8.BÖLÜM

110 4 0
                                    

Ve işte yeni bölüm!! Evet biliyorum diğer bölümlere bakılırsa kısa bir bölüm oldu bu seferlik 😉 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 😊

"Bak dayanamıyorum! Seninle küs kalmaya dayanamıyorum! Buna bir son vermem gerekiyordu." dedi

"Sarhoşsun." dedim. Şuan büyük ihtimal söylediklerinden haberi yoktu.

"Belki.. ama bu gerçeği değiştirmez."

"Başından o kızla görüşmeyip evet hata yaptım deseydin şuan da burdan el ele çıkıyor olurduk." dedim ve onu orada bırakıp bahçeye geri girdim. Yerime oturduktan sonra herkesin meraklı bakışları arasında eziliyordum ki dikkatleri başka birşey çekti. Nash hızla yanımıza geldi ve Hanna ya doğruldu;

"Bak! Bu kız benim kız arkadaşım!" dedi beni göstererek herkes buna odaklanmıştı.

"Ve senin amacın ne anlamıyorum. Benden uzak dur! Bütün gece beni sarhoş etmek için uğraştın ve bunun farkındaydım. O her getirdiğin içkiyi şu kıza bakarak içtim çünkü bu lanet elbiseyi giymiş!" dedi sinirle elbiseme bakıp eliyle işaret ederken. Ve devam etti.
"Sence seninle birlikte olsaydım için rahat edecekmiydi? Ben başka bir kızı seviyorken seninle tek gecelik bir ilişki yaşamamı nasıl bir kız olarak kaldırabilecektin?"

Hanna sinirle ayağa kalktı ve beni sertçe kolumdan tuttu.

"Nash ile aramda ikinci bir şans oluştu. Ve sen geldiğin için mahvoldu. Geldiğin gibi git! "

"Kafayı yemişsin! Bırak kolumu! " dedim ve hızla kolumu ondan kurtardım.

"Sen ne ikinci şansından bahsediyorsun?! " diye atıldı Nash. Herkes ayaklanmıştı.

"Beni hatırlamıyorsun... 2 sene önce seninle bir partide tanışmıştık." Nash hatırlamaya çalıştı. Kafasını olumsuz anlamda salladı sonra.

"Tanrım! Gerçekten bırak unutmayı beni hiç hatırlamıyorsun bile. O gece bir randevu için anlaşmıştık ama sen beni saatlerce bir cafe de beklettin. Gelmedin. Oysa sen benim hayalimdeki erkektin. Seni hiç unutmadım ve sonra seni o markette görünce takip ettim. Bir daha elimden kaçıramazdım. Ama gelin görün ki bu sürtük karşıma çıktı!"dedi beni göstererek.

"Oysa biz burada tek sürtük olarak seni görüyoruz. Ne yazık! " dedim. Herkes beni onaylarcasına tepkiler verdikten sonra sesini çıkaramadı.

"Tüm bunları hatırlamadığım için üzgünüm. Ama zaten senin gibi bir kızla birlikte olmam. Kesin o zamanda sarhoştum. Yani...gitmelisin.Ve eğer bir daha kız arkadaşıma laf edersen..."

"Ağır konuşmaktan korkuyorum." dedi Nash ve Hanna'ya bahçe kapısını gösterdi.
Hanna bana ve Nash'e sert bakışlarını yolladıktan sonra;

"Bu burada bitmedi. O gün beni ekmenin bedelini ödeyeceksin!" dedi Nash'e ve uzaklaştı. Birkaç saniyelik sessizliği Matt bozmuştu.

"Kız manyak dostum!!" dedi Matt kahkahayla. Ve evet yine sarhoştu. Çocuk bir şişe bira içse bile direkt kafa yapıyordu.

Hepimiz dönüp ona baktık ciddi bir tavırla.

"Ne? Ne bakıyorsunuz? "

"Sen gel hadi gel yorma beynini." dedi Mahogany Matt'in omzuna girip götürürken. Hepimizin yüzünde gecenin ilk gülümsemesi oluşmuştu.

Yine bakışlar bizi bulmuştu.

"Eee barıştık mı?" dedi Nash gözlerimin içine bakarken. Ortam gereksiz gergindi. Yada benim gerilimim etrafa hızla yayılıyordu.

Aslında iki günde yaptığı tüm hataları hemen hemen telafi etmişti. Bu da demek oluyor ki barışmamamıza bir neden kalmamıştı.

"Evet." dedim. Nash'in o mavi gözlerindeki parlamayı tekrar tekrar görmek için zamanı geri almayı çok isterdim. Ben bu çocuğa resmen aşıktım. O kadar şey yapmasına rağmen 1-2 güne yelkenleri suya indiriyordum.

Diğer herkesten gülücükler saçılırken bir kez daha Nash'e baktım. Tam o anda bana iyice yaklaştı.

"Seni bir daha asla hayal kırıklığına uğratmayacağım."

Burun burunaydık ve kalbim ağzımda atıyordu sanki. Her seferinde böyle hissetmem beni sinirlendiriyordu.

"Öyle yapsan iyi edersin." diyerek gülümsedim. Ve tüm cesaretimi toplayarak onu öptüm.
Doğrulduktan sonra bana kocaman gülümsemesiyle inanamamışcasına baktı. Haklı! bende kendime inanamıyordum. İlk defa Nash'i ben öpmüştüm. Aslında ilk kez birini ilk ben öpmüştüm.

Gülümsemesine karşılık bende gülümsedikten sonra elimden tuttu.

"Bu gecelik bu kadar aksiyon yeter. Biz gidiyoruz." dedi Nash. Herkes onaylarcasına sesler çıkarırken Cameron'ın kolumu dürtmesiyle ona döndüm. Nash o sırada Jack ile konuşuyordu.

"Bak sana demiştim demek istemiyorum ama demiştim. Sana değer veriyorum. Ne zaman üzülsen ne zaman ağlasan daima bana geleceksin söz mü? " dedi gözlerimin içine bakarak.

"Söz. " dedim zordan yukarıya büktüğüm dudağımla. Cameron burada ki en yakın arkadaşım olmuştu. Onu o kadar çok seviyordum ki.

"Hadi gel." dedi Nash. Konuşmasını bitirmiş benden birkaç adım uzaktayken.
Ona doğru yöneldim. Onunla birkaç adım attıktan sonra arkaya baktığımda diğer çocukların yine kendi aralarında konuştuklarını gördüm ama Cameron hala bizim arkamızdan bakıyordu. Ona doğru koşar adımlarla gidip boynuna sarıldım. Beni o kadar güvende ve huzurlu hissettirmişti ki.

"Sende bana söz ver. Ne zaman yalnız, üzgün hissetsen ilk geleceğin kişi ben olacağım. Herhangi bir sürtük seni aldatsa bile yanıma geleceksin. Gerçi nasıl öyle bir kızla çıkmana izin verdim diye pişman olup sana gelirdim." Hızlıca bu kelimeler ağzımdan dökülürken;

"Senden bir tane de kendime istiyorum."

"Ha?"

"Seni Nash'in kapmasına nasıl izin verdim anlamıyorum."dedi gülerek.

"Kaybettin kovboy!" dedim gülerek Nash'e doğru yönelirken.

Sonsuz Aşk {Nash Grier}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin