Kahrolasıca pislik

62 4 0
                                    

Multimedya da Zeynep var.Arkadaşlar bu benim ilk hikayem kısa denemelerin dışında.Bu yüzden oldukça amatör olabilir.Umarım desteğinizi esirgemez, beğeni ve yorumlarınızı arttırırsınız.Teşekkürler :)Elllerimi Rüzgar'ın boynundan yavaşça çekip,olmayan şansıma lanet ettim.Aral'ın da beni görünce şaşırdığı aşikardı.Eğer Rüzgar'la aynı evde yaşadığımı öğrenirse okula yaymakta gecikmeyeceğinden de emindim.Rüzgar'ın soru soran bakışlarını yok saymaya çalışarak açıklama yapmak için Aral'a çevirdim bakışlarımı.Siyaha dönen gözleri kuşkuyla kısılmış fakat nefretinden hiçbir şey kaybetmemişti.Sadece tablosunu yere attığım için benden bu kadar nefret ediyor olamazdı.Çizdiği kızın ne kadar şanslı olduğunu düşündüm bir an.Sadece resmi düşünce bile bu kadar sinirlendiyse oldukça değer veriyor olmalıydı ona. Şu anki yüz ifadesi bana babamı hatırlatıyordu.Küçük sebeplerden sinirlenişi,gözlerini kısıp acı verircesine hakaret edişi,bağırışları ve ardından genelde tuvalette ağlayan küçük ama kalbi yaralı bir kız.Bana onu hatırlattığı için bir kez daha tiksindim Aral'dan.Beremi çıkartıp koştuğum için dağılıp ,tokadan kurtulan bir kaç tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdım.Ağzımı açıklama yapmak için araladığımda Rüzgar'ın aceleci sesi beni durdurdu."Zeynep,yeni ev arkadaşım.Kısa bir süreliğine bende kalacak."Zafer kazanmış bir savaşçının iğreti gülümsemesi vardı dudak kenarlarında.İsmimi duymak Aral'ın yüzünde de anlam veremediğim bir acının belirmesine sebep oldu.Aynı Rüzgar'ın ki gibiydi ifadesi.Sadece daha buruk.Burada olmama başka bir bahane bulamadan Rüzgar'ın açıklaması benim için çok kötü olmuştu ve açıklama yapmama izin vermediği için sinirlendirmişti de.Gözlerim korkuyla açıldı ve Aral'ın tepkilerini ölçmeye başladım.Gözlerini Aral'a dikmiş sadece nefretiyle hislerini döker gibiydi.Birbirlerini tanıdıkları ama düşman oldukları aşikardı.Bunu kapıda duyduğum bağırış seslerinden anlamıştım zaten.Uzun bir sessizliğin ardından Aral ifadesiz sesiyle konuşmaya başladı Rüzgar'dan gözlerini ayırmadan."Ölümle gerçekleştirilen adalet, ölümü yüceltmekten başka bir işe yaramaz."Anlam veremediğim cümlesinin ardından sert ve bir o kadarda güçlü adımlarla sokak kapısına yani bize doğru yürümeye başladı.Rüzgar'ın kasılan bedeninden ne demek istediğini anladığını emindim.Geçmesi için bir iki adım geri çekildim.Yanımda durup gözlerime baktı fakat mimik oynamadı tapılası suratında.Bir kaç saniye daha bakıp sesizlikle anlatmaya çalıştı cümlelerini.Ama onlarda mavi gözlerime çarpıp gözyaşları misali yere düştü.

Sabahki yaşadığımız keyifsiz karşılaşmadan sonra,aramızdaki gerginliği atamayıp sessiz bir kahvaltı yaptık.Günümün çoğunu günlük hayatla tezatlık oluşturacak kadar olağanüstü olan aşk romanımı okuyarak ve yarın için resim yaparak geçirdim.Hem havanın soğuk olmasından hem de penceremin önündeki ağacın saklayamadığı kırık bahçe duvarının arkasındaki çöp dolu araziyi görmek istemediğim için odayı havalandırmak zorunda olduğumda kapıyı açıyordum.Odadan sadece Rüzgar'ın müzik bölmünü okuduğunu hatırlatan kemanın kısık nota sesleri geliyordu.Lisede arkadaşlarımdan koptuğumdan beri klasik müziğe ve rahatlatıcı enstürmanlara ilgi duymuştum.Sadece kulaklığımın arkasından benim kulağıma gelen notalara kapılıp,hissettiğim acıları hafifletmenin bir yolunu da bulmuştum. Rüzgarı rahatsız etmek istemediğim için odamdan hiç çıkmadım.Onun da bu durumdan şikayetçi olduğu söylenemezdi.Odama sadece nasıl olduğumu sormak için uğramış ve aldığı olumlu yanıttan sonra kemandan nota sesleri gelmeye devam etmişti.Günboyu yalnız kalmak bana eski evimi ve oradaki huzurumu hatırlama fırsatı vermişti.Bayadır yapmadığım bir şeyi yaparak telefonu elime aldım ve babamın numarasını çevirdim.Onunla en son annemin telefonun saklayamadığı babama benimle konuşması için yalvaran mırıltılarından sonra konuşmuştum.Uzun bir çalıştan sonra tam kapatmaya hazırlanırken babamın ciddi sesi kulağımı doldurdu."Alo"Küçükken benimle konuşurkenki sesinin yerini kızının tercihlerini onaylamayan bir babanın kızgın sesi almıştı."Merhaba,nasılsın baba?"İkimizin sesinin de birbirimize karşı soğuk olduğu aşikardı."İhtiyarladık işte.İdare ediyorum."Nasıl olduğumu sormamasına rağmen bende iyi olduğumu söyledim."Derslerin nasıl?"Artık puanımın yüksek olmamasına rağmen istediği bölmü seçmememe kızmadığını ve beni affettiğini düşünüp gülümsedim ama beni yine hayal kırıklığına uğratıp,konuşmasına devam etti."Gerçi sizin öyle yoğun dersleriniz de yoktur.Zamanının çoğunu gezerek harcıyorsundur."Büyük bir tiksintiyle söylemişti kalbimi tuzla buz eden cümlesini.Dediklerinin gerçek olmadığını söylemedim ya da ona bağırıp çağırmadım.Sessizce akan gözyaşlarım arasında titreyen sesimle veda edip telefonu kapattım ve ardından hıçkırarak ağlamaya başladım.Astım spreyimden nefes çekip kendime gelmeye çalıştım ama hıçkırıklarım bunu engelliyordu.Akmak için can atan ve dolu olduğu için bulanık gören gözlerim odaya hızlıca giren ve neler olduğunu anlamaya çalışan Rüzgar'ı seçti.Bense kendimi kaybetmiş gibi ağlayıp,bana sarılıp sakinleştirmeye çalışan Rüzgar'ın göğsünü yumrukluyordum."Tamam ben burdayım,sakin ol."Rüzgar'ın yumuşak sesi ve saçlarımda gezinen ellerinden destek almaya çalıştım ama başaramadım.O ise yorgunluktan kendimi yatağa bıkarana kadar iyi bir arkadaş,abi ,anne ve en ihtiyaç duyduğum kişi olan bir baba gibi saçlarımı okşayıp bana her şeyin güzel olacağını fısıldamaya devam etti.

SON NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin