Dünkü olanlardan sonra eve gelip deli danalar gibi yatmıştım. Esneyerek yumuşak, sıçacak ve ayrılmak istemediğim yatağımdan kalkıp telefonumu kontrol ettim. Vickie mesaj atmıştı.
"Uyanır uyanmaz mekana gel, önemli."
Kaşlarımı çattım. Aklıma türlü türlü senaryolar gelirken siyah dar yırtık pantolonu ve siyah uzun kollu bluzumu giyip aşağı indim. Ayakkabılarımı da giyerek anahtarlığımı kapıp çıktım. Daha hızlı olmak için bugün motorla gidecektim.
Öğlen vakti olduğu için sadece yayaların bulunduğu caddeleri hızla geçerek mekana vardım. İçimde kötü bir his vardı. Bugünün iyi bitmeyeceğini hissediyordum. Derin bir nefes alarak içeriye girdim. Barmene bile selam vermeden hızlıca aşağıya indim. Ölümcül bir sessizlik hakimdi ortama.
Hepsi birden dönüp bana baktıktan sonra gözlerini kaçırdılar ve bir şeylerle ilgilenmeye başladılar. Kesinlikle ters giden bir şeyler vardı.
İçimi kemiren o kötü hisle gidip duvarların kenarlarında bulunan uzun koltuğun sol orta kısmına oturdum. Onların tam karşısına.
Bir süre konuşmalarını bekledim ama kimseden ses çıkmıyordu. Cidden sinir bozucu bir durumdu. Sonunda dayanamayıp sessizliği bozdum.
"Evet?"
Vickie derin bir iç çekti.
"Bak konuşmaya nasıl başlayacağımızı bilmiyoruz tamam mı?" Dediğinde iyice sinirlenmeye başladım.
"Saçma sapan davranmak yerine dökülseniz iyi olur."
Bu sefer iç çeken Ken'di. Konuşmadan önce haber vermek için iç mi çekiyorlardı anlamadım.
"Bak Silas," cümlesini tamamlayamadan sustu. Sabrım taşmaya başlamıştı.
"Saçmalamayı kesip konuşun ya da ben gideceğim."
Sonunda konuşmaya karar veren Jared oldu.
"Direk konuya gireceğim. Senin yüzünden başımız belaya giriyor." Dediğinde anlayamamış bir şekilde ona baktım.
Farketmiş olacak ki konuşmasına devam etti.
"Sürekli düşünmeden birilerini öldürüyorsun, ailesi, çocukları yada evde onu bekleyen hasta bir yakını var mı, önemli biri mi bakmadan araştırmadan insanların hayatlarına son veriyorsun ve bunları liste diye adlandırdığın saçma şeylere kaydediyorsun."
"Sen n-"
"Sözümü kesme. Bizi önemsemeden hareket ediyorsun ve kendi başına yaptığın planların bize zarar verip vermeyeceğini bilmiyorsun. Okulda ve bu şehirdeki herkes- hatta seni tanıyan herkes bizimle takıldığını ve bize önem verdiğini biliyor. Daha dün hepimiz Pera'lardayken toplu suikast düzenlendi. Eğer Pera'nın köpeği havlamasaydı hepimiz şuan ölü olurduk. Bu suikast sıradan değildi. Daha profosyöneldi. Sen bu şekilde devam ettikçe daha çok düşman kazanıyorsun ve bizi tehlikeye atıyorsun. Buna göz yummamızı bekleme artık. Bu zamana kadar senin hareketlerini hoş gördük ama bu kadarı fazla. Üstelik önümüzde turnuva var. Bu bizi yeterince tehlikeye sokarken birde seninle uğraşamayız. Üzgünüm. Bundan sonra seni çevremizde görmek istemiyoruz. Sana hareketlerini düzeltmek için inan bana zaman vermek isterdim ama zaman yok. Bunu sende biliyorsun. Eğer bizim iyiliğimizi istiyorsan bizden uzak dur ve bizi tanımıyormuş gibi yap. Çünkü biz öyle yapacağız."
Hiç bir tepki veremiyordum. Resmen donmuştum. Bunca yıllık dostlarımın beni bu şekilde yüz üstü bırakması ve beni uyarmadan böyle bir şey yapmaları. O an hiçbir şey hissedemiyordum. Tek bir şey dışında.
Öfke.
Hepsinin yüzlerine baktım tek tek. Hiç biri kafasını yerden kaldıramıyordu.
"O zaman turnuvada kendinize dikkat edin. Ilk hedefim siz olacaksınız." Diyerek demir kapıdan çıktım. Resmen hayatımda yediklerim yetmemiş gibi bir başka kazık daha gelmişti.
Böyle olacağını bilmeliydim diye kendime söverken motoruma binip doğruca sahile gittim. Akşam üstü olduğu için bir kaç arkadaş grubu ve çift dışında sahil bomboştu.
Kayalıkların en ucuna gittim ve büyük düz taşın üstüne yattım. Gökyüzü karşımda sonsuz bir kumaş gibi uzanıyordu. Hava bulutluydu. Gökyüzüne bakarken düşüncelere daldım.
Bugün olanlar, yediğim büyük kazık. Hepsi sadece bir günde gerçekleşmişti ve bir günde dağılmıştım. Şimdi de uzun zamandır yüzüne bakmadığım gökyüzüne bakıp yattığım taşın soğukluğunu hissediyordum.
Sahi en son ne zaman gelmiştim buraya?
Abimin katliamından sonra? Yada ilk cinayetimi işlediğimde. Yoksa bugün binincisine layık görüldüğüm kazıklardan sonra? Bilemiyordum.
Hiçbir şeyim kalmamıştı. Evet insanları öldürüyordum bu konuda haklılardı. Ama bana dur deselerdi ben zaten bütün bunları bırakabilirdim. Sadece zamanında söylemelilerdi ve ben buna alışıp bütün bunları bırakabilirdim.
Bir kez daha hayat bana kendi yöntemleriyle "Daha ne kadar boka batacaksın merakla bekliyorum." Diyordu.
Sıkıntıyla iç çekip yavaş yavaş kapanan havanın ardından minik yağmur damlacıklarını hissetmeye başladım.
Şimdi burada sonsuza kadar uzanıp kalmak isterdim ama önümüzde turnuva vardı. Bir şekilde bu kazığıda sindirip hazırlanmam gerekiyordu. Hayatımın yarısından fazlasını geçirdiğim kişilerin yaptıklarını asırlar geçse sindiremeyecektim biliyordum ama elimden unutmaya çalışmaktan başka bir şey gelmiyordu.
"Neyse." Dedim. Sanki geçecekmiş gibi.
"Buna da neyse. Turnuvadan sonra düşünürüm sağ kalırsam." Diyerek hızlanan yağmurla sırılsıklam olmaya başladım. Yağmur iliklerime işliyordu ama önemli değildi şuan aklımda turnuvadan başka bir şey yoktu-kazık dışında-.
Turnuva her yıl belirli bir zamanda düzenlenen ve avcı, katil, tuhaf büyümsü tehlikeli ve karanlıkla uğraşa kişilerin bir teste tabi tutulmasıydı. Bu ve buna benzer kategorilere giren kişileri konsey bulup davet gönderiyor, turnuvaya çağırıyorlardı. Reddetmek yasaktı, çünkü reddedeni öldürüyorlardı. Evet bu konsey bayağı psikopatlardan oluşan bir grup sadistti. Ben onların yanında yeni doğmuş bir çocuk kadar masum kalırdım. Siz düşünün. Bu turnuvanın asıl amacıda bana saçma gelse de bir çok kişi mantıklı buluyordu. Bu tunuvaya katılan herkes turnuva sonunda sıralamasını görüyordu. Evet! Bu saçma ve bizi ölüme sürükleyebilecek şeyin bizi ilgilendiren tek kısmı sıralamaydı! Sıralaman ne kadar iyiyse yaşamın o kadar kolaylaşırdı. Size para, taşıt, ev, pasaport ve daha bir çok şeyde yardım ederlerdi. Işin kötü yanı sıralamanız düşükse hayatınız cehenneme döner. Konsey sizi takibe alır, tek hatanızda sizi dünya üzerinden silerdi.
Ne kadar saçma bir dünyada yaşıyorduk böyle?
Gök gürültüsüyle irkilerek oturur pozisyona geçtim. Sırılsıklam olmuştum ve hava kararmıştı. Kaç saattir burdayım bilmiyordum. Kaymamaya dikkat ederek ayağa kalkıp motorsikletimin yanına gittim.
Son kez dönüp yağmurun ve denizin sularıyla ıslanmış, sağ tarafında upuzun serilmiş sahile baktım.
"Umarım yeniden buraya gelebilirim." Diyerek evimin yolunu tuttum.
••••••••••••••••••
Bazı sağlık problemleri ve okul işlemleri yüzünden uzun bir süre yoktum. Bölümü geciktirdiniz için üzgünüm. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Sorularınızı yorumla sorarsanız cevaplamaya çalışacağım spoiler vermemeye dikkat ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğukkanlı.
Mystery / ThrillerKendi patronunu ve kurbanlarını seçen, yediği kazıklar yer yüzünden gökyüzüne kadar uzanan, abisiyle baş etmeye çalışan genç bir katil. Bu genç katilin kaderinin ne olacağını yakında öğreneceğiz. Hayatta kalabilecek mi? Zorluklarla başa çıkabilec...