Gözümü araladığım an önüme serilen o görüntüyle afalladım.
Lacivert göz ellerini yüksek bir konsolda sabitlemiş, oturduğu kadife taburede hoşnutsuzca kıpırdanıyordu, elinde şimdi farkettiğim boş bir cam bardak loş ışıkta parladı. Arkasındaki masada bulunan içki gözüme çarptı. Bulunduğum evi incelemeye başladım, beni sırtlayıp arabaya taşırken lacivert gözün olduğunu anlamıştım ama zaten geçirdiğim sinir krizinden sonra baygınlık geçirip arabasında kendimden geçmiş olmam normaldi, ya da değildi. Bugün yaşadığım hiçbir şey normal değildi, resmen bir kızı kafasını vura vura dövmüştüm, bu yaptığım benden çok uzak bir davranış, daha önce değil bir kişiyi dövmek gerçek bir kavgaya şahit bile olmamıştım. Bu olayı şimdilik es geçerek evi incelemeye devam ettim. O kocaman vitrinin içindeki sayısız içkilerde gözüm takıldı, her çeşidi vardı ve hepsi oldukça yıllanmış görünüyordu.
Acaba bu evde tek başına mı yaşıyor, annesi babası nerede? Bulunduğum büyük deri koltukta uzanmış vaziyetteyim ve tam karşımda o var. Üzerindeki siyah tişört bile düzgün vücudunu gözler önüne seriyor. Bir de renkli tişörtler giyse kim bilir nasıl yakışır..Bir yanım uzak dur bu adamdan diye haykırırken, diğer yanım yaşasın lacivert göz diye haykırıyor. Ve ben şimdilik tercih hakkımı uzak dur diyen yanımdan kullanıyorum. Her ne kadar şu an çok masum ve zararsız görünse de bardaki gördüklerimden sonra bu adama güvenmek akıl kârı değil.
"Çok mu yakışıklıyım?" Göz kapaklarım bağımsızlığını ilan etmişçesine birbirinden ayrılırken ona bakmaya devam ettim,aynı şekilde oturmaya devam ediyordu ve bakışları duvardaydı, cevap vermek üzere ağzımı araladım, bu sırada elindeki bardağı masaya bıraktı ve gözlerini gözlerime sabitledi. Benden önce davranıp devam etti.
"Beş dakika yirmiyedi saniyedir bakışların üzerimde, tabi haklısın senin yerinde olmak isteyen çok kız var" muzipçe gülümsedi.
Ne! Bu adam benimle alay mı ediyor? Doğru mu duydum ben? Ayrıca beş dakika.. ne dedi o yirmi yedi saniye mi. Kafasında gözü mü var bunun. Ve de o nasıl bir gülseme, lacivert gözü ilk defa gülümserken gördüm. Ve benimle alay etmiş olsa da gülümsemesine şahit olmak beni şaşırttı.. Tamam biraz da heyecanlandım. Of tamam Bahar çok hoşuna gitti..
Uzandığım yerden doğruldum.
"Ben gitsem iyi olacak, ayrıca babama ve anneme de hesap vermem gerekiyor" Bu adamla konuşurken kalbim göğüs kafesimden kaçmak ister gibi çarpıyor. Lacivert göz ayağa kalktı cam bardağa içkisini doldururken "Ne içersin?" Diye sordu. Az önce gitmem gerektiğini söyledim. Beni neden takmıyor bu adam?
Bana cevap beklercesine bakarken boğazımın kupkuru olduğunu farkettim ve bu durum konuşmamı engelliyordu. "Su alabilirim" dedim ve benim için su getirmesini izledim. Mutfak olduğunu düşündüğüm bir kapıdan içeriye girdi ve dört saniye sonra çıktı.
Elinde su ve suyun yanında pamuk bir de ilaç kutusuna benzer bir şişe görünce tedirginliğimin artmasına engel olamadım.
"Neden öyle bakıyorsun?" Ben nasıl bakıyordum ki?
Yanıma oturdu ve su dolu bardağı bana uzattı. Titreyen elimi farketmemesini umarak suyu aldım ve bir hanımefendiye yakışmayarak tek dikişte bitirdim.
"Yüzüne pansuman yapmamız gerek" Lacivert göz elindeki şişeden koyu renkteki sıvıyı pamuğa dökerken yüzümde ne olduğunu anlamak için elimle yüzümü yokladım. Yüzüme doğru eğilerek sol elini yağ yanağımda usulca gezdirdi. Yanağım sızlıyordu ve kalbimin sesi kulaklarımı doldurdu. Pamuğu eline aldı ve yanağıma bastırdı. Kızıl kaltak sağ kaşımın hizasından dudağıma kadar yırtmış. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki aramızda on cm'den fazla yoktu. Kaç saniye geçtiğini bilmiyorum ama bana saatler kadar uzun gelen bu yakınlık normal değildi. Kalbimin gümbürtüsü git gide artarken kaşlarımı çattım. Bu ses kalbimin sesi değildi. Boynumdan gelen pusulanın sesiydi. Elim hardal rengi tişörtümün içine giderken lacivert göz, pamuğu masaya koydu ama yüzü hala yakınlığını koruyordu. Elimle çıkardığım pusulaya baktım. Evde bulmuştum çok eskiydi ve boynumda güzel durduğu için takmaya karar vermiştim. Ve şu an pusulanın göstergesi tam olarak lacivert gözü gösteriyordu...
***
Sokak lambasının cılız ışığı aydınlattığı kaldırımı ürkütücü göstermeye yetiyordu. Ben ise tek başıma evimin yolunu bulmaya çalışıyorum. Pusuladan sonra gitmek istediğimi söyleyip kapıya yönelince beni eve bırakma teklifini reddedip yürümeye başlamıştım. Arkamdan 'Bu saatte tek başına ha, sen bilirsin yemesinler sonra' deyip evinin kapısını kapattı. Hah çok ta korktum. Yiyeceklermiş..
Eve gidince annemle babama nasıl açıklama yapacağımı zihnimde canlandırırken çok tanıdık gelen bu caddeyi hatırlamıştım. Evime yaklaşma sevinciyle yüzümü geniş bir gülümseme kaplarken kulağımı dolduran hışırtıyla adımlarımı hızlandırdım. Tek bir insan olsa kendimi güvende hissedecektim ama lanet olası cadde bomboştu.
Çığlık sesi!
Belkide lacivert gözün söylediğini dikkate almalıydım ama şu anda ah vah'ın sırası değildi. Az önce bir adamın çığlığını duymuştum ve ses o kadar da uzaktan gelmiyordu.
Çığlığı atanla da attıranla da karşı karşıya gelmek istemiyordum ve bu nedenle koşar adımlarla eve varma çabasındaydım. Yaklaşık beş dakikadır koşuyordum, yoruldum ve dinlenmek için yavaşladım.
Ellerimi dizlerime koyup derin nefesler alırken kendimden bağımsız uzun bir gölge görünce kanım dondu. Tüm hızımla arkamı döndüm.
"Henüz kimsenin yemi olmadığına göre bir dahakine benim sözümü dinlersin"BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Kasaba
VampirgeschichtenBahar ailesiyle yeni bir hayata başlar. Yeni bir okula yazılır. Yeni insanlarla tanışır. Hayatında değişen her şey onun için bir başlangıçtır. Aras Akay... Çocukluğunu zehir eden.. İnsanlığını elinden alan bu kasabaya dönmek zorunda kalı...