Tozdan siyaha bürünmüş beyaz bisikletime dudağımı bükerek baktım. O inatsa ben de inatım diye mırıldanarak evde bulduğum toz bezine deterjan döküp su kovasına daldırdım. Fazla dökmüş olacaktım ki bez köpükten görünmüyordu. Biraz uğraştıktan sonra istediğim sonuca ulaştım. Zaferle gülümseyerek kapının önünde duran siyah çantamı omzuma attım ve bisikletimle okulun yolunu tuttum. Havanın güzelliğinden söz eden insanların yanından geçerek ilerledim. Gerçekten bisikletle ulaşım eğlenceliydi. Okulun park yerine vardığımda bisikletin üstünden neşeyle atlayıp yürümeye başladım. Bahçedeki arkadaş gruplarının arasından geçerek okul binasından içeri girdiğimde elinde çantasıyla dolaba yaslanmış Seda'yı gördüm. Yanına yaklaşırken beni farkettiğinde gülümsedi ve elindeki çantasını omzuna taktı. "Günaydın".
Gülümseyerek "Günaydın" dedim ve beraber yürümeye başladık.
İlk derslerimiz farklı olduğu için Seda geometri sınıfına girerken ben edebiyat sınıfına gitmek için merdivenlere yöneldim. Alt koridora oranla üst koridor çok sessizdi. Daha önce edebiyat dersine geldiğim için sınıfın nerede olduğunu biliyordum. Kısa boylu sarışın bir kız koşarak yanımdan geçti, boynundaki fular mıydı? Bu sıcakta moda uğruna rahatlığını feda eden insanları hiç anlayamıyordum. Bir kızın kahkası ile düşüncelerim dağıldı, boydan boya siyaha bürünmüş ikiliye baktım liseli olmaktan çok uzak olan oğlan dikkatle bana bakıyordu, adımlarım istemsizce yavaşladı. Burnunda ve kaşında piercingleri olan oğlan genç görünüyordu, yanındakı kızın özellikle simsiyaha boyanmış saçları parlıyordu, arkalarından gelen sarışın bir çocuk ortadaki oğlana kaşlarını kaldırıp aynı bakışları bana gönderdi, yüzlerindeki metallerle birbirlerine uyum sağlıyorlardı. Üçü de beni yiyecekmiş gibi bakmaya devam ediyordu, bakışlarımı yere indirip sınıfa yöneldim.
"Pardon tatlım bakar mısın?" Oldukça kendine güvenerek konuşan kıza baktım, kafasındaki siyah bant ve üzerine yapışan taytıyla seksi görünüyordu. Omzumu sertçe ittirirken acıyla inledim edebiyat sınıfının kapısıyla bütünleşmiştim bile! Kolumun mordan yeşile kadar her renge bürüneceğine emindim. Zamanında gereksiz olduğunu düşünüp dövüş kursu yerine dans kursuna yazılmasaydım keşke. Lanet olsun saçmalığa bakar mısın Bahar kendini savunamıyorsun bile! Ne yapacaktım ben şimdi bu kızla tango mu yapacaktım!
"O ses ne be" Pusula... kaşını çatmış kızın dikkatinin dağılmasından faydalanıp sırtımda hissettiğim kapının kulpuna asıldım. Yardım isteyeceğim bir insan olmasını umut ederken kendimi kapana kıstırmıştım. Sınıf bomboştu!
Adice gülümseyerek adımlarını bana yönelten oğlana baktım. Kızla sarışın çocuk arkada bekliyorlardı. Kolumu saran ellerine aldırmadan sinirle yüzüne bakmaya devam ettim. Güçsüz olmaya dayanamıyordum, tüm gücümle heybetli vücudunu ittirip uzaklıştırmak istedim ama milim etkilenmiyordu. Kaya kadar sert ve soğuktu.
"Ne istiyorsun!" oldukça güçlü çıkan sesimle bağırdım "Kimsiniz siz!" Yüzünü ciddileştirip boynumdaki pusulayı çıkardı. Tenimde değen ellerinin soğukluğuyla buz kesmiştim. Tek eliyle boynumdaki pusulayı zincirinden kopardı. Canım yanmamıştı ama korkudan titriyordum. "Sen nesin küçük kız? Cadı değil, bizden biri.. Sanmıyorum"
Ben nasıl onlardan olabilirdim. Ayrıca onlar neydi?
"Bizden biri olsaydı boynunu çoktan kırmıştı Ata." Kız bana bakarak konuşmaya devam etti. "Çok asi" dalga geçer gibi konuşuyordu. Bakışlarındaki küçümseme sesindeki alaycı tını.. Sinir katsayım yükseliyordu. Boyun kırmak derken neyi kasdettiğini anlamamıştım ama onun boynunu kırabilecek güce sahip olsaydım eminim ki bir saniye tereddüt etmezdim.
Sınıf kapısı gürültüyle açıldı. Kolumdaki eller aniden çekilince en yakın sıraya tutunup olanları idrak etmeye çalıştım. Aras! Lacivert göz! Beni bu durumdan kurtarabilecek tek kişi... Ata denilen oğlanın üstüne atlayıp sınıfın duvarına yapıştırdı. Yere düşen sıraların sesi yankılanırken biraz ilerimde duran kız ve çocuğun şaşkınlıklarından sıyrılıp Ata'ya yardım edeceklerini anladım. Kız öğretmen masasındaki kalemlerden birini alıp Aras'a yönelince onu uyarmak üzere bağırdım. "Aras!" Çığlığımla arkasını dönerken kız lacivert gözün omzuna kalemi saplamıştı. Gözlerim dolmaya başladı. Nasıl bir durumdayım bilmiyordum. Her şey birbirinden bağımsız ve bi o kadar da hızlı gerçekleşiyordu ki. Aras omzundaki kaleme aldırmadan Ata denilen oğlandan ellerini çekti. Görüş açıma giren kırmızı sıvı başımı döndürüyordu. Kandan etkilenmezdim ama bu kadar kandan.. Gözlerimi kırpıştırıp görüntüyü netlemeye çalışıyordum. Duvara yaslanmış güçlükle nefes alan adama baktım, karnı kanlar içindeydi.. Ellerimi ağzıma götürüp her şeyin son bulmasını bekledim, bu sırada Aras'ın omzundaki kalem siyah bantlı kızın karnına geçmişti. Aras bana doğru yürürken piercingli oğlanın sesi yankılandı.
"Aras Akay! Tekrar karşılaşacağız."
Aras bileğimden tutarak beni çekiştirdi. Vücudunun kasıldığını bileğimdeki sert ellerinden anlayabiliyordum. O beni çekiştirdikçe omzumun sızlaması artıyordu. Koridorda yalpalayarak yürüdükten sonra kızlar tuvaletinden içeri girdik. İçeride birisinin olmamasını diliyordum acele bir şekilde tuvaletleri kontrol ettim. Tuvalette kimsenin olmadığından emin olduktan sonra kapıyı kilitledim. Sonuçta okulda bu şekilde görülsem bu kesinlikle babamın kulağına giderdi. Lacivert göz ellerinindeki kanı temizleyip yanıma geldi. "Korkma bu katta kimse yok. " Tişörtünü delip omzuna giren kalemi unutmuş gibi bir hali vardı. "Omzun nasıl?" Sadece meraktan sormuştum. Belki de onun için endişeleniyordum.
"Önemli değil sadece biraz çizildi." Sadece biraz çizildi mi? Omzunu delip geçen kalemi gözlerimle görmüştüm ama konumuz bu değildi. "Neden bu katta kimse yok?"
İkimizde lavabonun mermerlerine yaslanmıştık.
"Çünkü aşşağıda kamp için bilgilendirme yapılıyor, haberinin olması gerekirdi." Kamp için bilgilendirme demek. Ben yukarıda ölüyordum. Bir insan da yukarı çıkma ders yok dememişti.
"Kimdi onlar?" Soruyu sorarken elimi acıyan omzuma götürdüm.
Lacivert göz bakışlarını omzuma indirdi. Sanırım bakıp bakmamak konusunda kararsız kaldı.
Elini omzumda hissettiğim an tişörtün kolunu kendim sıyırmak için hareket geçtim ki o benden daha önce davrandı. Ata denilen adamın aksine teni o kadar sıcaktı ki. Dokunuşuyla tüylerim diken diken olmuştu. Sandığımdan daha erken çürüyen omzuma baktım, köprücük kemiğimin alt kısmı yeşil ve kahverengi karışımı bir renk almıştı.
Çok yakındık. Yüzüne bakıp bakmamak arasında gelip giderken başımı yavaşça kaldırdım. Gözleri o kadar güzeldi ki. Birkaç saniye gözlerini zihnime kaydettim. Ya benim başım dönüyordu ya da yüzlerimiz gittikçe yakınlaşıyordu. Yutkundum. Kalbimin gümbürtüsü artarken kolumdaki acıyı hissetmiyordum bile.
Kapının tıkırtısı ile bi adım geriledim.
Lacivert göz, gözlerini kapatıp nefesini dışarıya verdi.
"Yine mi kilitli bu kapı. Of!" Kapıyı açamayan kız söylene söylene uzaklaştıktan sonra Aras kapıyı açtı. Önce ben çıkıp etrafı kontrol ettikten sonra koridora çıktık. "Kampa gelecek misin?" Lacivert gözün bu sorusuna "Sanmıyorum" diyerek düz bir cevap verdim. Aklımı karıştıran bin türlü problem varken kampa gitmeyi düşünemezdim.
***
"Gelmiyorum ne demek! Bak ben bile ikna oldum. Bugün beraber bavulumuzu hazırlıyoruz yarın da kafamızı dinlemeye gidiyoruz o kadar." Dudaklarımı büzüp Seda'ya üzgün bakışlar attım.
İki gündür Seda, Fatih ve Cenk'le okul çıkışı bu kafeye geliyorduk. Bugün Fatih ve Cenk'in basketbol antrenmanı olduğundan dolayı Seda'yla gelmiştik.
Çok kısa zamanda güzel arkadaşlıklar edindiğim için kendimi şanslı hissediyordum. Kahvemden bir yudum alıp kafenin büyük camından süzülen yağmur damlalarını izlemeye başladım. Yağmur damlaları yere o kadar nizami bir şekilde düşüyordu ki. Kendimi yine yağmur damlalarına benzetirken buldum. Rüzgara göre savrulup yerlerini alıyorlardı. Kimisi yolun ortasına, kimisi kaldırıma.. Bazıları da yağmurdan kaçanların sığındığı bir kafenin camına düşüyordu.
"Daldın gittin yine" Kafamı Seda'ya çevirip ona boş boş baktım. "Hı?" Seda gülümseyerek bakmaya devam etti. "Neden gülüyorsun?"
"Aşık mısın sen?" Aşık mıydım ben? Hayır. Aşk saçmalık. Ergenlerin uydurduğu bir tabir. Aşk.. Doğru parçası gibi bir şey, ne zaman başlayacağını da ne zaman biteceğini de tahmin edebilirsin.
Ben aşık değildim. Hayatım askıya alınmış gibiydi. 'Belki de yeni başlıyordur' diyen iç sesime perde çektim ve Seda'ya gülümseyerek baktım. Keyiften çok uzak bir gülümsemeyle.
Aşk terimi geçerken bile gözlerimin önünde beliren lacivert gözlerle karşılaşıyordum. Gözlerimi kaçırsam da kapatsam da zihminde beliren yüzü huzurun ta kendisi gibiydi.
Nerede olduğunu bilmiyordum. İki gündür bir kere bile görmemiştim.
"Hadi kalk gidiyoruz" Seda cüzdanından bir miktar parayı masaya bırakırken ona baktım.
"Nereye" Ayağa kalkıp Seda'nın peşinden ilerledim. "Benim bavulum hazır. Şimdi seninkini hazırlamaya gidiyoruz"
Yağmurun azalmasıyla caddedeki insanlar artıyordu. Evim görüş alanıma girince Seda'ya baktım. Halinden memnun görünüyordu.
"Geldik." Anahtarı cebimden çıkartıp kapıya taktım. Yine ilk seferde doğru anahtarı tutturamamıştım. Eski evimizin anahtarını anahtarlığımdan çıkaramıyordum. Sanki o anahtarı atarsam tamamen eski hayatımdan kopacaktım. Belki onu yanımda taşımam saçma gelebilirdi ama kendimi iyi hissettiriyordu. Kapının açılmasıyla kaşlarımı çattım. Annem Seda'yı farkedince gülümsemesini genişletti. "Hoşgeldiniz kızlar"
"Hoşbulduk" Annemle Seda'yı tanıştırdıktan sonra Seda anneme kamptan bahsetti. Annemin olumlu cevabı karşısında şaşkınlıkla anneme baktım. "Hem Bahar'a da değişiklik olur çok sıkılıyor bu aralar."
Anneme dönüp "Babama ne diyeceksin?" Diye sordum eğer babamı tanıyorsam kesinlikle izin vermezdi. "Babanın haberi var, üniversite öğrencileri de olacakmış."
Evde yatma planlarım yerle bir olurken Seda annemden bavulumu istemişti bile.
"Çok güzel olacak yaa düşünsene üniversite öğrencileriyle tatill! Hemde kamp. Çadırlar falan." Heyecanla konuşan Seda'nın söylediklerine gülerken gerçekten böyle bir tatilin iyi gelebileceğini düşünmeye başlamıştım.
BÖLÜM SONU

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Kasaba
VampirBahar ailesiyle yeni bir hayata başlar. Yeni bir okula yazılır. Yeni insanlarla tanışır. Hayatında değişen her şey onun için bir başlangıçtır. Aras Akay... Çocukluğunu zehir eden.. İnsanlığını elinden alan bu kasabaya dönmek zorunda kalı...