Kahvaltı

537 21 13
                                    

Yine güne küfrederek başladım. Okuldan atılmamamız için hergün saatinde gitmemiz gerekiyormuş saçmalıklarını anlatan müdür sayesinde hergün okula saatinde gitmeye başlamıştık. 

Önceden olduğu gibi saat 07:01'de kalktığımda bunları düşünüyordum. Sonra kalktım ve masaya ilerledim. Programım bugünlerde yoğun değildi.

1- Okula git.

2- Ne istersen yap. -Dondurma almayı unutma dünkü gibi-.

Bu kadar. Sanırım Salı günleri daha çok iş yapabilirdim yada birilerinin hayatına son verebilirim demeliyim. Her neyse, sabah duşumu aldım ve saçlarımı kuruttuktan sonra dolabımın önüne geçtim. Fazla siyah, mavi, beyaz ve kırmızıdan oluşuyordu. Favori renklerim.

Beyaz askılı ince bir üst ve siyah şort çıkardım. Ayakkabı olarak siyah spor ayakkabılarımı çıkarıp deri ceketimi aramaya başladım. Hepsini bulmak zor olmadı. İnanması zor olsa da temiz bir insanımdır. İnsan öldürürken bile titizimdir. Yere kan bulaştırmadan halledebilirim genelde. Eğer sinirlenmediysem tabii.

Çıkardığım kıyafetleri giydikten sonra dışarıdan gelen korna sesiyle pencereye ilerledim. Josh, ona yakışmayan muhteşem bir arabayla bekliyordu. Kesin öldürdüğü birinden çökmüştür diye düşündüm ve anahtarlarımı alıp dışarı çıktım.

Arabanın kenarına yaslanmış beni bekliyordu. Kaşlarımı çatarak;

“O arabaya yakışmıyorsun.” Dediğimde gülerek cevap verdi.

“Değil mi? Ben daha iyilerine laiğim. Hadi atla.” Dedi ve arabaya bindi. Onunla gitmek istemesem de bu güzelim arabayı test etmek istiyorum ve belki beğenirsem alırım diye düşünerek ön koltuğa yerleştim. Josh aklımı okumuş gibi;

“Bu arabayı sana vermem o yüzden yiyecek gibi bakmayı kes.” Dedi. Omuz silktim;

“Senden izin alarak alacağımı kim söyledi ki?” diye onu geçiştirdim. Bir şey demeden arabayı çalıştırıp gazı kökledi.

“Neden beni almaya geldiğini çok merak ediyorum doğrusu.” Dedim. Bana bakmadan;

“Fazla merak kediyi öldürür.” Dedi.

“Ben kedi değilim.” Dediğimde gözlerini devirdi.

“Kedisin. Ayrıca kahvaltı yapmayan bir kedisin. Bende iyi bir sahip olarak seni beslemeliyim.” Dediğinde sinirle cevap verdim.

“Kedi değilim ve sahibim değilsin. Ama yemek ısmarlayacaksan hayır demem.” Dedim. Güldü ve benim duymadığımı sanarak mırıldandı.

“Kesinlikle kedisin..” Duymamış gibi yaptım ve ne yiyeceğimi düşünmeye başladım.

Bir süre sonra arabayı durdurdu ve dışarı çıktı. Bende onu takip ettim. Güzel sahile bakan bir kafeye gelmiştik. İçeri girdim ve onu beklemeden üst kata çıkıp balkon tarafından uzak olan iki kişilik masalardan birine oturup onu bekledim. Elinde menülerle geldi ve karşıma oturdu.

“Ben karışık tost ve portakal suyu alıyorum. Sen?” Şaşırarak baktım.

“Çok mu sağlıklı besleniyorsun ne? Ben hamburger istiyorum. Yanında da kola.” Dediğimde kaşlarını çattı.

“Düzgün bir şeyler ye.”

“O zaman pizza ve kola.” Derin bir nefes aldı ve garsonu çağırdı.

“İki tane karışık tost ve portakal suyu. İçecekler soğuk olsun.” Garsonun gitmesini bekledim ve sinirle söylendim.

“Yemeyeceğim saçma sapan şeyler ısmarlayacağını baştan söyleseydin gelmezdim.” Yine beni duymazdan gelince sessizce siparişleri beklemeye başladım.

Siparişler geldiğinde kahvaltımızı yapmaya başladık. Ben zorla yerken tek kelime etmiyordu. Umursamayarak karnımı doyurma işlemini tamamladım.

Kahvelerimizi söyleyince derin bir nefes alıp;

“Ne istiyorsun bakalım?” diye sordum. Anlamamış gibi yüzüme baktı.

“Bir şey istemiyorum ki.” Dediğinde bu sefer anlamayan ben olmuştum. Tek kaşımı kaldırarak ona baktım.

“ O zaman neden yemek ısmarladın?”

“Sebebi olmak zorunda mı?” dedi ve sinirle ayağa kalkıp gitti. Hala anlamamış bir şekilde bakan kişi bendim. Sabah sabah beynimi yoramayacağım için gelen kahveyi aldım ve kasaya gittim. Hesabın ödenmiş olduğunu söylediler. Bugün nedense çok şaşırıyordum.

Okula doğru yürümeye başladığımda telefonu çıkarıp saate baktım. 08:15. İlk ders başlamış olmalıydı. Yetişmek için fazla üşengeç biri olduğumdan yavaş yavaş okula yürüdüm.

Okula geldiğimde teneffüs olmuştu. Demir kapıya tırmanıp içeri atladığımda her zamanki gibi herkesin gözü bendeydi. Üstümü düzeltip bizimkilerin olduğu banka ilerledim. Josh gelmiş ve kafasını banka gömmüş uyuyordu. Bizimkiler ise sohbet ediyordu. Vickie beni görüp el sallayınca diğerleri beni fark etti.

Ailee kalkıp yanıma geldi ve beni kenara çekti;

“Josh’la ne yaptığınızı tek tek anlatıyorsun.” Dediğinde gözlerimi devirdim.

“Kahvaltı yaptık. Sonra ne istediğiniz sordum, sinirle hesabı ödeyip gitti.” Dememle Ailee’nin karnıma yumruk atması bir oldu. Ben nefesimi düzenlemeye çalışırken o saçma sapan konuşuyordu. En son dediği şeyi duymuştum;

“Yontulmamış odunsun sen.”

Sonra beni çekiştirerek banka oturttu ve grup sohbetine devam etti. Ben de umursamadım her zamanki gibi. Kafamı banka koyup uyumaya çalıştım.

Tam uykuya girilecek en tatlı andayken. Öldürecekler listesine eklenmek isteyen kişi kafama bir şey fırlattı. Sinirle kafamı kaldırdım. Ve içimden “Bu yeni çaylaklara çok yazık olacak.” Diyerek üstlerine doğru yürümeye başladım.

Ellerim ağrıdı bee. Hikayedeki karakter de ben de odunuz. Yorumlarınızı ve vote’larınızı bekliyorum. 

Soğukkanlı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin