Arkamı döndüğüm gibi mavinin en yoğun rengiyle karşı karşıya geldim.
Onun sert ve gizemli görüntüsü insanı baştan çıkartacak nitelikte... Bu adamı normal şartlarda tanısaydım kesinlikle etkilenirdim. Yine de şu an yaşadığım duygu yoğunluğuna anlam veremiyorum. Bedenim karşımda duran adama tüm kuvvetiyle sarılmayı arzuluyor.
"Korkuttun" Gerektiğinden de kısık çıkan sesimle fısıldar gibi konuşmuştum fakat bomboş sokağın etkisiyle duyduğuna emindim.
"Korkmalısın" Bana doğru bir adım atarak söylediği kelimeye şaşırmıştım. Korkma demesi gerekmez miydi. Normal bir insan bunu derdi ama lacivert gözden normal olmasını beklemiyordum.
Attığı adımla aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. Gözlerimin içine bakmaya devam etti, bir süre birbirimize baktıktan sonra "Gece tek başına dışarı çıkma, tenha yerlerden uzak dur. Şimdi de doğru evine gidiyorsun." lacivert göz bunları söylerken pusulanın tok sesi kulağımı dolduruyordu.
"Neden gitmiyosun" Cümlesini tamamlamadan yüzündeki şaşkınlığı okumuştum. Gitmediğime neden bu kadar şaşırdı. Her dediğini harfiyen yapacağımı mı zannediyor bu adam.
"Neden dünya senin etrafında dönüyormuş gibi davranıyorsun?" Bu hareketlerine anlam veremiyorum, onu ilk kez gördüğümden beri her şey ona itaat etmek zorunda gibi hareket ediyordu.
"Sen. Sen farklısın." Düşünür gibi bir hali vardı. Sağ eliyle yanağını kaşırken 'Anlamıştım' diye mırıldandı. Ama ben anlamıyordum, son yaşadıklarıma dair hiçbir şeyi anlamıyordum.
"Sana her şeyi anlatacağım" dedi. Neyi kasdettiğini anlamadım ama bu kasabaya dair her şey garip gelmeye başlamıştı. Bir an önce kendimi yatağıma atıp uyumak istiyordum ama anneme ve babama vermem gereken bir hesap vardı. Lacivert gözle evime doğru yürüyorduk.
"Beni ilk olarak nerede gördün?" Bu cümleyi kurmadan önce bana beş on saniye kadar baktı. Şu an yüzüme bakmıyor olsaydı ergen çiftlerin birbirine sorabileceği bu soruya karşı kahkahalarla gülebilirdim.
Ama onu ilk gördüğüm an gözlerimin önüne gelince karnım kasıldı ve adımlarımı hızlandırdırdım.
"Bar'da" sesimin oldukça ciddi çıkmasına özen gösterdim.
"Neden oradaydın?" O soruyor ben cevaplıyordum. Oysa ki sormam gereken o kadar çok sorum vardı ki. Sorusuna cevap vermemi bekliyordu. Neden oradaydım? Aslında yanlışlıkla bulmuştum orayı, ama tabi ki ona böyle söylemeyecektim.
"Evimin önündeyiz, bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim"
***
Kapıyı babam açtı. O kadar sinirli gözüküyordu ki. Bu kadar sinirleneceğini tahmin edemezdim .
"Neredeydin?" "Bahar saatin kaç olduğunun farkında değil misin!"
Gözlerimi yumdum. Sakin olmaya çalışarak "Özür dilerim, Be-Ben arayacaktım." Arkada annemin ağladığını farkettim. Onun yanına giderek sarıldım. Annemin kollarına ihtiyacım vardı. Elindeki çerçeveli fotoğrafı bırakıp kollarını bana sardı. Fotoğrafa odaklandığımda annemin teyzesini gördüm. Genç yaşta öldüğünü biliyordum. Bir de hayvan saldırısına uğrayarak öldüğünü anlatmıştı annem. Televizyon sesi sonuna kadar açıktı. Babama döndüğümde telefonla konuştuğunu gördüm ve kumandayı aramaya başladım. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Vahşice katledilen yirmi iki yaşındaki Gizem. D kırmızı göl kasabası yakınlarındaki ormanda, çiftçi Salih K. Tarafından bulundu. Hayvan saldırısı olduğu düşünülen bu olayda hayatını kaybeden Gizem D. İstanbul'da toprağa verilecek." Kanım dondu, ürperdim. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Hıçkırıklar boğazımdaki düğümü aşamıyordu. Boğuluyor gibiydim. Sarsılarak ağlıyordum. Babam yanıma geldi kollarını bana sardı. Odama çıkardı, elimi yüzümü yıkamama yardım etti ve annemin yanına indi.
Yatağımın üzerindeki eski defteri elime alıp camın kenarındaki mermere oturdum. İlk sayfasını açtım. Ağlamaktan şişen gözlerimle eski el yazısıyla yazılmış satırları inceledim. Büyükanneme ya da büyükbabama ait olabileceğini düşünüyordum.
' sene 1976
Yine aynı belayla karşı karşıyayım Sera, döndü... on yıl sonra döndü... Elimde kalan tek varlığımı alacak diye endişe ediyorum. Çünkü onun acıması yok. Lina...'
Büyükannemin defteri...
Sayfayı çevirerek okumaya devam ettim. Lina benim büyükannemin ismiymiş ama kendisi yeni bir hayat için yurt dışına gitmiş, bir kaç yıl sonra da ölüm haberi gelmiş. Kendisi hakkında bildiklerim bu kadar ama bu defter sayesinde nasıl biri olduğunu öğrenebilirim.
' Sera peşimi bırakmayacak. Sevgilimin tek gerçek aşkı benim. Ama o cadısıyla beni öldürmek için planlar yapıyor. '
Sene 1979
' Bugün dönüşüyorum. Evan'dan ayrılmayacağım. Sera'dan aciz olmak beni memnun etmiyor.
Evan bana bir pusula verdi. Bu vampirlerle insanları ayırt etmemi sağlayacak. '
Vampirler.. Hayır gerçek olamaz.. bu defter gerçek olamaz.. boynumdaki pusulayı aceleyle çıkarıp inceledim. Ellerim titriyordu.
Ben bunlara inanamam. Defterin kalanını okumadan dolabıma sakladım ve gördüklerimi unutmaya çalıştım. Olmuyordu.. Vampir kelimesi aklımdan çıkmıyordu. Okumayacağım. Okumayacağım. Yatağıma yattım ve ellerimle bacaklarımı sardım. Tüm bedenim titriyordu. Başucumda duran bilgisayarı alarak google'a vampir yazdım. Görsellerde karşıma çıkan görüntüler beni korkutmaya yetti .
Acaba lacivert göze defteri gösterip gerçek mi diye sorsam.. Hayır beni deli zanneder. Odamda yankılanan tanıdık sesle yerimden zıpladım. O fotoğraflardan sonra mesaj sesim bile beni korkutmuştu. Yorganımı kaldırıp telefonumu aramaya başladım. Yatağın ucundaki telefon ayağıma temas ettiğinde zaferle telefonu elime aldım.
Gelen mesaj
Kimden: Aras<3
Kime: Bahar Güçlü
'Uyumalısın'
Ne!? Nu-numarasını kaydetmiş! Karnımdaki kelebekler tüm hızlarıyla kalbime uçarken iç sesim harekete geçti. Heyecanlanma Bahar. Sakin ol Bahar. O senin hocan, öğretmenin.. Kalbimdeki kelebekler kanatlarını düşürüp mideme dönerken mesajı tekrar tekrar okudum. Uymalısın, uyumalısın...
Ayrıca kendisini kaydedip kalp mi koymuş o. Suratımdaki aptal gülümsemeyle mesajına cevap yazdım.
Kime: Aras Akay
Kimden: Bahar Güçlü
'Sizde uyumalısınız, sizden ders bekleyen öğrencileriniz var'
Yazdığım mesaja cevap beklerken gözlerim günün yorgunluğuyla kapandı.
"Bahar, kalk hadi kızım." Annemin telaşlı sesiyle gözlerimi araladım.
"Anne uyumak istiyorum" dün yaşadıklarım gözümün önüne gelince hızla kalktım. Üzerime pudra rengi şifon gömleğimi geçirirken annemi dinliyordum. "Kahvaltını yapmadan çıkmıyosun, telefonun hep açık olacak, okuldan sonra direk eve geliyosun"
Annem tembihlerini yaptıktan sonra evden çıktı. Dolabımdaki pusulaya baktım, beni tedirgin etse de, bir yanım onu boynumda taşımam gerektiğini söylüyordu. Pusulayı cebime koyup, telefonumu elime aldım ve bildirimlere baktım. Mesaj atmamış. Karnımdaki kelebekler hüzünle köşelerine çekildi.
Kahvaltı etmeyi sevmezdim. Alışkanlık da olsa bu saatte midem sudan başka bir şeyi kaldırmıyordu.
Yine de kahvaltı yapmış izlenimi vermek için çayı lavaboya döküp çatal kaşığı da sudan geçirip makineye attım. Üzerimdeki siyah kot kilo vermemden dolayı bol geliyor ve bu durum çok sinir bozucu. Çantamı koluma takıp evin kapısını ardımdan kapattıktan sonra okula yürüdüm. Etrafta bisiklet yolları var ve ben okula giderken bisiklet kullanabilirim. Yarın bisikletimi çıkarmayı aklıma yazdım. Okulun bahçesinden içeriye girdiğimde etrafta Fatih'i aradım. Ona bir özür borcum vardı. Kutlamasına gidememiştim.
İleride Fatih'in arkadaşlarıyla sohbet ettiğini gördüm ve adımlarımı o yöne çevirdim.
"Beyler yapmayın ya haberleri izlemediniz mi?" bu ses Fatih'in arkadaşına aitti.
"Bahar naber ya gelsene" Fatih beni görür görmez koluma girip arkadaşlarının yanına çekmişti bile.
"Bahar bu Seda. Seda, Bahar. Kız samimice gülümseyip elimi sıktı. Bahar Cenk. Cenk Bahar. Aynı şekilde Cenk te elini uzatmıştı.
"Bahar sen de fikrini söyle bu manyaklar kampa gitmeyi düşünüyolar. Hem de ormana!"
"Kim düzenliyomuş?" Diye sordum.
"Okul, ayrıca üç tane hoca başımızda duracak" diyerek sorumu Fatih yanıtladı.
"Yaz'ın son günlerini değerlendirelim derim gençler" Cenk cümlesini tamamlayamadan kumral bir kız kolundan çekerek yanağından öptü.
"Ayh yesinler sizi" deyip koluma giren Seda'yla sınıfa yürümeye başladık.
"Dolunay'ı dövmüşsün?" Koridoru geçerken sorar gibi yüzüme baktı.
"Öyle gerekti" diye ekledim.
"Ayyyy çok güzel yapmışsın, içimin yağları eridi valla" Seda'nın söylediğine gülerken telefondan saatime baktım. Ders saatinin üstünden beş dakika geçtiğini görünce Seda'yla fizik sınıfına yöneldik. "Aras Hoca gelmemiş okula" sınıfın mırıltılarıyla Seda'ya döndüm. Esmer ve alımlı bir kızdı.
"Hangi hocalar gelecekmiş kampa"
Sorumu somurtarak cevapladı "Filiz Hoca, hani şu kimyacı. Bir de Ahmet Hoca edebiyatçı olan hiç çekilmez şimdi, ama Aras hoca da gelecek diyolar." ...
Boş geçen dersin ardından tüm günümü Seda'yla geçirmiştim.
Okulun bittiğini haber veren zil çaldığında oyalanmadan eve yürümeye başladım. Bu kasabaya yerleştiğimden beri ilk defa normal geçen günüm ve yeni arkadaşlarımın sevinciyle gülümsedim. Mutluydum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Kasaba
VampirgeschichtenBahar ailesiyle yeni bir hayata başlar. Yeni bir okula yazılır. Yeni insanlarla tanışır. Hayatında değişen her şey onun için bir başlangıçtır. Aras Akay... Çocukluğunu zehir eden.. İnsanlığını elinden alan bu kasabaya dönmek zorunda kalı...