11.bölüm "kötü enerji"

103 9 5
                                    

Elimi tekrar kalbime bastırdım. Fakat bu defa sebebi aşina olduğum bir his değildi.

Ardından gidişini simgeleyen toz duman..

Akşam yatağıma uzanmış, olanları düşünüyordum. Kahvaltıyı, Elimi kesişimi, akşam 5 dk. dakikacık zaman zarfın da ettiğimiz kavgayı. Sürekli bir çatışma içerisindeydik. Nefretle karışık bir duygu seline kapılmıştım. O sırada gözleri geldi gözlerimin önüne. Sıradan bir mavi değildi. Böyle sanki içinde denizler vardı da içinde boğuluyordu yabancı gözler. Sanki kimsenin siması değemezdi göz bebeklerine. His yoktu. Duygu yoktu. Hiç samimi görmemiştim. Ya dalga geçen bakışları ya da alaylı yarım gülüşü. İkisi de çileden çıkarmaya yetiyordu insanı. Parmağımı buklelerimden birine dolayıp oynamaya başladım. Yarın erken kalkmam gerekiyordu. Ve uyumak için en güzel yöntem saçlarımla oynamamdı. Zaten fazla da vaktimi almamıştı...

Alarm çaldığında telefonuma resmen beddua okudum. Sesi kısılasıca. Kapatmak için elime aldığım da saat 6:30 du. Yuh 6:30 mu? Çok erken diye yakınırken jeton düştü.

"Bugün iş var" diye sesli bağırdım. Yataktan fırladığım gibi banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkayıp akşamdan hazırladığım kıyafetlerimi giydim. Eşarbımı takmadan hafif pudra sürüp göz makyajı yaptım. Eşarbı da takıp vestiyere indim. Bir yandan da saate bakıyordum. 06:48 di. Off zaman su gibi akıyordu bildiğin. Vestiyerden siyah, mürdüm detaylı ayakkabılarımı da giydikten sonra hızla dışarıya uçtum. Kaldırımda taksi beklemek için durdum. İki dakika olmadan binmiştim bile. İşte cihangiri bu yüzden seviyordum. Günün her saati işlekti. Yaklaşık yarım saat sonra göktürk hastanesindeydim. Saate baktığım da 07:30 du. Oh be ilk günden geç kalmamıştım. Resepsiyona ilerleyip şahsıma ait odamı sordum. Masanın arkasında tahmini 20 li yaşlarında ki kız sevimli bir bakışla önce süzdü. Sonra
"Yüsra mirzahan" dedi aynı sevimlilikle. Evet anlamında başımı salladım.
"2. Kat sağdan 4. Kapı. Bu arada benim ismim Adal yüsra hanım. Hayırlı olsun"
"Teşekkürler Adal" diyerek tarif ettiği yere doğru ilerledim.

1. Kapı 2. Kapı 3.kapı .. Evet işte 4. Kapı. Girişinde ki tabelada Pedegog psikoloji uzm. YÜSRA MİRZAHAN Yazıyordu. Kapıyı açmadan "teşekkürler MAVİE" diye fısıldadım. kapıyı ittirdim. Dudaklarımdan gayri ihtiyari "Bismillah" döküldü. Ne güzel dedim içimden bismillah gibi bir kelimenin alışıla gelmiş olması. Rızkını verenenin Rezzak! Olduğunun hatırda kalması...

Kırık beyaz duvarlarda bordo rengi fırça darbeleri vardı. İş koltuğu kalıbına oturmuş siyah deri koltuk yerine bordo koltuk vardı. Ahşap bir masa. Applee diz üstü masanın üzerinde ki yerini almıştı. Güzel manzarayı daha da güzelleştiren boydan camlar. Odanın duvar kısmında küçük boş! Bir kütüphane. İnsana huzur veren,baktıkça iç açan orta boyut fakat içine dünyalar sığdırılmış bir oda.. Ahşap masama dokunarak bordo koltuğuma oturdum. Çantamı köşedeki askılığa astım. Masanın ön kısmı dosyalar için oyulmuştu. Dosyaları sabit tutuyordu. Görünümü muhteşemdi. Elimi dosyalarda gezdirirken kapım tıklatıldı. Oturuşumu düzeltip
"Girin lütfen " dedim. Kapı ağır ağır açılarak aralandı. İçeriye 40 yaşının üstünde çerçevesiz gözlük kullanan karizmatik denilecek kadar şık giyinmiş uzun boylu bir adam girdi. Ayağı kalktım. Kaşlarını kaldırarak

"Yüsra mirzahan" dedi. kafamı sallayarak
"Evet benim" dedim. Adam gülümseyerek başını salladı.
"Ben hastanenin baş hekimi aynı zaman da sahip ortağı Ateş Aysal"
"Memnun oldum efendim."
Karşımda ki hasta koltuğuna oturarak eliyle nazik bir şekilde oturmamı işaret etti.

"Öncelikle hoşgeldin yüsracığım"
"Teşekkür ederim ateş bey "
"Umarım odanı beğenmişsindir."
"Beğenmek yanında hafif kalır."
"Sevindim. Bugün yalnızca bir tane hastan var. Oda acil olduğu için kabul edildi. Bütün gün rahatsın. Dilersen dosyaları incele dilersen hastaneyi gez. Sana kalmış . "
"Gerçekten çok teşekkür ederim efendim. Özellikle anlayışınız için."
" rica ederim . MAVİE gibi değerli hocamın sözü benim için rica değil emirdir. "
"Estağfurullah. Tekrardan çok sağolun." kafasını sallayarak ayağa kalktı.
"Şimdi dilersen hastaneyi gezmende eşlik edebilirim.
" tabi ki çok memnun olurum" diyerek ayağa kalktım. Kapının önünde durup geçmem için yol verdi. O önden ben biraz gerisinden hastaneyi geziyorduk.
"Burası ameliyathane, burası da benim odam" odasını görünce şaşkınlıktan dilimi yutacağımı sandım. Ama şıklığın aksine sadeliğinden. O kadar mütevazi bir odaydı ki. Ne süslü avizeler ne pahalı şamdanlar. Siyah masa siyah koltuk. Duvarlarda osmanlıya ait tuğralar. Zemin eski ahşap marle.

Evlilik OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin