Üstlerine yürümeye başladım. Geriye doğru yürüyerek;
"Biz değildik. O-o yaptı." Dediklerinde işaret ettikleri yere baktım. Bakmamla beraber donup kalmam bir oldu. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilmiyordum. O ise bana yaklaştı ve elini yüzüme doğru salladı.
“Orada mısın kuzen?”
Bana seslenmesiyle kendime gelip kalçasına tekme attım. O kalçasını tutarken boynunu kavrayıp kafasına yumruğumu sürttüm. Zar zor elimden kurtulunca sitemle bağırdı;
“O kadar zamandan sonra karşılaşıyoruz ve bana böyle mi davranıyorsun?!”
Gülerek ona sarıldım.
“Hoş geldin Jared.”
Jared’da gruba katılınca sohbet iyice uzamıştı. Öğle arasına kadar sohbet etmiştik. Jared acıktığını söyleyince kafeteryaya geçip sohbete devam ettik. Her şey iyiyken Josh ofluyor veya huzursuz olduğunu belli eden sesler çıkarıyordu. Vickie ise Jared’a odaklanmış, sesini çıkarmıyordu. Jared Vickie’yi fark edince sırıtarak;
“Biliyorum yakışıklıyım ama baka baka eskiteceksin yakışıklı yüzümü be güzelim.” Dedi.Ben kahkaha atarken Vickie;
“Alakası yok. Dalmışım. Yoksa sana bakmak yerine çöp kovasıyla öpüşmeyi yeğlerim bilesin.” Dedi ve kalkıp gitti. Jared dibime girerek;
“Kesinlikle bana aşık oldu ama ben ona bakmam.” Deyince bir kahkaha daha attım.
Bu sırada bir adet robot kolu- Pardon Josh’un kolu beni kavrayıp kafeteryanın sessiz bir köşesine çekiştirdi. Ona soru sorarcasına baktığımda sinirle;
“Ne diye o kadar samimisiniz?” dedi. Kaşlarımı kaldırarak;
“O benim kuzenim.” Diyerek cevap verdim.
“Resmen içine düşüyordu.”
“Yani?” dediğimde ateş saçan gözleriyle bana dik dik baktı.
“Yani, sahibini dinle ve onunla arana mesafe koy. Herkes onun ne kadar yavşak olduğunu biliyor.”
“Sahibim olduğunu söylemeyi kes ve beni rahat bırak. Beni sinirlendirirsen ben bile neler olacağını bilemiyorum.” Kolumu sıkıca kavradı.
“Sahibin olduğumu kabullen yoksa ben uygulamalı bir şekilde kabul ettiririm. Ve asıl sen beni sinirlendirmeyerek sözümü dinle.” Dedi ve kafeteryadan çıktı.
Sinirden duvara yumruk attım ardından en yakınımdaki masayı devirdim. Nereden buluyordu bu deli cesaretini de bana sahibim olduğunu söyleyip, nasıl davranacağımı öğretiyordu? Sinirden bir masa daha devirdim. Ashley yanıma gelince bir şey demesine izin vermeden;
“Liste.” Dedim. Göz bebekleri büyüdü ve dondu kaldı. Bende okuldan çıkıp eve doğru yürümeye başladım.
Liste, hayatımın bir parçasıydı. O olmazsa bilinçsizce önüme gelene işkence eder, yanlışlıkla bizimkilere zarar verebilirdim. Ortaokul sondan beri listeyi uyguluyordum. Öldürülecekleri belirleyip bir süre sonra sırayla hepsini işkence ve acı içinde öldürüyordum.
Sıradaki talihliler kimler diyerek eve girdim. Alt kattaki malzeme odasına girip ampulü çektim. Çamaşır makinesi duvarla birlikte döndü ve ortaya bir demir kasa çıktı. Şifreyi girdim, içinden kanla kaplı olan not defterini aldım. Kasanın içinde en az yedi tane daha vardı. Kasayı kapatıp ampulü yeniden çekince çamaşır makinesi eski yerine döndü.
Evden anahtarlarımı da alıp arabaya bindiğimde not defterini açtım. Yarısına gelmiştim. İsimlere göz gezdirirken dünkü patronu da arıyordum. Bulunca kenarına o minik işaretten bıraktım. Minik kırmızı bir dalga işareti. Denizde ne kadar çok dalga varsa dünyada da o kadar çok insan vardı. Bu minik kırmızı dalga işareti de benim öldürdüğüm insanların kıyıya vurduğunu gösteriyordu.
Jared’da Vickie gibi PatchyFog’un karakteri. Onları shiplediğim için bir araya getirdim. İleriki bölümlerde şiddetli olaylar başlayacak. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğukkanlı.
Mystery / ThrillerKendi patronunu ve kurbanlarını seçen, yediği kazıklar yer yüzünden gökyüzüne kadar uzanan, abisiyle baş etmeye çalışan genç bir katil. Bu genç katilin kaderinin ne olacağını yakında öğreneceğiz. Hayatta kalabilecek mi? Zorluklarla başa çıkabilec...