6.bölüm"

165 13 1
                                    

İkindi namazımı eda ettikten sonra yatağıma uzanmıştım ki kapı çaldı. "Efendim" tahminlerim anaannem doğrultusundaydı ama gelen annemdi. İçeriye girdi. Yanıma oturdu. Bakışlarında bir muziplik vardı. "Biraz konuşabilir miyiz?" Tabikide konu belliydi. Annem ağzını açmadan gözlerimi kapatıp "lütfen anne ben o çocuk hakkında hiçbirşey konuşmak istemiyorum. Hem anıl çağırdı masaya ben konuşmadım bile. o kuzeyse bende güney kadar zıttım ona lütfen çok rica ediyorum bu konu kapansın" diye haykırdım resmen. Annem şaşkınlıkla baktığını hissedebiliyordum. Gözlerimi açtım. Annem Kafasını hayır anlamında salladı. Ne yani kuzeyle bugün ki görüşmemizi sormayacak mıydı? Allahım yoksa ben kuruntu yapıp sürekli tepkileri ona mı yönlendiriyodum. "Sen bana kuzeyi sormayacakmıydın anne?" Dedim mahçup bir şekilde. Annem tekrar hayır anlamında başını salladı. Hay dilim kopsaydı yaa. "Şey anne yaa anaannem öyle ima yapınca bende şey sandım hani..." annem anlamadığım bi nedenden dolayı kahkaha patlattı. Suratına şaşkın şaşkın bakarken "hakkı var ama yakışıklı çocuk dimi" dedi. "Anne yaaa! Biliyodum ben biliyodum. Hem yakışıklı falanda değil tamam mı uzaylıya benziyo" dedim sinirle. Resmen dalga geçmişti benimle of. Annem kahkasası eşliğinde Yanımdan kalktı ve kapıya yöneldi. Tam çıkarken "bu arada yarın uzaylılara davetliyiz canım" dedi. Şaka yapıyordu. Hayır gayet ciddiydi. Tabiki de gitmeyecektim. Ne işim vardı benim orda. "Kusura bakma ama anneciğim yarın anılla bizim planlarımız var." Annem kafasını sallayarak çıktı. Bende yatağıma geri uzandım. Birsüre tavanı izledim. Ne o! Uykum mu gelmişti. Sanırım. Gözlerim yarım kapanmış, uykuyla uyanıklık arasında kalmıştı. Daha fazla direnemeyeceğimi anlayınca gözkapaklarıma izin verdim. Yalnız kapatır kapatmaz kaşlarımı çatmıştım. Çünkü zihnimde güzel uzun kirpiklerinin arasından bakan bir çift mavi canlanmıştı. Gülümsedim ve sesli olduğunu anımsadığım bir kaç kelime döküldü dudaklarımdan "evet anne hakkı var yakışıklı çocuk"

Kapının sesini bastırmak için yüzümü yastığıma gömdüm. Hoş bir erkek sesi adımı söylüyordu. İyide bizim evde erkek yoktu ki. Sanırım rüya görüyordum. Ta ki anılın evde olduğunu anımsayana kadar. Uykunun verdiği sersemlikle sese odaklanmaya çalıştım. "Yüsra bak giricem şimdi içeri o olcak! Öldüm lan sıkıntıdan. Yüsraaa hadi kızım." Ses tonu gittikçe sabırsızlandığını gösteriyordu. "Ne var bee bi uyutmadınız" dedim sitemkar bir sesle. "Giriyim mi müsait misin?" Ne kadar süt kardeş olsakta aramızda belli bir mesafe vardı. Evet anıl bana helaldi ama yinede beni kapandığımdan beri kısa şortlarla veya açık saçık şeylerle görmemişti. Üstüme baktım hala eşofmanlarım vardı. Yattığım yerden doğruldum ve "gel,müsaitim" dedim. Kapıyı açtı. Hafif bir kahkaha attı. Suratına deli misin? İfadesiyle bakış attım. Yanıma geldi ve saçlarımı karıştırdı. "Şunlara bak yaa senden tamamen bağımsızlar" gülümsemesi banada bulaşmıştı. Bahsettiği şey buklelerimdi. "Rahat bırak onları onlar benim bebeklerim" dedim saçlarımla oynayarak. Tekrar kahkaha attı. "Bağımsız bebekler" yastığı kafasına fırlattım. "Eğer biraz daha dalga geçersen ruhun bedeninden bağımsız olucak" kafasını ovuşturarak "tamam be tamam şaka yapıyorum" dedi. Elimden tutarak beni kaldırdı. Ve "Yemek hazır 2 dk sonra aşağıda ol tv yi ayarladım yemekten sonra film izliycez" dedi kapıdan çıkarken. çıktıktan sonra elimi yüzümü yıkadım ve saate baktım. Saat 8 olmuştu. Namaz kılmamıştım.tekrar lavoboya gittim ve abdest aldım. Çekmecemden seccademi aldım. Namaza durmadan önce anıla mesaj attım. "Namazı kılıp inicem aşağıya siz beni beklemeyin." telefonu yatağın üzerine attım ve namaza durdum.

Akşam namazını eda etmek çok huzur verici gelirdi hep. Tabiki de bütün vakitler öyle ama akşam namazı vakti zaten kısa o azıcık zaman sürecinde rabbinin huzuruna yetişme çabası. Okadar farklı ki. Namazımı kıldıktan sonra ellerimi açtım "ya rabbi sen herşeyi en iyi bilensin. Dinimi uygulamayı bana geç zamanda uygun gördün. Lütfen hakkıyla yerine getirebilmemi nasip eyle amin" daha birçok kelimeyle süslemek istedim dualarımı ama hiçbiri kafi gelmiyordu. Latin harfleri beni ifade edemiyordu rabbime, bu yüzden sesli bir şekilde fatih-ı şerifeyi okudum. Manası o kadar inceydi ki. Kul olanı yaratana öyle güzel arz ediyordu ki. "İyyakenağbüdü veiyyakenestain-yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz" amin... seccademi ve üstümdeki namazlığımı katlayıp çekmeceye koydum. Aç değildim. Bu yüzden anıla "ben aç değilim yemeğe inmiycem size afiyet olsun" yazdım. Kulaklığımı taktım ve odamda ki balkona çıktım. Sahile bakan manzara insana huzur veriyordu. Ama ben evimi özlemiştim. Cihangirin huzur veren manzarası. İnsanları. Kalabalık yerlere alışmıştım sessizlik beni kesmiyordu. Sandalyeye oturdum ve yinede şu manzaranın keyfini çıkarmaya baktım. Müzik eşliğinde çok daha farklıydı deniz. Mavi. Mavi.. şu sıralar ne kadarda çok kelime hazineme uğramıştı. Umarım sadece şu sıralardır.ben düşüncelerime dalmış giderken omzumda ki el hayallerimden sıyrılmama sebep oldu. Arkamı döndüğümde annem bişeyler söylüyordu kulaklığımı çıkarttım "efendim anne" "yüsracığım sabahtan beri konuşuyorum kulaklık var desene" "duymadım annecim" dedim yerimden kalkarken. "Anıl seni bekliyo aşağıda" ikimizde içeri girdik. Hiç film izliycek havam yoktu. Ama yinede aşağıya indim. Anıl salonun koltuğuna uzanmış telefonuyla oynuyordu. Sessizce arkasından geçip gözlerini kapattım. "Seni tahmin etmek o kadar zor ki kafayı yemek üzereyim" öküz. İnsan nezaketen de olsa bikaç isim söyler. Ellerimi çektim ve yanına oturdum. Beğendiği bir kaç filmi masanın üzerine koymuştu. "Ee seç bakalım" gözlerimi devirdim "hiç film havamda değilim kuziş " "hangi havandasın hayatım. Burdan pek anlaşılmıyo" dedi sırıtarak. "Bilmiyorumki yaa napsak" bir an düşünür gibi yaptı ve "sahile inelim" dedi. Çok fazla mutlu olarak "iyi fikir" dedim. "Hadi hazırlan o zaman" ellerimi çırptım ve yukarı çıktım. Hava muhtemelen serindi. Bu yüzden gri örme kazağımı ve dar kot pantolonumu giydim. Kazağım dizime kadar olduğu için ekstra tunik giymedim. Kot rengi şalımı takıp aşağıya indim. Makyaj yapmamıştım. Çünkü anıl çoktan hazırlanmış krize girmiştir bile. Vestiyerden gri spor ayakkabılarımı çıkarıp anılın yanına geçtim. "Hazırım bayım" "vay vay vay bu ne şıklık hanımefendi alttarafı sahile incez" şakaya vuruyordu ama kızdığı belliydi. "Makyaj bile yapmadım beee" dedim dudağımı büzerek. " "hadi canım" suratını yüzüme yaklaştırıp kirpiklerime baktı. Merakından falan bakmıyordu. Yaptığı sadece şebeklikti. Ama kirpiklerim gerçekten uzun olduğu için şaşırmıştı. Geri çekilip "hakikaten makyaj yok kirpiklerin orjinal mi" dedi. "Yok canısı marjinal. Hadi gidelim." Gülümseyerek elini kapıya doğru gösterip geçmemi bekleyerek yer verdi.kafamı iki yana sallayıp önden yürüdüm. Bahçede ki kamelyada annemler oturmuş muhabbet ediyorlardı. Annem bizi görünce şaşırmıştı. "Nereye çocuklar" "ya anne sahile inip biraz hava alalım dedik" dedim kafamı sağa yatırarak. Annem gülümsedi. Anaannem cevap verdi. "Gidin gezin yavrum gençsiniz." Hayret anaannem olumlu bişey söylemişti. Kesin bunun altında bişey vardı "hayırdır anaanne " diyerek anıl düşüncelerimi sesli bir şekilde dile getirdi. "Yok bişey canım bugün gezin zaten yarın turgutlara gidicez " anıl anlamadığını ifade eden bakışlarla bana bakarken konuya açıklık getirip "kuzeylerden bahsediyo " dedim. Anaannem tekrar "hadi oyalanmayın gidin geç kalmayın "dedi. El sallayarak arabaya yöneldik. Sanırım arabayı anıl kullanacaktı. Tahminimi doğrulamak adına anıla bakarken bişey dikkatimi çekmişti. Ben makyaj yapmadığım halde bana kızan çocuk gayet cool giyinmişti. hardal sarısı pantolon üzerine ise siyah vücuduna yapışan v yaka t-shirt vardı. Kafamı iki yana sallayarak önüme döndüm. Nitekim o sürücü koltuğuna bense yolcu koltuğuna geçmiştim. Ve yola koyulduk.

Sahil bize yakındı. En fazla 15 dk. Sürmüştür. Arabayı parketti ve yürümeye başladık. Deniz insanlar o kadar güzeldi ki.ama Biran hüzün çöktü içime yarını nasıl atlatıcaktım. O çocukla aynı ortamda bulunmak istemiyordum. "Nerelere gittin kuzen" diyerek anıl dünyaya dön mesajını vermişti."yarın " dedim iç çekerek "nasıl o davetten sıyrılabilirim onu düşünüyorum. Sahi sen hiç itiraz etmedin" dedim. Anıl parlayan gözlerle cevap verdi. "Ordan bakınca safa mı benziyorum kuziş. Maviş orda kızım. Kaçırırmıyım?" Şok olmuştum.resmen şok olmuştum. "Şaka yapıyosun dimi? Bi maviş için kuzeninde hatta süt kardeşini ezicek misin?" Tüm masumiyetimi önüne sererek medet umarken "saçmalama canım ne ezmesi sende geliceksin " biliyodum ya pislik herif. "Gelmiycem "dedim omuzlarımı kaldırarak. "Hemen kalkarız biz bee takılırız sonra hı? " iyi fikirdi. Ama hemen taviz vermeyecektim. "Bakarız canım" dedim omuz silkerek. "Dondurma yiyelim mi" derken eli bi cafeyi işaret ediyordu.başımı olumlu anlamda salladım. Dışarıda da sandalyeleri olan cafenin sahile en yakın bölümüne oturduk. Karışık dondurmaları da ısmarladıktan sonra anılla eskilerden bahsettik. Herşey iyiken anıl birden kaşlarını çattı. "Ne oldu" dedim tereddütle. "Hiç bişey birilerinin canı dayak istiyor sadece" dedi. Etrafıma bakarken anılın "bakma!" diye bağırmasıyla önüme döndüm ama olan olmuştu. Karşı masada oturan bir çift öküz! Trene bakar gibi bakıyordu. Ve biriyle göz göze geldiğimde gülümsedi. O an anılın karşı masaya ışınlanması -evet çünkü saniye farkıyla ordaydı.- ve masaya yumruk atması bir oldu. Bu tür şeylerde soğukkanlıydım. Sakince anılın yanına gittim ve bir adım gerisinden "gidelim anıl değmez" dedim. Anıl bağırdığı için beni duymuyordu. Bu defa bende yüksek sesle"anıl! Gidelim dedim" diye bağırdım. Anıl tekrar masaya vurdu ve benim kolumdan tutarak ilerlemeye başlamıştı ki aynı masadan birses "tatlım saçını kapatmışsın ama pek başarılı değilsin" durdum. Daha doğrusu durmak zorunda kaldım. Anıl çivi gibi olduğu yere çakılmıştı. Kolunu hissetmesini umarak "boşver" anlamında sıktım. Fakat bir başka ses "sinirlenmekte haklısın adamım. Taş gibi ela gözlü hatun...." sözlerinin devamını getiremeden yumruğu yemişti. Haketmiştide yani. Ama diğer adam anılın arkasından gelerek sırtına yumruk attı. İstemsizce ayaklarım oraya doğru koştu ve yerde yatan anıla çullanan adamın boşluğuna bir tekme attı. Adam yere yuvarlanınca hırsımı alamayıp karnına tekmeler atmaya başladım. O sırasa Güvenlik görevlileri geldi ve adamı elimden aldılar. Anılda ayağa kalkmıştı. Pis adam arkadan vurmuştu. Yoksa anıl ikisine de yetecek güçteydi. Sahil güvenlik olayı sormuştu. Allahtan şahitler vardı da ucuz yırtmıştık. Sonuçta adamların ikisi de hırpalanmıştı. Anılın iyi olduğuna kanaat getirince arabaya doğru yürüdük. İtiraz etmeme rağmen arabayı anıl kullandı. Her nekadar ona belli etmesemde anıla çok sinirliydim. "Kızgınsın dimi" bana" sözlerine karşılık gözlerimi devirdim. "Ne yapsaydım yüsra bide alkışlasamıydım adamları" suratına bakarak "hiç bişey" dedim. "Ne" dedi alnını buruşturarak. Tekrar önüme döndüm ve "hiçbişey yapmasaydın mesela diyorum. Her defasında aynı sorun şu baktı o baktı. Benim suçum ne anıl? Elbette kızabilirsin kıskanadabilirsin ama bulaşmak yerine mekan değiştirelim daha iyi olmaz mı? " onaylarcasına başını salladı. "Hem bana gerek kalmadı ki sen adamın hakkından geldin" dedi sırıtarak. "Arkandan vurmamalıydı " bende güldüm. Moralimiz yerine gelmişti.

Arabayı garaja park ettikten sonra annemleride görüp üstümüzü değiştirmeye çıktık. Zaten adamakıllı vakit geçiremediğimiz için film izliycektik. Önce abdest alıp yatsıyı kıldıktan sonra siyah tayt ve diz kapaklarımın altında olan oranj uzun kollumu giydim. Saçlarımı herzaman ki gibi toplamadan aşağıya indim. Anıl aşağıya tabiki de benden önce inip anneme mısır bile patlatmıştı. Saat baya ilerlediğinden evde ki herkes yatmıştı. Filmi anıl seçmişti. Konusunu birtürlü açığa kavuşturamadığım filmin zaten yarısından sonra uyuyakalmıştım. Anıl da diğer koltukta fazla dayanamamış kıvrılmıştı. Eminim ki sabah kalktığımızda ağrı içinde uyanıcaktık. Ki yarın gitmemiz gereken önemli bir yer vardı.

Evlilik OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin