ara sıra muhabbet edip gülüyorduk. Sefer amca beni çok komik bulurdu. Bazı söylediklerime kahkaha bile atardı. Gerçi bu çevremdeki bütün insanlar için böyleydi. "Sempatik". Haziran ayında olduğumuz için annemler silivri tatil köyündeki evimizdeydi. Babam bize büyük bir servet bırakmıştı. Arabalar,evler,vs. Ama bu ne benim için ne de bizimkiler için bi anlam taşımıyordu. Çok şükür paraya tapanlardan değildik. Araba durunca geldiğimizi anladım. Arabadan inip eve şöyle bi baktım. Gerçekten iç açıcıydı ve oldukça büyüktü. Tabiki bunlar düşüneceğim son şeylerdi. Şuan içeri girmek için sabırsızlanıyordum. Bi çığlık.. ah sanırım annem beni görmüştü..

İçeri adım atmadan sevgi seline tutulmuştum. Annem ve anaanennem ağlıyor bir yandanda öpüyorlardı. İkisiylede hasret giderdikten sonra duş almak için müsaade istedim nasıl olsa artık istemeyecekleri kadar yanlarında kalacaktım. odama çıkıp eşarbımı ve üstümü çıkarttım önce biraz keyif yapmak gerekti. Kendimi sırtüstü yatağın üstüne attım. Annemler hiç damat adaylarından bahsetmemişti. Acaba vazmıgeçmişlerdi yoksa başka planlarımı vardı. Neyse canım zaman herşeyi gösterirdi. Yataktan kalkıp banyoya doğru giderken olacaklardan bihaberdim.

Rahat duşumdan hiç çıkmak istemesemde çıkmakzorunda kaldım. Annemler yemekleri hazırlamıştı en rahat eşofmanlarımı giyip aşağıya yöneldim. Çevre haneler boştu. Bu yüzden saçımı hiç kapatmazdım bu evde. Aslında kapanmak benden hiç beklenmedik bir durumdu. Beni buna itense, üniversiteyi almanyada tamamladım. O zamanlar açıktım Oradaki insanlık yaşam tarzı benden çok uzaktı. Kadınlar için bekaret önemsizdi. Hatta bakire olduğunuz için sizi küçümserlerdi. Erkekler aç hayvanlar gibiydi. Nerede güzel bi genç kız görseler saldırırlardı. Bundan daha tuhaf olan şeyse karşı cinsin bu muameleden hoşlandıklarıydı. Bu işlere karışmayan tek topluluk müslüman erkekler ve tesettürlü bayanlardı. Çünkü bayanlar kendilerini sergilemekten uzak duruyor erkeklerse gözlerini ellerini muhafaza ediyordu. Sizcede olması gereken bu değilmiydi. Gözlemlediklerimin çoğu beni iğrendirsede bu topluluk içimi rahatlatıyordu. Bu yüzden bende o toplulukta ki yerimi aldım. Ve kapandım. Yemek bahçede kurulmuştu. Annem beni görünce yine ağlamaya başladı. Sarılıp öptüm. Hiç değişmiycekti bu kadın. Hep beraber oturduk. Karnımı güzelce doyurdum. Hava hafif esiyordu. Anaannem "ee anlat bakalım yavrum oralar nasıl insanları iyi mi yok mu gönlünü çalan yakışıklı bir prens" tam tahmin ettiğim yönde gitti konuşma ." Var canım olmaz mı? Bende uzun zamandır sormanızı bekliyodum söylemek için" anaannem ve annem birbirlerine baktılar. Annem "kim bu çocuk kızım bize niye haber vermedin. Ay anne ben sana demiştim alır biri benim iyi yürekli kızımın gönlünü" gülmemek için zor tutuyordum. "Yalnız bişey var bu pek hoşunuza gitmiycek sanırım. şeyy.. nasıl söylenir bilmemki" "hadi kız çatlatma adamı" peki siz istediniz Damadınız hristiyan" annem tiz bir çığlık attı. Anaanem elindeki çatalı yere düşürdü. bendede kayış koptu. Artık kendimi tutamıyordum. "Şaka şaka sakin olun" ikisininde yüzüne renk gelince ayağa kalktım . Anaannem "buraya gel eşek sıpası bide bizimle dalga geçersin he" "oh ikinizede ders olsun rahat bırakın yakamı" diyip bir yandanda bahçede dört dönüyordum. Annem yorulup kovalamayı bırakınca bende rahat nefes almıştım. Hala gülüyordum ki bu sefer ikisinede bulaşmıştı. Yanlarına gidip ikisindende makas aldım . "Annem aman kızım bidaha yapma böyle şakalar. Mazallah gerçek olur falan" "o zaman sizde artık yakamı bırakın" "tamam tamam hadi git üstünü giyin de akşama misafirimiz var." "Hayıııııııırrrr daha üstümden günün yorgunluğunu atmadımki" "kızım taş taşıttırmıycaz ki hadi mızmızlanma" "ee kim gelcekki?" "Teyzemlerin gelini yani anaannenin gelini sen tanımazsın " "off peki tamam" diyerek odama yöneldim. Ne gerek vardı ki . Ben çıkmayabilirdim yanlarına. Neyse ki akşama daha 4 5 saat vardı. Annemlerle zaten 2 ay önce görüşmüş hemde her akşam rapor vermek için görüntülü aradığım için konuşcak fazla bişey yoktu. Hemen yatağıma koşup leptopumu açtım. Arama motoruna "ölmeden önce izlenecek filmler" yazıp arattım. Filmkoliktim ki genellikle hint filmlerini tercih ederdim. Çıkan sonuçlardan ilkine tıklayıp bakmaya başladım. "Table 21" Konusu güzeldi ve hint yapımıydı . En azından aşk öncelikli değildi. Hemen tıklayıp filmi başlattım."film izleme" moduna giriş yapmıştım bile...

Film süresi 2'buçuk saatti. Ama ben ağlamak için durdurup biraz hava alıp kendime gelene kadar beklediğim için 3 saat sürmüştü. Müthişti ve kesinlikle kayda değer gerçekleri anlatıyordu. Aynanın karşısına geçip kendime baktığımda gözlerimi kapattım. Muhtemelen biri beni böyle görse işkenceye uğramış sanardı. Filmi izlerken şekilden şekile girdiğim için saçlarım dağılmış ve ağlamaktan gözlerim şişmişti. Banyoya koşup elimi yüzümü yıkadım. Boydan olup silivri sahiline bakan camı açıp biraz nefes aldım. Evet kafamı dağıtmıştım. Misafirler bi saate gelirlerdi sanırım. Zaten benim hazırlanmam bi saati bulurdu. Dolabımı açar açmaz anneme minnettar kaldım. Benim zevkime göre dizayne edilmiş kıyafetler.. herhangi birini elime aldım. Hoşuma gitmişti. paçaları hafif dar beyaz pantolon. Parlement mavisi dizlerimin hafif üstünde ince tunik. Kıyafete uygun ipek bir eşarp. Kombin tamamdı.. sıra hafif bir makyajdaydı. Abartıdan nefret ederdim. Göz makyajı benim için idealdi. Eyerliner,rimel yarım likit.. ah evet artık hazırdım. Annem kapımı tıklatıp içeriye girdi. "Geldiler yüsra" "geliyorum anne" parfümümü de sıkıp aşağıya indim. "Ön Bahçedeler" dedi annem. Ben yönümü mutfaktaki güzel çay servisine çevirmişken. Gülerek "mesaj alındı" dedim. Ön bahçenin kapısından içeri adım attığımda karşılacağımı beklediğim şey kesinlikle geniş omuzlu ve yeterince kaslı bedeni örten gömleğin düğmeleri sonuna kadar açık yarı çıplak bir vücut görmek değildi.. kesinlikle değildi..

Evlilik OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin