Evet arkadaşlar bu ilk hikayem ve aynı zamanda Magcon hikayem. Umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi unutmayın. :))
Bugün çalar saatimin aşırı sinir bozucu sesiyle yine zorda olsa uyanmayı başardım. Duş aldıktan sonra annemin " Ezgi hadi kahvaltı hazır." Diye seslenişinden sonra hızla giyinip mutfağa gittim. Kahvaltımı hızlı bir şekilde yapıp okula gitmek için evden çıktım. Ve en yakın arkadaşım olan Rüya ile birlikte buluşup okula gittik. Onunla ilkokuldan beri arkadaşız.Birbirimiz hakkında bilmediğimiz şey yoktur. O çok inatçıdır. Bu huyu olmasa dünyanın en iyi insanları arasına kesin aday gösterilir. Bir de Mete var tabi. Onunla 3 yıldır arkadaşım. O benim abim gibidir. Genelde başımı belaya soktuğumda beni kurtaran kişi daima odur. Duygularını herzaman dışa vurur bu onun iyi bir özelliği mi yoksa kötü bir özelliğimi hala çözebilmiş değilim. Rüya ile birlikte okulda müdürün sıkıcı konuşmasını dinlemek üzere sıraya geçtiğimizde yanımıza Mete de geldi. Müdürümüz konuşuyordu ama bir kişi bile dinliyormuydu bilin bakalım. O ısrarla bunu sürdürürken ilk defa konuşması ilgimi çekmişti. Çünkü Amerika da yabancı dil stajı için sınava girmiştim. Onun kazananları belli olmuştu. Kazanmak çok istiyordum ama.... Kazanmıştım. Ben müdürün kazananları açıklarken söylediği ismimim şokunu atlatamamışken Rüya ve Mete benim yerime çıldırmışlar gibi seviniyorlardı.
" Ne bu haliniz? Gidicem diye havalara uçuyorsunuz bakıyorum. Benden bu kadar sıkıldıysanız bir git demeniz yeterliydi."
"Off Ezgiii." dediler aynı anda.
" Bunu çok istiyordun. Ve oldu. Senin adına seviniyoruz. Bu inanılmaz. Sen gerçekten Amerika'ya gidiyorsun." Dedi Mete ve sımsıkı sarıldı.
" Evet. Tanrım gidiyorum." Dedim heyecanla.
"Bizi sakın unutma yoksa geldiğinde kafanı koparırım." Dedi Rüya.
"Sakin." Dedim gülerek.
Akşam gideceğim için hazırlanmam gerek diye müdür izin verdi ve eve gittim. Kapıyı çaldığımda annem açtı ve ben koskocaman bir çığlık atıp 'Amerika'ya gidiyorum!' diye bağırdım. Annem daha ne olduğunu anlamadan çığlığımı duyan babam geldi. İkisi de meraklı gözlerle bana bakıyordu. Olanları anlattıktan sonra hazırlanmaya başladım. Bavulumu topladım. Pasaportum hazırdı. Gerekli olan belgeler de hazırdı. İngilizcem vardı. Tercümanlık istiyordum. Ve bu stajın bana yardımcı olacağını düşünerek sınava girmiştim. Orada yanlarında kalacağım aile beni bekliyordu. Uçağın kalkma zamanı gelince ailemle Rüya'yla Mete'yle vedalaştım. Ve uçağa bindim. Benim için macera başlıyordu.
---
Sonunda uçaktan indiğimde kafa patlaması yaşıyordum. 16 saatlik yol bana sanki 'Al Sana.' diyordu. Hava alanında durup yanlarında kalacağım ailenin beni almasını bekledim. Gözetmen ailenin yanınada kalacaktım. Kısa sürede geldiler. Onlarla tanıştım. Çok iyi insanlardı. Ashley 32 yaşında bir kadındı ve yaşını hiç göstermiyordu. Çok güzel bir kadındı. John da eşiydi. Çok güleryüzlü bir adamdı. Sonra onlarla birlikte eve gittik.
Ashley bana evi gezdirdi ve odamı gösterdi. O da çok geniş ve güzel bir odaydı." Yorgun olmalısın. Sen biraz dinlen." Dedi gülümseyerek ve kapıyı kapattı. Oda da aynı zamanda banyo da vardı. Kısa bir duş aldıktan sonra yatağıma uzanıp dinlendim yaklaşık iki saat sonra odamdan çıkıp aşağıya indim. Mutfakta Ashley yemek yapıyordu. John ise ortalıkta yoktu. Saat 18:00 civarıydı.
"Hey demek uyandın. "
" Evet. Herşey için teşekkürler. "
" Yemek yedikten sonra seninle dışarı çıkarız istermisin?"
" Tabi ki." Dedim gülümseyerek. Yemek yerken sohbet ettik. Ashley gerçekten çok iyi bir kadındı. Ben hazırlanmak için odama gittim. Açık mavi, beli oturan bir elbise giydim. Saçlarımı biraz dalgalandırdım ve odadan çıktım. Az sonra da Ashley ile birlikte evden çıktık. Virginia gerçekten güzel bir yerdi. Alışveriş yaptık. Ashley ile alışveriş harika ötesi. Kadın modadan kesinlikle çok iyi anlıyor.
Biz sonunda alışverişten zorla ayrılıp evin yolunu tutmuşken yanımıza Matthew Espinosa, Nash Grier ve Jack Johnson yaklaşıyordu. Ben hala bu şoku atlatamamışken yanımıza gelmişlerdi bile. Kötü görünmemek için gözlerimi kaçırıyordum. Ama onlar inatla bana bakıyorlardı. Yanaklarım kesinlikle kızarmıştı.Eğer baksaydım kesin büyük bir pot kırardım. Heyecanlandığımda yaptığım şey buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Aşk {Nash Grier}
Фанфик"Eğer bu hayatta seni hiç görmeseydim hayatım çok anlamsız olurdu." " Benim hayatıma anlam kazandıran sensin Grier."